Nedim’in Divan’nın 46 nüshası vardır. Bu Divan’da 44 kaside
mevcuttur. Bu kasidelerden biri İstanbul, Sadabad ve İbrahim Paşa
övgüsü hakkındadır. 18. yüzyıl şairi olan Nedim’in İstanbul
Kasidesi olarak da bilinen kasidenin kafiye şeması aa, ba, ca, da,
ea...şeklindedir. Kasidenin tam metni ve günümüz Türkçesine
aktarılmış hali (açıklaması) şu şekildedir (dedemindili .
blogspot . com . tr):
XX. yüzyılın başlarında Sâdâbâd’ı gösteren bir kartpostal (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kartpostal Koleksiyonu) Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi
Der-Vasf-ı
Sa'd-âbâd u İstanbul Der-Zımn-ı Medh-i İbrahîm Pâşâ
(İstanbul’un ve
Sadabad’ın Özellikleri ve Zımmen İbrahim Paşa Övgüsü)
Bu
şehr-i Stanbul ki bî-misl ü bahâdır
Bir
sengine yek-pâre 'Acem mülkü fedadır
(İstanbul şehrine
değer biçmek mümkün değildir. Onun bir taşına bütün
Acem/İran devleti feda edilir.)
Bir
gevher-i yektadır iki bahr arasında
Hurşîd-i
cihan-tâb ile tartılsa sezadır
(İki deniz arasında
eşsiz bir cevherdir, dünyayı aydınlatan Güneş ile tartılsa
yeridir.)
Bir
kânı-ı ni'amdır ki anun gevher-i ikbâl
Bir
bâğ-ı İremdir ki gülü izz ü ulâdır
(O bir nimet
madenidir ki onun süslü geleceği, gülü yüce ve aziz İrem
Bağı’dır.)
Altında
mı üstünde midir cennet-i a'lâ
El-hak
bu ne halet bu ne hoş âb u havadır
(Cennet-i Ala onun
üstünde midir altında mıdır? Doğrusu onun hali, suyu, havası
ne hoştur.)
Her
bağçesi bir çemenistân-ı letafet
Her
gûşesi bir meclis-i pür-feyz ü safadır
(Her bahçesi bir
hoş çimenlik, her köşesi bereket ve zevk dolu meclistir.)
İnsâf
değildir anı dünyâya değişmek
Gülzârların
cennete teşbih hatâdır
(Onu dünyaya
değişmek insafa sığmaz; gül bahçesini Cennet’e benzetmek hata
olur.)
Herkes
erişir anda muradına anunçün
Dergâhları
melce-i erbâb-ı recâdır
(Onda herkes
isteğine kavuşur çünkü dergahları rica erbabının
sığınağıdır.)
Kâlâ-yı
ma'ârif satılır sûklarında
Bâzar-ı
hüner ma'den-i 'ilm ü 'ulemâdır
(Pazarlarında
maarif kaleleri satılır. O, ilim ve alimler madeni, hüner
pazarıdır.)
Camilerinin
her biri bir kûh-ı tecelli
Ebrû-yı
melek andaki mihrâb-ı du'âdır
(Camilerinin her
biri görünür bir dağdır. Onlardaki dua mihrapları meleklerin
kaşı gibidir.)
Mescidlerinin
her biri bir lücce-i envâr
Kandilleri
meh gibi leb-rîz-i ziyadır
(Mescitlerinin her
biri nurlar saçan ummandır; kandilleri ışık saçan ay gibidir.)
Ser-çeşmeleri
olmada insâna revan-bahş
Germ-âbeleri
cana safa cisme şifâdır
(Pınarları insana
hayat verir. Sıcak suları (kaplıca/hamam) ruha zevk, bedene
şifadır.)
Hep
halkının etvârı pesendîde vü makbul
Derler
ki biraz dil-beri bî-mihr ü vefadır
(Bütün halkının
tavırları hoş ve güzeldir. Derler ki güzelleri biraz acımasız
ve vefasızdır.)
Şimdi
yapılan 'âlem-i nev-resm-i safânın
Evsâfı
hele başka kitâb olsa sezadır
(Şimdilerde yapılan
yeni eğlence törenlerinin dünyası, özellikleri başka bir
kitapta anlatılsa yeridir / daha iyi olur.)
Sultan II. Mahmud döneminde Sâdâbâd Sarayı’nı tasvir eden Preault tarafından çizilmiş gravür Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi
Nâmı
gibi olmuşdur o hem sa'd hem âbâd
İstanbula
sermâye-i fahr olsa revadır
(O namı olmuştur
hem yüz hem sonsuz/mamur; (Sadabad) İstanbul’un övüncünün
sermayesi olsa yakışır.)
Kûhsârları
bağları kasrları hep
Gûyâ
ki bütün şevk u tarab zevk u safadır
(Bütün dağları,
bağları, köşkleri tamamen şevk, eğlence, zevk ve sefadır.)
İstanbulun
evsâfını mümkin mi beyan hiç
Maksûd
heman sadr-ı kerem-kâra du'âdır
(İstanbul’un
özelliklerini beyan etmek hiç mümkün değil. Amaç, cömert
vezirazama dua etmektir.)
Dâmâd-ı
güzîn-i şeh-i zî-şân-ı felek-câh
Fahrü'l-vüzerâ
âsaf-ı ferhunde-likâdır
((O) yüce ve şan
sahibi Padişahın seçkin damadı, vezirlerin övüncü, güleç
yüzlü vezirdir.)
Hem-nâm-ı
Halil olmağ ile zât-ı şerîfi
Ahdinde
cihan pür-ni'am-ı cûd u sehâdır
(Zat-ı alileri,
Halil ile aynı isme sahip olduğu için, sözünden dünya nimet,
ihsan ve cömertlikle dolar. )
Devşirmededir
saçdıgı ihsanı şeb ü rûz
Pîr-i
feleğin anun içün kaddi dutadır
(Onun saçtığı
ihsanları gece gündüz topladığı için ihtiyar feleğin boyu iki
büklümdür.)
Ser-pençesinin
nâmı lîsân-ı kudemâda
Deryâ-yı
himem kân-ı kerem bahr-ı 'atadır
(Onun güçlü
elinin eskiler lisanında adı; himmet deryası, cümertlik madeni,
hediye denizidir.)
Endîşesinin
künyesi tûmâr-ı nesebde
Nûr
ibni süheyl ibni reşad ibni zekâdır
(Soy kütüğünde
onun düşüncesinin künyesi, nur ibni süheyl ibni reşad ibni
zekadır/ zekanın oğlu hak yolun oğlu Süheyl yıldızı oğlu
nurdur.)
Bîm-i
ser-i şemşîr-i dırahşan güherinden
Sîmâ-yı
ahâlî-i sitem kâh-rübâdır
(Parlak kılıcının
korkusundan saçılan cevherler, şikayet eden ahalinin simasında
kehribardır.)
Hâtem-sıfatâ
tab' u dil ü dest-i kerîmin
Deryâ-yı
himem kân-ı kerem ebr-i 'atadır
(O cömerdin eli,
gönlü, kuvveti, hatem-sıfatlılara himmet deryası, cömertlik
madeni, hediye bulutudur.)
Feyz-i
eser-i sâgar-ı dest-i kereminden
Şahs-ı
feleğin çehresi yâkut-nümâdır
(Cömert elinin
kadehinin bereket eserlerinden, feleğin yüzü yakut gibi
görünmektedir.)
Ey
sadr-ı keremkâr ki dergâh-i refî'in
Erbâb-ı
dile kıble-i ümmîd ü recâdır
(Ey cömert
Sadrazam, yüce dergahın gönül ehline rica ve ümit makamıdır.)
Sensin
o cihan-sadr felek-pâye ki dâ'im
Dergâhına
ikbâl ü şeref perde-güşâdır
(O, dünyanın
yüksek rütbeli Sadrazamı sensin ki daima mutluluk ve şeref,
sarayının perde açıcısıdır.)
İhlâs
ile bendendir eyâ sadr-ı keremkâr
Kullukdur
onun pîşesi dahi neye kadir
(Hayret, cömert
Sadrazam, ihlasla kulluk etmektedir. Onun mesleği kulluktur ve bu
nelere kadirdir.)
Devrinde
senin fırka-i erbâb-ı ma'ârif
Âsûde-i
cevr-i felek-i bî-ser ü pâdır
(Senin devrinde,
marifet erbabı fırkası, başsız ve ayaksız feleğin eziyetinden
asudedir/kurtulmuştur.)
Iydın
ola ikbâl ü sa'âdetle mübarek
Günden
güne ikbâlin ola gün gibi zahir
(Bayramın mutululuk
ve saadetle mübarek olsun. Gün geçtikçe makamın güneş gibi
görünür olsun.)
Sadrında
seni eyleye Hak dâ'im ü sabit
Hep 'âlemin
etdikleri şimdi bu du'âdır
(Bütün alemin
ettiği dua şudur: Allah seni sadrazamlığında/makamında değişmez
ve devamlı kılsın.)
Ey
sadr-ı cihanbân ede Hak devletin efzûn
Kim
devletin erbâb-ı dile lulf-ı Hudâdır
(Ey dünyayı
koruyan Sadrazam, Allah saadetini artırsın ki senin idaren gönül
ehline Allah’ın lütfudur.)
Ez-cümle
Nedîmâ kulun ey âsaf-ı zî-sân
Müstağrak-ı
lûtf u kerem ü cûd u 'atadır
(Ey şanlı Vezir!
Kısaca, Nedim kulun hediye, ihsan, cömertlik ve lütfuna
gömülmüştür/ onların çoşkusu içindedir.)
Kasidenin Aruz
Vezni: Mef’ûlü Mefâîlü Mefâîlü Feûlün
Çok teşekkürler yok yardımcı oldunuz.
YanıtlaSilBir Allah razı olsun yeter. Selamlar.
YanıtlaSil