Bu sayfada Farsça ve Arapça tamlamaların yapılışı anlatılacaktır. Sayfanın devamında Arapça ve Farsçadan dilimize geçmiş güzel, etkileyici isim ve sıfat tamlamalarından bolca örnek verilecektir.
Farsça isim ve sıfat tamlamalarının yapılışı:
Osmanlıcada Farsçanın etkilerini görmek mümkündür. Bunlardan biri de Farsça tamlama yapılarıdır.
- Farsça tamlamalarda ikinci kelimeden başlanarak anlam verilir. Mesela dane-i tesbih tamlamasını tesbih tanesi şeklinde çevrilir.
- İki isim arasına izafet kesresi-kesre-i izafet konur. Mesela enis-i can (can dostu).
- Yazarken izafet kesresiyle yazılan tamlamalar okurken söyleyiş kolaylığı için farklı söylenir: hüsn-i hal /hüsn-ü hal (halin güzelliği); hüsn-i hat/ hüsn-ü hat (hat sanatı)
- İlk kelimenin son harfi ünlü ile biterse izafet kesresi -ı -i yerine -yı -yi şeklinde gelir: sevda-yı aşk (aşk sevdası)
- Sıfat tamlamaları da aynı şekilde kurulur: ru-yı hub (güzel yüz)
- Türk Dil Kurumuna göre Farsça kurala göre oluşturulan tamlamalar bitişik yazılır: meydan-ı aşk tamlaması meydanıaşk. TDK'nin örnekleri: âlemşümul, cihanşümul; darıdünya, ehlibeyit, ehvenişer, erkânıharp, gayrimenkul, gayrimeşru, Kuvayımilliye, Misakımillî, suikast; cürmümeşhut, hamdüsena, hercümerç, hüsnükuruntu, hüsnüniyet
Arapça isim ve sıfat tamlamalarının yapılışı:
- Arapça tamlamalar kurulurken Türkçede (n)ın, (n)in, (n)un, (n)ün ekleriyle yapılan isim tamlaması Arapçada elif ve lam harfleri (ال) ile yapılır ve Türkçeye bu haliyle geçmiştir. Mesela atabetü’l-hakayık (hakikatlerin eşiği). Bu Farsçadan Türkçeye geçen tamlamalarda –ı, -i veya –yı, -yi ile sağlanır.
- Tıpkı Farsça tamlamlarda olduğu gibi Arapça tamlamalarda da önce ikinci kelime sonra birinci kelime çevrilir: Kuranü’l-Kerim (Ulu/Büyük/Şerefli/Yüce Kuran)
- Tamlama yapılırken kullanılan (ال) ekindeki “l” sesi bazı seslerde söyleyiş kolaylığı için bir sonraki harfin ilk harfine dönebilir: darü’l-ziyafe olması gereken tamlama darü’z-ziyafe (ziyafet evi) şeklinde söylenir.
- Sıfat tamlaması da benzer şekilde kuruluru: sidretü’l-münteha (son makam)
- Arapça kurala göre oluşturulan sözler bitişik yazılır: aliyyülâlâ, ceffelkalem, darülaceze, darülfünun, daüssıla, fevkalade, fevkalbeşer, hıfzıssıhha, hüvelbaki, şeyhülislam, tahtelbahir, tahteşşuur; aleykümselam, Allahualem, bismillah, fenafillah, fisebilillah, hafazanallah, inşallah, maşallah, velhasıl
Farsça tamlamalar:
allame-i cihan: dünyanın büyük alimi, dünyanın çok bileni, dünyanın üstadı
manzara-i umimiye, manzara-yı umumiye: genel görünüş, umumi manzara
nam-ı diğer: diğer adı, öteki ismi
meclis-i mebusan: milletvekillerinin meclisi
duyun-ı umumiye: umumi borçlar, genel borçlar
gaye-i hayat: hayatın amacı, hayat amacı
asr-ı saadet: huzur asrı
aşere-i mübeşşere: müjdelenmiş on kişi, (Cennet'le)
aşere-i mübeşşere: müjdelenmiş on kişi, (Cennet'le)
nokta-i nazar: bakış açısı, yaklaşım noktası
tahsisat-ı mesture: örtülü ödenek
tahsisat-ı mesture: örtülü ödenek
ehl-i kitab: kitap ehli (Kendilerine kitap indirilen Hz. İsa ve Musa'ya inananlar)
ehl-i aşk: Aşk ehli, aşık olanlar
müsademe-i efkar: fikirlerin çarpışması, düşüncelerin çekişmesi
ehl-i aşk: Aşk ehli, aşık olanlar
müsademe-i efkar: fikirlerin çarpışması, düşüncelerin çekişmesi
emr-i Hak: Allah'ın emri (ölüm)
ab-ı hayat: bengisu, dirim suyu, ölümsüzlük suyu
kaht-ı rical: adam yokluğu/kıtlığı/azlığı
kuva-yı askeriye: askeri kuvvetler
ab-ı hayat: bengisu, dirim suyu, ölümsüzlük suyu
kaht-ı rical: adam yokluğu/kıtlığı/azlığı
kuva-yı askeriye: askeri kuvvetler
kuva-yı milliye: milli kuvvetler
ser-i mû: kıl ucu, kıl ucu kadar, zerrece, en ufak
hulefa-i raşidin: raşit halifeler, hak yol üzere olan halifeler
yar-ı gar: Mağara arkadaşı (Hazret-i Ebubekir)
icra-yı sanat: sanatını icra etmek, işini yapmak
halife-i Müslimin: Müslümanların halifesi, Müslümanların lideri, önderi
fem-i muhsin: ehil ağız, güzel ağız, terbiye edilmiş ağız, işinin ehli
mail-i inhidam: yıkılmaya meyilli, yıkılmaya yüz tutmuş
halet-i ruhiye: ruh hali
kayd-ı hayat: hayat kaydıyla, hayat şartıyla, hayatta yaşadığı müddetçe
katl-i âmm, katilam: halkın katli, umumi öldürme, hiç kimseyi sağ bırakmadan öldürme
menafi-i vataniyye: vatanın menfaatleri, ülke çıkarları
rahle-i tedris: öğretim rahlesi, ders verme masası
irade-i padişah: padişahın iradesi, padişahın kararı
hapishane-i umumi: genel hapishane
ashab-ı kiram: Şerefli arkadaşlar (Peygamberimizin arkadaşları, sahabe)
şayan-ı dikkat: dikkate değer, dikkat çekici, dikkate yakışır, konuşulmaya uygun, layık
tarih-i edyan: dinler tarihi
duhter-i Hindu: Hint kızı
hiss-i nefret: nefret duygusu, tiksinti hissi
aff-ı umumi: genel af, umumi salıverilme
zevat-ı kiram: Şerefli kişiler/kimseler
ahz-ı asker: askere alma
lisan-ı Osmanî: Osmanlı dili, Osmanlıca, Osmanlı Türkçesi
umur-ı hususi: özel işler, hususi meseleler
müntehabat-ı eş'ar: seçilmiş şiirler
tetkik-i mezalim: zulümlerin incelenmesi, eziyetlerin araştırılması
eşar-ı Ziya: Ziya'nın (Paşa) şiirleri (eşar-ı ziya: ışığın şiirleri)
tak-ı zafer: zafer kemeri, zafer yayı (kutlama için kullanılan yarım daire şeklinde süslü kemer,)
tercüme-i manzume: manzum çeviriler, şiir çevirileri
atf-ı nazar: bakış atmak, bakışını yöneltmek, (bakmak, meyletmek, yüzünü çevirmek, dikkatini bir şeye/olaya yöneltmek)
camia-yı siyasiye: siyaset topluluğu
hatt-ı dest: el yazısı
hadise-i isyaniye: isyan olayı
meşgale-i siyaset: siyasi uğraş, siyaset uğraşısı, politik uğraş
müfreze-i askeriye: askeri birlik, askeri kol
müzakere-i keyfiyet: durumun araştırılması, halin incelenmesi
- bacıyan-ı Rum (Roma/Rum ülkesi): Anadolu bacıları, Anadolu kadınları
bacıyan-ı Furs/Fars: Acem kadınları, Fars kadınları
mevrus-ı peder: babamızın mirası (Hz. Adem'den miras kalan dünya)
canib-i Hak: Hak yolu, Allah yolu
dam-ı bela: bela tuzağı
sefine-i ten: beden gemisi
dünya-yı dun: alçak dünya
esir-i çah-ı bela: bela kuyusunun esiri (Hz. Yusuf)
dehr-i deni: alçak dünya
sene-i Hicriye: Hicret senesi
sebeb-i vefat: vefat sebebi, ölüm nedeni
sebeb-i vefat: vefat sebebi, ölüm nedeni
illet-i safra: safra hastalığı
terk-i dünya: dünyanın terki, dünyayı terk et-
şeref-i mekan: mekanın şerefi (Farsça tamlama)
şeref-i mekan: mekanın şerefi (Farsça tamlama)
suver-i muhtelife: çeşitli şekiller
su-i tefehhüm: yanlış anlama
eazz-i ahibba, aazz-i ahibba: şerefli dostlaar
Canım arada bir su-i tefehhüm var. Avukat
Behzat Bey aazz-i ahibbamdan ve ayni zamanda akrabamdandır. Vallahi birbirinizi
yakından tanısanız can ciğer ahbap olursunuz.
emvâl-ı metruke: terk edilmiş mallar
aks-i tesirler: etkilerinin yansıması
sûret-i mutlakada elzemdir: kesin şekilde, mutlak surette
harb-i umumî: genel savaş, dünya savaşı
hükümet-i merkeziyye : merkezi hükümet
taht-ı te'sîr: tesir altında
münâsebât-ı tarihiyye: tarihi ilişkileri
Çerkeslerle Türklerin münâsebât-ı
tarihiyyesi pek eskidir.
siyâset-i dahiliye: iç siyaset
Tarihin bütün edvarında Çerkezistan,
siyâset-i dahiliyesinde dâima serbest ve müstakil kalmıştı.
tarih-i milâdisi: miladi tarih
rabt-ı kader: kader bağı
desâis-i harbiye: savaş hileleri
fikr-i sabit: sabit fikir
ateş-i aşk: aşk ateşi
tarik-i Hakk: Allah yolu
hak-i kadem: ayağın toprağı
Bir mertebe ki mümkin olsa hâk-i kademine
cânlar fedâ itmek câna minnetdür.
hamil-i varaka: belgeyi taşıyan
Sâ’ir ahvâli hâmil-i varaka hâce kadından
su’âl buyurun, tafsîl eylesün.
‘alâmet-i hayr: hayır alameti
îmân-i kâmil: olgun insan
fark-ı ‘azîm: büyük fark
tezkiye-i nefs: nefsi temizlemek
tasfiye-i
kalb: kalbi saflaştırmak
du’â-i hayır: hayırduası
kat’-i ‘alâka: alakayı kesmek
emrâz-i bedenîye: bedensel hastalıklar
lafz-ı Allah: Allah lafzı, ifadesi
âlem-i rû’yâ: rüya alemi
Bundan sonra uyudum. Âlem-i rû’yâda
görürem ki bir bâgçe. Agaçları, otları kurumuş. Bir bed-zemîn ki olmaz. Bunuñ
içinde yılanlar var imiş. Bu bâgçeden kalbüme bir mertebe nefret gelür. Ve bu
yılanlardan dahı havf iderem kaza ile biri sokmasun diyü. Bu esnâda karşumda
bir âdem zâhir oldı.
kelime-i şehadet: Şahitlik kelimesi, tasdik kelimesi (Birinin Müslüman olduğuna şahitlit eden cümle)
(Okunuşu: " Eşhedü en la îlahe îllallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulü " Anlamı: "Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka hiçbir İlâh yoktur, ve yine şahitlik ederim ki Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir. ")
kelime-i tevhid: Birlik kelimesi (Allah'ın bir Hazret-i Muhammed'in elçisi olduğunu kabul eden cümle)
( Okunuşu: "La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah" Anlamı: "Allah'tan başka İlah yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah'ın Peygamberidir")
âlem-i bâtın: iç alem
(Okunuşu: " Eşhedü en la îlahe îllallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulü " Anlamı: "Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka hiçbir İlâh yoktur, ve yine şahitlik ederim ki Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir. ")
kelime-i tevhid: Birlik kelimesi (Allah'ın bir Hazret-i Muhammed'in elçisi olduğunu kabul eden cümle)
( Okunuşu: "La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah" Anlamı: "Allah'tan başka İlah yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah'ın Peygamberidir")
âlem-i bâtın: iç alem
adüvv-i mazi:
şehr-i Merzifon: Merzifon şehri
şehr-i meşhur: şehr-i meşhur
Tezkiratü’ş-Şu’arâ: şairler tezkiresi
karye-yi mezkur: zikredilen köy, adı geçen köy
karye-yi mezkur: zikredilen köy, adı geçen köy
vilâyet-i Rûm: Rum vilayeti
kaptan-ı derya: denizlerin kaptanı (Osmanlı'da en yüksek denizci unvanı, Bahriye Nezareti, Denizcilik Bakanlığı)
efal-i cinayet: cinayet işleri, öldürme eylemleri
müdde-i umumi: kamu isnatçısı, savcı, genel iddiacı
Arapça tamlamalar:
Ramazanü'l-mübarek: Bereketli Ramazan, hayırlı/uğurlu/kutlu/mukaddes Ramazan
salifü'z-zikir: daha önce zikredilen, bahsedilen, konuşulan, adı geçen
aksü’l-amel: istenilen zıddı, reaksiyon, aksi tesir
salifü'z-zikir: daha önce zikredilen, bahsedilen, konuşulan, adı geçen
aksü’l-amel: istenilen zıddı, reaksiyon, aksi tesir
hubbü'l-vatan: vatan sevgisi
sahibü'l-vakar: vakar sahibi
resulu'l-lah: Allah'ın Resulü (Hz. Muhammed), Allah'ın elçisisahibü'l-vakar: vakar sahibi
dârü'l-eytâmlar: yetim evi
halifetü'r-Resulullah: Resulullah'ın halifesi (Hz. Ebubekir)
imamü'l müslimin: Müslümanların imamı
miracü'n-nebi: Nebi'nin miracı, Hazret-i Muhammed'in miracı
beyne'l-milelliyet: milletler arasılık "Bir nev'i beyne'l-milelliyet idi."
şeyhü’l-hattâtîn: hattatların şeyhi
şerefü'l-mekan: mekanın şerefi (Arapça tamlama)
(Şerefü'l mekân bi'l mekîn-Mekânın şerefi orada bulunan iledir)
(Şerefü'l mekîn bi'l mekân-Kişinin şerefi bulunduğu mekân iledir.)
ömr ü hayat/ömrühayat: bütün hayatı boyunca
İngilizce öğretmeniyim. Yarım saattir İngilizcedeki "of"u daha iyi anlatabilmek için tamlama arıyordum; buradaki örnekler kadar güzelini internetteki ders kitaplarında bulamadım. Teşekkürler.
YanıtlaSilHocam Allah seni Cennetine koysun. Selamlar.
Sil