Türkçeye Arapçadan geçen tali' kelimesinin son harfi
"ayn", "h"ye dönüşür. Benzer bir kullanım tama'-tamah,
meta'-matah, sema'-semah arasında olur.
Tali’:
Doğan. Tulu' eden.
Kısmet, kader, baht.
Nişangâhın arkasına düşen ok.
Yeni hilâl.
talih: Şans
"Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter." - E. İ. Benice
"Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter." - E. İ. Benice
tama’: Hırsla istemek. Doymazlık. Aç gözlülük. Çok isteme.
tamah: gözü doymama, açgözlülük, mal edinme
tutkusu.
açgözlülük etmek, açgözlü davranmak.
Meta’:
Mal, ticaret malı.
Elde bulunan varlık, sermaye
Örnek: Batıdan aldığımız öteberi arasında en kıymetli meta kendi memleketimizi karış karış dolaşma arzusu olmalıdır. B. R. Eyuboğlu
Örnek: Batıdan aldığımız öteberi arasında en kıymetli meta kendi memleketimizi karış karış dolaşma arzusu olmalıdır. B. R. Eyuboğlu
matah:
Çok matah ((küçümseme duygusuyla) kimse, mal, eşya vb. için
kullanılır.) bir şey sanki... "Kadının çantası da matah bir şey değil
zaten."
Sema’: Mevlevi
dervişlerinin ney, nısfiye vb. çalgılar eşliğinde, kollarını iki yana açıp
dönerek yaptıkları ayin
Semah: Alevi
ve Bektaşi topluluklarında yaygın olan ve müzik eşliğinde uygulanan tören
nitelikli oyun
Kaynak: Sözlükler