İmrenmeğe, Yutkunmağa Dair
Evvelleri İstanbulun bozuk kaldırımlı kirli
sokaklarında
tok bir mide ile seke seke yürürdük; şimdi de aç bir
karınla
yutkuna yutkuna... Bir sene var ki bakkal camekânlarına
istihkar ile bakacak
derecede tok olduğuma tesadüf edemedim.
Midemin içinde soluksuz ve fasılasız
birteviye?biteviye yemek iştihanı
sancı gibi bekliyor; mekûlât nev’inden en adi nesneler
karşısında bile arzular, ihtiraslar duyuyorum. Hani bir acayip
kuru meyva
vardır, ne pek kurudur, ne de sulu; üzeri
sarı muşamba kaplı, içi pamuklu bir
nevi eczahane malına,
ilâca, fitil veya pansıman edevatına benzer, adına iğde
derler;
geçen gün o bile gözlerimi almasın mı? Midemin bu kepazeliği
karşısında mahçup ve meyusum.
Şekerci dükkânlarının iri lüleli kaymakları başımı döndürüyor.
Cama yüzümü
dayayıp uzun uzun, yutkuna yutkuna, gelen
geçenden bî-perva (pervasız) seyretsem, bol bol
yemesine ağzım varmıyor,
bari seyrine kansam diyorum. Lâkin manasız bir hicap
insanı
bırakmıyor ki... Yemesine paramız yetmiyor, bakmasına izzeti nefsimiz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.