Elif-i
Maksure (Kısa Elif- ی). Med harfleri elif, vav,
ye’den (ا،و،ی) başka elif gibi uzatan
ve elif gibi görev yapan ancak kelimenin sonunda ye (ی)
şeklinde görülen eliftir:
Selma
|
سلمی
|
|
Şekva
|
شكوی
|
Kübra
|
كبری
|
|
Hatta
|
حتی
|
Leyla
|
لیلی
|
|
Kusva
|
قصوی
|
Tuba
|
طوبی
|
|
Mücteba
|
مجتبی
|
Büşra
|
بشری
|
|
Mürteza
|
مرتضی
|
Musa
|
موسی
|
|
Ma’na
|
معنی
|
İsa
|
عیسی
|
|
Fetva
|
فتوی
|
Mustafa
|
مصطفی
|
|
Vusta
|
وسطی
|
Yahya
|
یحیی
|
|
Ukba
|
عقبی
|
Takva
|
تقوی
|
|
A’lâ
|
اعلی
|
Elif-i maksure kelime sonunda olur. Fetha (üstün) ile harekeli harften sonra sakin olarak gelir. Sonunda kısa elif bulunan isimlere ism-i maksur denir. Kelimenin sonuna zaid olarak gelir. Kelimenin müennes (dişi) olduğunun alametidir.
Elif-i Maksure Örnekleri, Kelimelerin Yazılışları,
Okunuşları ve Anlamları
|
||
Hazret-i
Musa, vasiyet olunan mal, menfaat, Yahudilerin peygamberi, dört büyük
kitaptan biri olan Tevrat’ın indirildiği peygamber. Hazret-i Yusuf soyundan,
Hazret-i İsa’ya kadar şeriatı devam etmiş, yerini Yuşa peygambere devretmiş
peygamber
|
Musa
|
موسی
|
Dört
büyük peygamberden biri, Hazret-i İsa, Hıristiyanların peygamberi Hazret-i
İsa
|
İsa
|
عیسی
|
Safvet’ten,
güzide, istifa edilmiş, has ve seçilmiş, seçkin, arınmış, Hazret-i Peygamber’in
bir ismi
|
Mustafa
|
مصطفی
|
Yükseklik,
büyüklük, şeref, şan, bahşiş, ihsan ve nimetler, üst, üzere, üzeri, en üstün,
en yüce, daha iyi, pek iyi
İtalyanca
kelime başına gelip usulünce, tarzınca anlamı katar: alaturka, alafranga
|
A’la,
âlâ
|
اعلی
|
Pek aşağı,
alçak, en alçak, pek az, pek cüzi, çok yakın, basit, küçük, alçak mı alçak
|
Edna
|
ادنی
|
Dava,
teorem, mesele
|
Da’va
|
دعوی
|
Sair,
diğer, başkar, gayr, son, sonra, ahiret
|
Uhra
|
اخری
|
Vefa’dan,
yeter, yetişir, kafi derecede olan, yeteri kadar, tam, mükemmel
|
Müstevfa
|
مستوفی
|
Beğenilmiş,
seçilmiş, ihtiyar olunmuş, makbul, rağbet gören, beğenilen, kendisinden razı
olunan, razı olunmuş; Hazret-i Ali’nin lakabı
|
Murteza,
mürteza, murtaza
|
مرتضی
|
Adı geçen,
kendisine işaret edilen, evvelce ismi geçen, ima edilen, söz edilen,
bahsedilen, anılan, adı geçen, önceden bahsedilen
|
Mumaileyh,
mûmâileyh, mümaileyh, müma ileyh, muma ileyh
|
مومی الیه
|
Fazla olarak, kadar, bile dahi, hem de, üstelik, hem
|
Hatta
|
حتی
|
Hazret-i
Yahya. Zekeriya Aleyhisselam’ın oğlu. Hazret-i İsa’dan önce Hazret-i Musa
şeriatıyla amel etmiş, Kudüs’te Musa şeriatı üzere hareket etmediği
gerekçesiyle şehit edilmiş peygamber.
|
Yahya
|
یحیی
|
Vikaye’den,
Allah’tan korkup emirlere uymak, yasaklardan kaçınmak, bütün günahlardan
kendini korumak, yasak ve haram olduğu şüphesi olanlardan kaçınmak, çekinmek;
Allah’ın emir ve yasaklarına titizlikle uymak, günahlardan sakınmak,
|
Takva
|
تقوی
|
Daha iyi,
birinci, en iyi olan, başta gelen, en uygun, daha iyi
|
Evla
|
اولی
|
Şikayet,
sızlanma, acizliğini ve zayıflığını haber vermek, su kabının ağzını açmak
|
Şekva
|
شكوی
|
Hediye,
sakin olmak
|
Heda,
hedâ
|
هدی
|
Son derecede
bulunan, son, nihayet, son sınır, erişilecek en son nokta; Peygamberimizin
devesinin adı
|
Kusva
|
قصوی
|
Müjde,
sevinçli, hayırlı haberler, İncil’in bir ismi
|
Büşra
|
بشری
|
Seçilmiş,
kıymetli, ihtiyar olunmuş, Resullah’ın Efendimizin sıfatlarından
|
Mücteba
|
مجتبی
|
Aleyhinde
dava açılan, dava edilen
|
Müddea
aleyh
|
مدعی علیه
|
Anlam,
anlam, içyüz, akla yakın sebep, rüya, düş, öz, manalandırmak
|
Ma’na,
mana
|
معنی
|
Bir
hadise, konuyla ilgili işin ehli olanın İslam Şeriatı’nın o konudaki hükmünü
haber vermesi, hüküm, malumat, bilgi
|
Fetva
|
فتوی
|
İlk,
birinci
|
Ula,
ûlâ
|
اولی
|
Orta,
ortası, iç, orta parmak
|
Vusta
|
وسطی
|
Safil’den, daha alçak, adi, günah ve basit işlere mahsus,
kılıksız-kıyafetsiz
|
Süfla
|
سفلی
|
Ahiret,
öte, öbür dünya, baki olan, ceza, ahiret alemi
|
Ukba
|
عقبی
|
Osmanlıca
Kıraat Kitabı – Ahmed Midhat – İstanbul – 1327
Elif-i
Maksure ve Hemze’nin yazılışıyla ilgili çok detaylı bilgi için:
http://fasiharapca.com/elif-i-maksure-nedir/301862