“Bu Oyunun Adı Ne?”
"İşte üstün ırkın temsilcisi!"
Bir oyunda olduğunuzu ve size
bir bilmece sorulacağını düşünün. Oyunda ip uçlarından hareketle bir filmin adı
tahmin edilecektir. Ödülü hayatınız olan bu bilmecenin cevabı iki kelimedir.
Bilmecenin ilk ip uçları şöyledir: Enfes bir film. Harika bir kurgu. Muhteşem
bir komedi. Süper bir aşk filmi. Bir çocuk için fantastik bir masal. 2. Dünya
Savaşı’nın en yalın dramlarından biri.
İfadeler sorulanın bir film
olduğunun işareti ancak ip uçları çok genel yerlerden geldi. Daha detaylı
ip uçları şöyle: Film, yabancı bir film.
Filme, hayaller ve hayatlar filmi denebilir. Bu filmi; savaş filmi,
komedi filmi, ırkçılığın, ötekileştirmenin ve toplumsal eleştirinin filmi, soykırım
filmi, oyun filmi diye düşünebilirsiniz. Hatta en iyi masalsı film, en iyi
mesaj/propaganda filmi, en iyi anne filmi, en iyi baba filmi unvanlarıyla
düşünebilirsiniz.
En İyi Yabancı Film Ödüllü
Oyun sürüyor. Tahminlerinizi
netleştirmeniz için yazının devamında, filmin her ipucuyla ilgili detaylar
verilecektir. Film, bir İtalyan filmi olduğu için yabancı film kategorisine dâhildir.
1997 yılında yapılmış. 1939 yılında İtalya’nın Arezzo şehrinde geçen filmde,
Yahudi bir babanın İtalyan bir kadınla aşkı, çocukları Giosue’yı (Caşua) Alman
zulmünden koruması anlatılmıştır.
Hayaller ve Hayatlar Filmi
Film bir hayaller ve hayatlar
filmi çünkü filmde bir babanın film boyunca savaşı bir oyuna dönüştürmesi söz
konusu. Baba bu yolla çocuğunu savaşın yıkıcı etkilerinden korur. Savaşı
normalleştirir ve savaşın tesirini tolere eder. Savaşın çocuğun hayal âleminde
bir oyuna dönüşmesinin aksine gerçekte insanlar sabuna dönüştürülmekte ve ve
gaz odalarında öldürülmektedir. Yaşlı Yahudi Oreste, daha savaş öncesi dönem
için Guido’yu şöyle uyarırken savaş esnasından da haber vermektedir aslında: “Çok
dikkatli ol, hayat şartları gerçekten ağır.”
Ağır Dram Filmi
Filmi savaş filmi olarak
inceleyen, filmde savaşın acımasız yüzünden kesitler ve çok ağır dramlar
bulabilir. Ölümüne çalıştırılan insanlar, vagonlara bindirilip tren tren
taşınan yaşlı, kadın, çocuk, adamları görebilir.
En İyi Komedi Oscar’ı
Film, kesinlikle en iyi komedi
filmlerinden biri. Film başrol oyuncularından Roberto Benigni (filmdeki adıyla
Guido Orefice) En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ının sahibi ve çok güçlü bir karakter.
Komik sahneler için en iyi referans film olsa da, Guido’nun müfettiş
karakteriyle öğrenciler önünde sahneye çıkışı, Nazi subayının konuşmasını
oğluna çevirmesi komik sahnelere örnek gösterilebilir.
“Köpekler ve Yahudiler
Giremez.”
Yahudi oldukları için filme
konu ailenin evinin dağıtılması, çocuğun babasına dükkân camında gördüğü
“Köpekler ve Yahudiler giremez.” tabelasının anlamını sorması, ırkçılığı
filmin merkezine taşımıştır. Okulda İtalyan bilim adamlarının Roma’da
altına imza koydukları Irkçılık Manifestosu anlatılırken ırkçılık zirve yapar:
“Bizim ırk bilirsiniz biraz üstündür.” Yine baba karakterin “Atların ve
İspanyolların girmesi yasak.”, “Kangurular ve Çinliler giremez.”, “Örümcekler
ve Vizigotlar giremez.” ve çocuğun “Biz dükkâna herkesi sokuyoruz.” ifadeleri ırkçılığa
bir itiraz ve topluma sıkı bir eleştiri getirmektedir. Kadının çocuğu ve
kocasını kurtarmak için Yahudi olmadığı halde trene binip onların peşlerinden
gitmesi, ötekileştirmeye sıkı bir itiraz ve isyan içerir: “Trene binmek
istiyorum. İzin verin trene bineyim.”
Soykırım Filmi
2. Dünya Savaşı, Yahudiler ve
sinema kelimeleri size sağlam ip uçları verebilir. Yahudilerin 2. Dünya Savaşı sırasında
Hitler’in gazabına uğraması tarihi bir gerçek. Filmin ana hikayesi de bu kurgu
üzerinden yürür. Bu açıdan bakıldığında filme soykırım/holocaust (holokost)
filmi denebilir. Guido’nun oğlunu, duyduklarından uzaklaştırmak isterken
söyledikleri bu soykırımdan izler sunar: “İnsanlardan düğme ve sabun
yapacaklarmış bu dünyanın sonu olurdu yapma Allah aşkına buna inandın mı sen?
Odun fırınını duymuştum ama insan fırını hiç duymamıştım.” Filmde Alman eğitim
sisteminden bahseden öğretmenin 7 yaşındaki Alman öğrencilere sorulan bir
Matematik sorusu, Yahudiler dışında insanların da bu soykırımdan bir şekilde
etkilendiğini göstermesi açısından manidardır: “Bir delinin ülkeye maliyeti 4
dolar. Bir sakatın 4,5 mark. Bir zihinsel özürlünün 3,5 mark. Ortalama günlük 4
mark olduğuna ve 300 bin hasta olduğuna göre, bu hastalar ortadan kaldırılırsa
devlet ne kadar tasarruf etmiş olur? Soruya bak!”
Savaşı Çocuk için Oyunlaştıran
Film
Bu ipucu, aynı zamanda bu
yazının da ilham kaynağı: oyun. İtalya’da Nazi zulmüne maruz kalan Yahudi bir
baba ve İtalyan bir anneyi anlatıyor görünen filmin ip uçlarından biri de oyun. Çocuğun
Yahudi kamplarında akıl sağlığının korunması, olanların babası tarafından çocuk
için oyunlaştırılması ve oyun sonunda gerçek bir tankın ödül olarak çocuğa vaat
edilmesi filmi bir oyun olarak görmeyi kolaylaştırır. Bu oyun çocuk tarafından
o kadar içselleştirilir ki babasının kamptan gitme teklifine çocuk şöyle cevap
verir: Ama yağmur yağıyor; dışarı çıkarsam hastalanırım.
“Rüya Görelim Giosue. Belki de
Gerçek Olur.”
Filmin adının tahmin
edilmesinde belki mesajlar size yol gösterici olabilir. Filmde yaşlı Yahudi’nin
diğer insanlardan bahsederken birkaç yerde kullandığı “Barbarlar” ifadesi,
babanın çocuğu uyuturken söylediği “Rüya görelim Giosue. Belki de gerçek olur.”
cümlesi, Arthur Schopenhauer adlı Alman felsefecinin “İnsan ne olmak istiyorsa
odur.” düşüncesine film boyunca yapılan varlık göndermeleri, çocukların
isimlerinde Benito Mussolini-Adolf Hitler’e gönderme yapılması ve çocuğun
ağzından annesine söylenen “Sonunda biz kazandık anne biz.” haykırışı filmi en
iyi mesaj ve propaganda içeren filmler arasına sokar.
Hepsi Kendi Parkurunda Koşan
Hikayeler
Çok sayıda ödül alan filmin
kurgusu, belki de filmin en iyi çalışılan bölümlerinden ve bu açıdan iki
kelimelik film ismini tahmin etmede size yardımcı olabilir. Filmde çok sayıda hikâye
var. Çocuğun oyunu, 2. Dünya Savaşı’nın seyri, Yüzbaşı/Doktorun bilmece
serüveni, babanın çocuğu kurtarması, annenin çocuğun peşinden gitmesi… Hepsi
kendi parkurunda koşan atletler misali aynı film içinde kendi kulvarında
ilerleyen hikâyelerin büyük bir merak duygusuyla finale kadar taşınması, filmin
çok güçlü bir kurguyla izleyici karşısına sağlar. Guido karakterinin Dora’yı
kaçırdıktan sonra bir kapıyla zamanın geçişinin anlatılması, toplama kampının
ortasından geçen tren görseliyle kurgunun görsel açıdan desteklenişi söz
konusu. Filmdeki çatışma zamanlamaları ve film müziklerinin akışının da filmi
daha güçlü hale getiren unsurlardan.
“Abidin Bana Tezadın Filmini
Yapabilir misin?”
Film, bir tezatlar filmi.
Hayat çirkin ama güzel gösterilir. Filmde savaş oyun gibi sunulur. Hayat çok acı
ama film boyunca insanı tebessüm ettiren sahne mevcut. Mesela filmde baba
çocuğuna toplama kampına girenleri anlatırken gerçeği fena ters yüz eder: “Şu
organizasyonu görüyor musun? Bak şu organizasyona. İçeri girmek isteyenler
kuyrukta. Kuyruğa sızmak isteyenler bile var. Herkes içeri girmek istiyor.”
"Benim sadece bu kulağım duyuyor."
Cebinde Yumurtayla Gezen Guido
Filmin fantastik, masalsı bir
yönü var. Daha filmin başında “Bu basit ama anlatması pek de kolay olmayan bir
hikâye. Tıpkı bir masal gibi.” vurgusuyla film açılır. Filmde, cebinde
yumurtalar taşıyan baba, kafasına saksı düşen ve kasketinde yumurta kırılan
adam, perdeden kırmızı halılar, direksiyondan baston, Maria’nın (Meryem) gökten
gönderdiği anahtar, ikinci kattan düşen prenses, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler,
Robin Hood, “Dikkat Yahudi atıdır” yazılı at, yürüyen komodin, düğün salonuna
giren beyaz atlı prensin prensesi bu atla kaçırması, toplama kampındaki “İyi
günler prenses!” anonsu gibi birçok fantastik/masalsı öge var. Filmin, filmin
dışına taşan bir coşku, hüzün ve komedisi olduğun söylemek mümkün.
Birisi “Çocuklarım için Saçımı
Süpürge Yaparım.” mı Dedi
Film, “Bir anne veya baba
nasıl olmalıdır?” sorusunun çok çarpıcı bir cevabı niteliğinde. Anne ve babanın,
İtalya’nın Almanya tarafından istila edildiği günlerde çocukları için bütün
varlıkların ortaya koyması, filmi aynı zamanda en iyi anne veya baba filmi payelerini
film için kullanmayı mümkün kılar.
Garson Guido ve Öğretmen
Nora’nın Aşkı
Filmi Guido ve Dora’nın aşkı
olarak izleyebilirsiniz. Guido Orefice (Roberto Benigni), öğretmen Dora’ya
(Nicoletta Braschi) aşıktır. Ancak Dora evlenmek üzeredir. Guido onu kaçırır.
İki aşığın karşılaştığı birçok sahnede romantik filmin en kült örneğini
görmek mümkündür.
3 Oscar 40 Civarı Ödül
Film 7 dalda Oscar’a aday olmuştur.
En İyi Yabancı Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Müzik dallarında üç Oscar
ödülü kazanan filmin yönetmenliğini Roberto Benigni yapmıştır. 40 civarında
ödülün sahibi olan filmde çocuk babasına çok ironik bir soru sorar: “Bu oyunun
adı ne?” Film değerlendirme sitesi imdb analizine göre 8.6 puan ortalamasıyla
Dünyanın En İyi Filmleri sıralamasında 25. sırada yer alan bu filmi tahmin
edebildiniz mi? En doğrusu filmi izlemek belki ama bilmecenin iki kelimelik
cevabı şöyle: Hayat Güzeldir (La Vita é Bella-Life is Beautiful)
Anahtar kelimeler: romantik film,
soykırım/holocaust (holokost) filmi, ırkçılığın filmi, Oscar ödüllü film
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.