Translate

Pazar, Mart 10, 2019

Mehmet Akif Ersoy'un Gazelleri ve Terkib-i Bendi





Mehmet Akif Ersoy, daha çok İstiklal Marşı ve Safahat’taki şiirleriyle bilinir. Akif’in, Prof. Dr. M. Kaya Bilgegil tarafından Mehmed Akif Resmi Hal Tercümesi, Basılmamış Bazı Mektup ve Manzumeleri başlıklı çalışmayla ortaya konan şiirleri de vardır. Atatürk Üniversitesi Basımevinden çıkan çalışma, 1971 yılında Erzurum’da yapılmış. 

Çalışmada ayrıca Mehmet Akif’in bilinenin aksine Fatih-Sarıgüzel’de değil Kala-i Sultaniye sancağına mülhak Bayramic kasabasında doğduğunu ortaya koyar. Baytar Müfettişi olarak Edirne’de bulunduğu günlerden tanıştığı arkadaşlarıyla irtibatını koparmayan Akif, 24 Mart 1896’dan kısa bir süre önce Edirne’den ayrılmıştır. Bilgegil, şairin bugünlerde şiirlerinden hareketle kendi mevkiine uygun bir iş teşebbüste bulunduğunu ve gençlik yıllarında güzel çehrelere lakayt olmadığını yazar.

Sa’y ü gayret ve hüsn-i hal ü siret ashabından olduğu sicilinde yazdığını vurgulayan Bilgegil, Akif’in şiirlerinin vasat ancak daha sonra yazacağı şiirlerin habercisi olduğunu belirtir. Bilgegil’e göre Akif’in aşağıya alınan şiirleri sofi ve zahide sataşmayan, dünya içindeki yolsuzluk ve olumsuzlukları kadere-feleğe bağlamayan, kaderi-feleği itham etmeyen, ölümü düşünmeyip dünyanın zevklerinden sonuna kadar yararlanmayı önceleyen epikürist şiirlerden olmayan şiirlerdir. 

Bu çalışmadan mesnevileriyle ön plana çıkan Mehmet Akif’in tür ve şekilce farklı (gazel ve terkib-i bent tarzı) şiirler de yazdığını öğrenmiş oluyoruz.





Mehmet Akif Ersoy’un az bilinen ve veya bilinmeyen şiirlerinden örnekler:


Mehmet Akif’e ait 1. gazel
Kürsiye çıkıp bâde-perestâne atarsın
Ey hâce-i pejmürde fazilet mi satarsın

Bir kerre şu saki-i melek-çehreyi görsen
Destârı başından atarak sen de atarsın

Meyhâne-nişînâna melâmet ediyorken
Bi’llâh gelir hâk-i mezelletde yatarsın

Üç günde elinden giderek Emsile Maksûd
Kalmaz satacak mâmelekin borca batarsın

Çok mollayı gördüm sana benzer a hocam ben
Elbet gün olur bir gözü mahmura çatarsın
***

Mehmet Akif’e ait 2. gazel
Sevk-i âmâk-ı hayâlât etmede her an beni
Kudretü’l-'aynım o güzel eyliyor hayran beni

Dil harâb-ı izdırâbım nevha-sâz-ı hayretim
Âh-ı sevdâ-yı elîmindir eden giryan beni

Bilmedim mâzîlerim hengâm-ı ikbâlim imiş
Sevk-i yâd-ı hasret eyler şimdi ol ezman beni

Şerha-dâr-t nâveg-i ‘aşk olduğum günden berû
Hiç râhat koymuyor bu yâreli vicdan beni

Derd-i tâkat-sûz-ı hicrin Akif’i mahveyliyor
Merhamet kıl etme terk Allâh içün ey can beni
***


Mehmet Akif’e ait 3. gazel
Allâhı seversen nazarımdan güzer etme
Muştâkını başın içün olsun heder etme

Kurbân oluyor bir (nigeh-i) lûtfuna rûhum
Sevdâ-zedeye böyle diriğ-i nazar etme

‘Aşkın ne azâb olduğunu sen de bilirsin
Gel hâtır-ı virânemi zîr ü zeber etme

Terketme kapından bu ciğer-sûzı yazıkdır
Feryadıma rahmeyle beni derbeder etme

Ey nûr-ı ‘uyunum bu temâşâya doyulmaz
Allahı seversen nazarımdan güzer etme
***

Mehmet Akif’e ait 4. gazel
Bir lem’ası yok tâbiş-i ruhsârına benzer
Hurşid nasıl meş'al-i dîdârına benzer

Gülzârda bülbüllerin âhengi-i lâtifi
Hâşâ ki senin şîve-i güftârına benzer

Binlerce nazar mest-i temâşâ-yı hırâmın
Bir şive bulunmaz hele güftârına benzer

Meyhâne-nişîn eyledi zühhâd-ı kirâmı
Ben görmemişim dîde-i sehhârına benzer

Gönlüm ki ezelden beri lebrîz-i hevâdır
Sâki o senin sâgar-i ser-şârına benzer

Nâçâr kalup eylediğin va’d-i mülâkat
Dün bûse için verdiğin ikrârına benzer

Tavsifine tezyifine halkın ne bakarsın
Nâdir bulunur Akif’im eş’ârına benzer

***





Mehmet Akif’e ait terkib-i bend
Sâki! Getir ol bâdeyi kim rûh-i revândır.
Peygûle-nişinân-ı gama neş’e-resândır

Her katresi erbâb-ı kemâlin nazarında
Hurşîd-i hakikat gibi envâr-feşândır

Her müntesib-i sâgar-ı gül-reng-i müdâmın
Âyine-i ikbâli müdâmü’l-leme'-andır.

Sâki içelim 'aşkına yârân-ı kadimin
Kim herbir bir kûşe-i firkatde nihandır

Sâki içelim geçmez ele ahd-ı cevânî

Hengâm-i safâ işte bu kıymetli .zamândır

El çekme bu ser-germ-i şerâb-ı ezelîden
Bî-çâre felâket-zededir hâli yamandır

Nâ-mahrem olan 'âlem-i feyz-âver-i âba
Heyhât ne bilsün bu da bîr başka cihândır.

Rindân oturup işret ederler o miyânda
Mutrib dahi bülbül gibi feryâd-künândır

Gûyâ ki o sâkj-i kadeh-kâr-ı lâtifin
Peymâne-i lûtfunda füyûzât ‘iyândır

Her kûşede bir nûr-i tecellî mütecellâ
Meyhâne değil gülşen-i feyyâz-ı cinandır
***
Vasıta beyti
Hem-dem olamaz âdeme peymâneye benzer
Yok cây-ı selâmet hele meyhaneye benzer
***

Âlemde edâniye müdârâdan usandım
Nâ-hak yere takdir ile gavgâdan usandım.

İkbâl etek öpmekle müyesser olacakmış
Ben öyle rezîlâne temannâdan usamdım.

Beyhude imiş etdiğim ümmîd-i terakki
Bir şey diyemem zâten o sevdâdan usandım

Allâh bilir devlet-i dünyâda gözüm yok
Devlet değil â şimdi bu dünyâdan usandım

Nâ-merde değil merde değil ferde inanma
Ben herkesi hayretle temâşâdan usandım

Şeh-râh-ı sadâkatde devâm etmeli derdim
Heyhat bugün işte o da’vâdan usandım

Elbet gün olur anlamamakdan usanırsın
Bi’llâh sana şerh-i süveydâdan usandım

Dergâh-ı tahammülde sebât etmeyi kurdum
Allâh’a bile derdimi şekvâdan usandım

Geçdim feleğin bağ ü bahâr ü çemeninden
Hem-râzım iken bülbül-i şeydadan usandım.

İster isen ey fecr-i emel hiç görünme
Rüyâ gibi her dem seni hülyâdan usandım


Lâ-kayd olayım fikri ile hayli çalışdım
El-minnetü’l-illâh k i her şey'e alışdım

***
Câhil geziyor zevrak-ı ikbâl-i sefada
'Ârif yüzüyor merkez-i girdâb-t belâda
***

Ser-tâc olacak kemâl ehli yazık kim
Makhûr oluyor dest-i habîs-i cühelâda

Kimler sürüyor zevkini gülzâr-ı bahârın
Kimler görüyor şiddeti hengâm-ı şitâda

Kimler çekiyor sineye mahbûb-ı merâmı
Kimler geziyor ye's ile dünyâ-yı fenada

Kim' yaslanıyor bister-i nâzende-i vasla
Kim yaslanıyor kûşe-i sengîn-i cefâda

‘Âkil olan âdemde şetaret göremezsin
Câhilde ise istediğinden de ziyâde

Ey hikmeti fazlıları hayran eden Allâh
Bir ni'met-i hayret mi bıraktın fuzalâda

‘Âlemde eğer mazhar-ı ‘acz olmasa insan
Hâşâ ki hatâlar bulacak sun’-t Hudâ'da

İnsan ne yapsun ne ki pervâza mahal yok
Esrâr-t Hudâ sidre-i ‘'ulyâ-yı hafâda

Allah biliyor hikmetini başkası bilmez
Yok zerre kadar ma'rifet erbâb-ı dehâda


***
Girdâbe-i hayretde kalır ‘akl nihâyet
Hayret yine hayret yine hayret yine hayret
***

Tâkdîr-i sıfâtında melâ'ik bile hayrân
Yârâb seni idrâke nasıl yol bulur insan

Esrâr-ı ulûhiyete ‘irfân ne yapsın
Hep ‘aczini derpiş ediyor gâyet-i ‘irfan

Her yerde tecelli kılıyor şâhid-i feyzin
Misbâh-ı cemâlinle müş’aş’a bütün evkân

Kudsiyyetinin bârikıdır mihr-i ,muzia{?)
‘Uîviyyetinin nâtıkıdır mâh-ı fürûzân

Kudret, ‘azamet zâtım mahsûs ü müsellem
Kudret, ‘azamet sâdece zâtında nümâyân

Birsin, ezelîsin ebedîsin, samedisin
Yâ Rab sana yoksun demeye var mıdır imkân

Şensin bütün ef'âlde fa’al-i hakiki
Şensin mülükü'l- 'arşa olan sâhib-i ferman

Bir kısmı bu halkın seni mabûd bilirler
Bir kısmı ise etmiyor el’ân şarta îmân

Ser-dâde-i imân iken erbâb-ı fazilet
Üftâde-i hüsrân oluyor bunca hakîmân

Her nazrede çarpar göze bin ‘ukde-i hikmet
Lâkin ant keşfeyliyemez dîde-i iz'ân

***
Kânûn-ı İlâhîde ki ahkâm büyükdür
Mikyâs-ı tefekkür ise gayetle küçükdür
***

Her canlı olan heykeli âdem mi sanırsın
İnsanlığı bir şekl-i mücessem mi sanırsın

Mâdâm ki âdem olacak mazhar-ı  tekrîm
Hep gördüğün eşhâsı mükerrem mi sanırsın

Âzürde-dil-i devr-i dil-âzâr-ı felekdir
Âlemde ‘ukûl 'eklini hurrem mi sanırsın

Ebnâ-yı zamânın keremi anların olsun
Mükrim görünen mâkiri Hâtem mi sanırsın

Ey; müstenid-i mesned-i yek-rûze-i ikbâl
İkbâlini icIâlini her dem m i sanırsın

Bir kerre de karşmdaki peymâneyi söylet
Bak gör ki ne söyler anı ebkem mi sanırsın

Nâçâr olarak mülzem olan ‘âcize bakma
Sen gerçek o bîçâreyi mülzem mi sanırsın

Ey, devlet-i dünyâ ile fahr eyliyen ahmak
Kendin gibi dünyâyı da sersem mi sanırsın

Bin dürlü hakâyık ki var ondan haberin yok
Üç şeyle hocam kendini ‘alem mi sanırsın

'’Âlim dediğin anladığın gune değildir
Gafletle geçen demleri ‘âlem mi sanırsın


***
Minhâc-ı Hudâ dîde-i tahkika ‘ıyândır
Yol doğru iken ‘aksine gitmek hezeyandır
***


Halkın kimi müstakbele rekz-i nazar eyler
Müstakbel ise kendiliğinden güzer eyler

Müstakbel için hâli fedâ eyleyen âdem
Nâ-hak yere gâyetle büyük bir zarar eyler

‘Âkil diye ol âdeme derler ki zamanda
Boş durmıyarak kesb-i kemâl ü hüner eyler

Gâfil diye o âdeme derler k i cihanda
Dâ’im oturup eski zamâna keder eyler

Maksad ne imiş bilmeli dünyâya gelişden
Dünyâya gelen sanma k i bir hoş sefer eyler

Mazhar olur amâline eshâb-ı tahammül
İkdâm ise her mukdimi sâhib-zafer eyler

Tedbire tevessülde olanlar mütekâsil
Bilmez de hatî’âtını haml-i kader eyler

Aşk olsun o eslâfa ki ahfâdım mes’ûd
Eyler de ânın nâmı gönüllerde yer eyler

Binlerce kişi hayr ile yâd olmayı ister
Binlerce kişi lâ’nete kendin siper eyler

‘Alemde ne ekdinse biçersin anı mutlak
Öyleyse nedir şer yaparak fâ’ide ummak ?!

Mâb’adı henüz elde edilemediğinden bu kadarla iktifâ… (Devamı elde edilemediğinden bu kadarla yetinildi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.