Mehmet Akif Ersoy, daha çok İstiklal Marşı ve
Safahat’taki şiirleriyle bilinir. Akif’in, Prof. Dr. M. Kaya Bilgegil
tarafından Mehmed Akif Resmi Hal Tercümesi, Basılmamış Bazı Mektup ve
Manzumeleri başlıklı çalışmayla ortaya konan şiirleri de vardır. Atatürk
Üniversitesi Basımevinden çıkan çalışma, 1971 yılında Erzurum’da yapılmış.
Çalışmada ayrıca Mehmet Akif’in bilinenin aksine Fatih-Sarıgüzel’de değil
Kala-i Sultaniye sancağına mülhak Bayramic kasabasında doğduğunu ortaya koyar.
Baytar Müfettişi olarak Edirne’de bulunduğu günlerden tanıştığı arkadaşlarıyla
irtibatını koparmayan Akif, 24 Mart 1896’dan kısa bir süre önce Edirne’den
ayrılmıştır. Bilgegil, şairin bugünlerde şiirlerinden hareketle kendi mevkiine uygun bir
iş teşebbüste bulunduğunu ve gençlik yıllarında güzel çehrelere lakayt
olmadığını yazar.
Sa’y ü gayret ve hüsn-i hal ü siret ashabından olduğu
sicilinde yazdığını vurgulayan Bilgegil, Akif’in şiirlerinin vasat ancak daha
sonra yazacağı şiirlerin habercisi olduğunu belirtir. Bilgegil’e göre Akif’in
aşağıya alınan şiirleri sofi ve zahide sataşmayan, dünya içindeki yolsuzluk ve
olumsuzlukları kadere-feleğe bağlamayan, kaderi-feleği itham etmeyen, ölümü
düşünmeyip dünyanın zevklerinden sonuna kadar yararlanmayı önceleyen epikürist şiirlerden
olmayan şiirlerdir.
Bu çalışmadan mesnevileriyle ön plana çıkan Mehmet Akif’in tür
ve şekilce farklı (gazel ve terkib-i bent tarzı) şiirler de yazdığını öğrenmiş
oluyoruz.
Mehmet Akif Ersoy’un az bilinen ve veya bilinmeyen
şiirlerinden örnekler:
Mehmet
Akif’e ait 1. gazel
Kürsiye çıkıp bâde-perestâne atarsın
Ey hâce-i pejmürde fazilet mi satarsın
Bir kerre şu saki-i melek-çehreyi görsen
Destârı başından atarak sen de atarsın
Meyhâne-nişînâna melâmet ediyorken
Bi’llâh gelir hâk-i mezelletde yatarsın
Üç günde elinden giderek Emsile Maksûd
Kalmaz satacak mâmelekin borca batarsın
Çok mollayı gördüm sana benzer a hocam ben
Elbet gün olur bir gözü mahmura çatarsın
***
Mehmet
Akif’e ait 2. gazel
Sevk-i âmâk-ı hayâlât etmede her an beni
Kudretü’l-'aynım o güzel eyliyor hayran beni
Kudretü’l-'aynım o güzel eyliyor hayran beni
Dil harâb-ı izdırâbım nevha-sâz-ı hayretim
Âh-ı sevdâ-yı elîmindir eden giryan beni
Bilmedim mâzîlerim hengâm-ı ikbâlim imiş
Sevk-i yâd-ı hasret eyler şimdi ol ezman beni
Şerha-dâr-t nâveg-i ‘aşk olduğum günden berû
Hiç râhat koymuyor bu yâreli vicdan beni
Derd-i tâkat-sûz-ı hicrin Akif’i mahveyliyor
Merhamet kıl etme terk Allâh içün ey can beni
***
Mehmet
Akif’e ait 3. gazel
Allâhı seversen nazarımdan güzer etme
Muştâkını başın içün olsun heder etme
Muştâkını başın içün olsun heder etme
Kurbân oluyor bir (nigeh-i) lûtfuna rûhum
Sevdâ-zedeye böyle diriğ-i nazar etme
‘Aşkın ne azâb olduğunu sen de bilirsin
Gel hâtır-ı virânemi zîr ü zeber etme
Terketme kapından bu ciğer-sûzı yazıkdır
Feryadıma rahmeyle beni derbeder etme
Ey nûr-ı ‘uyunum bu temâşâya doyulmaz
Allahı seversen nazarımdan güzer etme
***
Mehmet
Akif’e ait 4. gazel
Bir lem’ası yok tâbiş-i ruhsârına benzer
Hurşid nasıl meş'al-i dîdârına benzer
Hurşid nasıl meş'al-i dîdârına benzer
Gülzârda bülbüllerin âhengi-i lâtifi
Hâşâ ki senin şîve-i güftârına benzer
Binlerce nazar mest-i temâşâ-yı hırâmın
Bir şive bulunmaz hele güftârına benzer
Bir şive bulunmaz hele güftârına benzer
Meyhâne-nişîn eyledi zühhâd-ı kirâmı
Ben görmemişim dîde-i sehhârına benzer
Gönlüm ki ezelden beri lebrîz-i hevâdır
Sâki o senin sâgar-i ser-şârına benzer
Nâçâr kalup eylediğin va’d-i mülâkat
Dün bûse için verdiğin ikrârına benzer
Tavsifine tezyifine halkın ne bakarsın
Nâdir bulunur Akif’im eş’ârına benzer
***
Mehmet
Akif’e ait terkib-i bend
Sâki! Getir
ol bâdeyi kim rûh-i revândır.
Peygûle-nişinân-ı gama neş’e-resândır
Peygûle-nişinân-ı gama neş’e-resândır
Her katresi erbâb-ı kemâlin nazarında
Hurşîd-i hakikat gibi envâr-feşândır
Her müntesib-i sâgar-ı gül-reng-i müdâmın
Âyine-i ikbâli müdâmü’l-leme'-andır.
Âyine-i ikbâli müdâmü’l-leme'-andır.
Sâki içelim 'aşkına yârân-ı kadimin
Kim herbir bir kûşe-i firkatde nihandır
Sâki içelim geçmez ele ahd-ı cevânî
El çekme bu ser-germ-i şerâb-ı ezelîden
Bî-çâre felâket-zededir hâli yamandır
Nâ-mahrem olan 'âlem-i feyz-âver-i âba
Heyhât ne bilsün bu da bîr başka cihândır.
Rindân oturup işret ederler o miyânda
Mutrib dahi bülbül gibi feryâd-künândır
Gûyâ ki o sâkj-i kadeh-kâr-ı lâtifin
Peymâne-i lûtfunda füyûzât ‘iyândır
Her kûşede bir nûr-i tecellî mütecellâ
Meyhâne değil gülşen-i feyyâz-ı cinandır
***
Vasıta beyti
Hem-dem olamaz âdeme peymâneye benzer
Yok cây-ı selâmet hele meyhaneye benzer
Hem-dem olamaz âdeme peymâneye benzer
Yok cây-ı selâmet hele meyhaneye benzer
***
Âlemde edâniye müdârâdan usandım
Nâ-hak yere takdir ile gavgâdan usandım.
Nâ-hak yere takdir ile gavgâdan usandım.
İkbâl etek öpmekle müyesser olacakmış
Ben öyle rezîlâne temannâdan usamdım.
Beyhude imiş etdiğim ümmîd-i terakki
Bir şey diyemem zâten o sevdâdan usandım
Bir şey diyemem zâten o sevdâdan usandım
Allâh bilir devlet-i dünyâda gözüm yok
Devlet değil â şimdi bu dünyâdan usandım
Nâ-merde değil merde değil ferde inanma
Ben herkesi hayretle temâşâdan usandım
Şeh-râh-ı sadâkatde devâm etmeli derdim
Heyhat bugün işte o da’vâdan usandım
Elbet gün olur anlamamakdan usanırsın
Bi’llâh sana şerh-i süveydâdan usandım
Dergâh-ı tahammülde sebât etmeyi kurdum
Allâh’a bile derdimi şekvâdan usandım
Geçdim feleğin bağ ü bahâr ü çemeninden
Hem-râzım iken bülbül-i şeydadan usandım.
İster isen ey fecr-i emel hiç görünme
Rüyâ gibi her dem seni hülyâdan usandım
Lâ-kayd olayım fikri ile hayli çalışdım
El-minnetü’l-illâh k i her şey'e alışdım
***
Câhil geziyor zevrak-ı ikbâl-i
sefada
'Ârif yüzüyor merkez-i girdâb-t belâda
'Ârif yüzüyor merkez-i girdâb-t belâda
***
Ser-tâc olacak kemâl ehli yazık kim
Makhûr oluyor dest-i habîs-i cühelâda
Kimler sürüyor zevkini gülzâr-ı bahârın
Kimler görüyor şiddeti hengâm-ı şitâda
Kimler görüyor şiddeti hengâm-ı şitâda
Kimler çekiyor sineye mahbûb-ı merâmı
Kimler geziyor ye's ile dünyâ-yı fenada
Kim' yaslanıyor bister-i nâzende-i vasla
Kim yaslanıyor kûşe-i sengîn-i cefâda
‘Âkil olan âdemde şetaret göremezsin
Câhilde ise istediğinden de ziyâde
Ey hikmeti fazlıları hayran eden Allâh
Bir ni'met-i hayret mi bıraktın fuzalâda
‘Âlemde eğer mazhar-ı ‘acz olmasa insan
Hâşâ ki hatâlar bulacak sun’-t Hudâ'da
İnsan ne yapsun ne ki pervâza mahal yok
Esrâr-t Hudâ sidre-i ‘'ulyâ-yı hafâda
Allah biliyor hikmetini başkası bilmez
Yok zerre kadar ma'rifet erbâb-ı dehâda
***
Girdâbe-i hayretde kalır ‘akl nihâyet
Hayret yine hayret yine hayret yine hayret
Girdâbe-i hayretde kalır ‘akl nihâyet
Hayret yine hayret yine hayret yine hayret
***
Tâkdîr-i sıfâtında melâ'ik bile hayrân
Yârâb seni idrâke nasıl yol bulur insan
Yârâb seni idrâke nasıl yol bulur insan
Esrâr-ı ulûhiyete ‘irfân ne yapsın
Hep ‘aczini derpiş ediyor gâyet-i ‘irfan
Her yerde tecelli kılıyor şâhid-i feyzin
Misbâh-ı cemâlinle müş’aş’a bütün evkân
Kudsiyyetinin bârikıdır mihr-i ,muzia{?)
‘Uîviyyetinin nâtıkıdır mâh-ı fürûzân
‘Uîviyyetinin nâtıkıdır mâh-ı fürûzân
Kudret, ‘azamet zâtım mahsûs ü müsellem
Kudret, ‘azamet sâdece zâtında nümâyân
Birsin, ezelîsin ebedîsin, samedisin
Yâ Rab sana yoksun demeye var mıdır imkân
Şensin bütün ef'âlde fa’al-i hakiki
Şensin mülükü'l- 'arşa olan sâhib-i ferman
Bir kısmı bu halkın seni mabûd bilirler
Bir kısmı ise etmiyor el’ân şarta îmân
Ser-dâde-i imân iken erbâb-ı fazilet
Üftâde-i hüsrân oluyor bunca hakîmân
Her nazrede çarpar göze bin ‘ukde-i hikmet
Lâkin ant keşfeyliyemez dîde-i iz'ân
***
Kânûn-ı İlâhîde ki ahkâm büyükdür
Mikyâs-ı tefekkür ise gayetle küçükdür
Kânûn-ı İlâhîde ki ahkâm büyükdür
Mikyâs-ı tefekkür ise gayetle küçükdür
***
Her canlı olan heykeli âdem mi sanırsın
İnsanlığı bir şekl-i mücessem mi sanırsın
İnsanlığı bir şekl-i mücessem mi sanırsın
Mâdâm ki âdem olacak mazhar-ı tekrîm
Hep gördüğün eşhâsı mükerrem mi sanırsın
Âzürde-dil-i devr-i dil-âzâr-ı felekdir
Âlemde ‘ukûl 'eklini hurrem mi sanırsın
Ebnâ-yı zamânın keremi anların olsun
Mükrim görünen mâkiri Hâtem mi sanırsın
Ey; müstenid-i mesned-i yek-rûze-i ikbâl
İkbâlini icIâlini her dem m i sanırsın
İkbâlini icIâlini her dem m i sanırsın
Bir kerre de karşmdaki peymâneyi söylet
Bak gör ki ne söyler anı ebkem mi sanırsın
Nâçâr olarak mülzem olan ‘âcize bakma
Sen gerçek o bîçâreyi mülzem mi sanırsın
Ey, devlet-i dünyâ ile fahr eyliyen ahmak
Kendin gibi dünyâyı da sersem mi sanırsın
Bin dürlü hakâyık ki var ondan haberin yok
Üç şeyle hocam kendini ‘alem mi sanırsın
'’Âlim dediğin anladığın gune değildir
Gafletle geçen demleri ‘âlem mi sanırsın
***
Minhâc-ı Hudâ dîde-i tahkika ‘ıyândır
Yol doğru iken ‘aksine gitmek hezeyandır
Minhâc-ı Hudâ dîde-i tahkika ‘ıyândır
Yol doğru iken ‘aksine gitmek hezeyandır
***
Halkın kimi müstakbele rekz-i nazar eyler
Müstakbel ise kendiliğinden güzer eyler
Müstakbel ise kendiliğinden güzer eyler
Müstakbel için hâli fedâ eyleyen âdem
Nâ-hak yere gâyetle büyük bir zarar eyler
‘Âkil diye ol âdeme derler ki zamanda
Boş durmıyarak kesb-i kemâl ü hüner eyler
Gâfil diye o âdeme derler k i cihanda
Dâ’im oturup eski zamâna keder eyler
Dâ’im oturup eski zamâna keder eyler
Maksad ne imiş bilmeli dünyâya gelişden
Dünyâya gelen sanma k i bir hoş sefer eyler
Dünyâya gelen sanma k i bir hoş sefer eyler
Mazhar olur amâline eshâb-ı tahammül
İkdâm ise her mukdimi sâhib-zafer eyler
İkdâm ise her mukdimi sâhib-zafer eyler
Tedbire tevessülde olanlar mütekâsil
Bilmez de hatî’âtını haml-i kader eyler
Aşk olsun o eslâfa ki ahfâdım mes’ûd
Eyler de ânın nâmı gönüllerde yer eyler
Binlerce kişi hayr ile yâd olmayı ister
Binlerce kişi lâ’nete kendin siper eyler
‘Alemde ne ekdinse biçersin anı mutlak
Öyleyse nedir şer yaparak fâ’ide ummak ?!
Mâb’adı henüz elde edilemediğinden bu kadarla
iktifâ… (Devamı elde edilemediğinden bu kadarla yetinildi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.