Yazıda; destanların oluşum aşamaları, doğal-yapay destan benzerlik ve farklılıkları, İslamiyet öncesi ve İslami dönem Türk destanları ve özetleri, Dünya edebiyatının doğal destanları ve özetleri, Türk ve dünya edebiyatının suni destanlarına yer verilecektir.
Destanların
Oluşum Aşamaları (Safhaları)
Çekirdek
Milletin hafızasında yer edecek, milleti
derinden etkileyecek olayın gerçekleşmesi, ortaya çıkması
Oluşum (Yayılma)
Milleti derinden etkileyen olayın,
olayların şair, ozan, sanatçılar tarafından şiirleştirilmesi veya anlatılması
Tespit (Derleme, Yazıya Geçiriliş)
Milleti derinden etkileyen ve oluşturulan
metnin farklı anlatıcılar tarafından oluşturulan bölümlerinin yazıya
geçirilmesi, farklı varyantlarını kayıt altına alınması
Doğal Destan ve Yapay Destan Arasındaki
Benzerlikler
1) Milleti derinden etkileyen olaylar
anlatılır.
2) Doğal ve yapay destanlar genellikle şiir
halinde, manzumdur.
3) Destanlarda olağanüstü olay, kişiler
bulunur.
4) Doğal ve yapay destanlarda yer, zaman,
olay, kişi gibi unsurlar bulunur.
5) Destanlarda topluma mesaj kaygısı,
gelecek kuşaklara yaşananları anlatma ve onları uyarma amacı güdülür.
Doğal/Tabii Destan ve Yapay/Yapma/Suni Destan Arasındaki
Farklılıklar
1) Doğal destan anonimdir, yapma destanın
sanatçısı bellidir.
2) Doğal destanda anlatıcının duyguları
yoktur, yapma destanın sanatçısı/şairinin duyguları destanda yer alır.
3) Doğal destanda birçok kişinin emeği
söz konusudur. Suni destanda ise bir şair/sanatçı vardır.
4) Doğal destanlar çekirdek-oluşum/yayılma-tespit/derleme
gibi aşamalardan geçer. Suni destanlarda sanatçının eserini kayıt altına alması
yeterlidir.
5) Doğal destanların tespit/derleme aşaması
bulunmayabilir ancak yapay destanlar yazıya geçirilir.
ALTAY TÜRKLERİ
YARATILIŞ DESTANI
Altay Türklerinin Yaratılış Destanı, 19. yüzyılda Prof. W. Radloff
tarafından Altay Türkleri arasında derlenmiştir. Türk inançlarını, Türkler tarafından kabul edilmiş dinlerin, özellikle de Şamanizm’in izlerini taşır. Yaratılış Destanı’nda Kara Hun veya Kayra
Han adı verilen tek Tanrı’nın dünyayı, insanı, şeytanı yaratması ve göğün on yedinci katından onları yönetmesi anlatılmaktadır.
SAKA (İSKİT) DESTANLARI
1. Alp Er Tunga Destanı
Alp Er Tunga, MÖ 7. yüzyılda yaşamış, Saka hükümdarıdır. İran’la uzun yıllar savaşan Alp Er Tunga’nın adı Firdevsi’nin Şehname’sinde Afrasiyab
(Efrasiyab) olarak geçmektedir. Alp Er Tunga; İran hükümdarları Zal, Zaloğlu Rüstem, Keykavus ve Keyhüsrev’le uzun yıllar savaşmıştır. İran hükümdarı Keyhüsrev’e yenilerek öldürülmüştür. Alp Er Tunga Destanı
günümüze ulaşmamıştır. Destandan günümüze
ulaşan tek metin “Alp Er Tunga Sagusu’dur. Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügati’t Türk’ünde yer alır. Aynı savaşların İran tarafından görünüşünü Firdevsi’nin Şehnamesi adlı mesnevisinde, destanında
yer alır.
2.Şu Destanı
Şu, Saka Türklerinin hükümdarıdır. Destan, MÖ 330 – 327
yıllarına aittir. Makedonyalı Büyük İskender, İran’dan Asya’ya sefer düzenlemiştir. Destan, bu savaşlarda Şu ve İskender arasındaki mücadeleyi anlatır. Destanla ilgili bilgiler
Divanü Lügati’t Türk’e dayanır. Divanü Lügati’t Türk’te Kaşgarlı Mahmut İskender’den “Zülkarneyn” diye bahseder. Destanda
Şu, İskender’in gelip geçici bir akın düzenlediğine inanır, bu sebeple de
milletini geçici bir işgalden mümkün olduğu kadar can ve mal kaybına uğratmadan kurtarmak için İskender’le savaşmak yerine doğuya çekilmeyi uygun bulur. Çeşitli mücadelelerden bir süre sonra İskender ile Şu barışırlar. İskender geri döner. Hükümdar Şu da Balasagun’a dönerek bugün Şu adıyla anılan şehri yaptırır.
HUN DESTANLARI
1. Oğuz Kağan Destanı
Destan, MÖ 2. Yüzyıllara aittir ve yazıya 13. yüzyılda geçirilmiştir. Oğuz Kağan Destanı, Hun hükümdarı Mete’nin (Oğuz Kağan) yaşamını, yiğitliklerini, yaptığı savaşları, ülkesini genişletmesini ve oğulları arasında bölüştürmesini anlatır. Oğuz Kağan, doğduktan kırk gün sonra büyüyüp gelişir. Pişmemiş et ister ve kımız içer. Bir yiğit olur. Halka eziyet eden bir canavarı (gergedanı), bir sunguru (doğan) öldürür. Gökten inen ışığın içinde gördüğü göğün kızıyla evlenir; Gün, Ay, Yıldız adlı çocukları olur. Daha
sonra bir ağaç kovuğunda yaşayan eşsiz güzellikteki bir kızla daha evlenir; Gök, Dağ, Deniz adlı çocukları olur. Hanlığını ilan edip yeryüzünün dört bir yanına elçiler gönderir. Kendisine itaat
etmeyenlerle savaşmak için sefere çıkar. Sefer boyunca bir
kurt ona yol gösterir. Ülkeleri (Suriye, Tangut…) egemenliği altına alır ve evine döner. Vezir Uluğ Türk, rüyasında üç gümüş oku kuzeye doğru kanatlanmış, doğudan batıya uzanmış bir altın yay görür. Rüyasını Oğuz Han’a anlatır. Oğuz Han, artık yaşlandığının farkına vararak oğullarını çağırır. Gün, Ay ve Yıldız’ı gün doğusuna; Gök, Dağ ve Denizi gün batısına gönderir. Gün, Ay ve Yıldız avlanırken yolda som altından tam bir yay
bulurlar. Dağ, Deniz ve Gök üç gümüş ok bulurlar. Yayı ve okları babalarına sunarlar. Oğuz Han kurultayı çağırır ve Gök Tanrı’ya borcunu ödediğini bildirerek yurdunu evlatları arasında paylaştırır.
2. Attila Destanı
Bir başka Hun destanı, Avrupa Hun hükümdarı Attila’ya
(395 – 453) aittir. Avrupa’nın üçte ikisinden fazlasına hâkim olan Attila
devletin sınırlarını Asya’ya taşımış bir kişidir. Batı ve Doğu Roma imparatorluklarını sık sık
istila eden Attila’nın bu savaşları ve kahramanlıkları destanın konusudur.
GÖKTÜRK DESTANLARI
1.Bozkurt Destanı
Destan, Göktürklerin dişi bir kurttan türeyişlerini anlatır. Destanda Göktürkler, bir düşman baskınına uğrar. Türklerin hepsi kılıçtan
geçirilir ve yok olur. Yalnızca bir genç yaralı olarak kurtulur. Düşmanlar onu da bulup kollarını, bacaklarını keserler; fakat genç ölmez. Dişi bir bozkurt gelip genci iyileştirir, onu sütü ile besler. Sonra düşmanlar geri dönüp bu genci öldürmek isterler. Kurt,
genci kaçırır, kimsenin bulamayacağı bir mağaraya götürür. O mağarada yaşarlar. Bu dişi kurt ile gencin on
erkek çocuğu olur. Bu kardeşlerin en akıllısı olan Aşine, Türklere hükümdar olur. Soyunu
unutmadığını göstermek için de çadırının kapısının önüne, üzerinde kurt başı bulunan bir bayrak
diker.
2.Ergenekon Destanı
Göktürklerin diğer destanı Ergenkon, Türklerin yüzyıllarca tarım
yaparak, avlanarak, maden işleyerek çoğalıp yaşadıkları, etrafı aşılmaz dağlarla çevrili, kutsal bir yer olan
Ergenekon’u anlatır. Destanda anlatılanlar, tarihsel olaylarla örtüşür. Destana göre, Tatar
hanı Sevinç Han, Kırgız hanını ve başka hanları yanına alarak Göktürklere saldırır. Savaşı Göktürkler kazanırlarsa da, ganimete üşüşüp gaflete düşünce süratle geri dönüp saldıran düşmanları tarafından kılıçtan geçirilirler. Yalnızca Göktürk hakanı İlhan’ın o yıl evlendirdiği Kıyan adlı küçük oğlu ve Nüküz (Nohuz, Tokuz) isimli
bir yeğeni , eşleriyle birlikte kurtulmayı başarır. At, davar ve devenin
bol olduğu bir yere giderler. Sürüleri önlerine katıp karla kaplı, sarp bir geçide ulaşırlar. Tehlikeyi göze alarak geçide girip ilerleyince
karşılarına cennet gibi bir vadi çıkar. Her türlü av hayvanının bulunduğu bu verimli vadiye Ergene- kon adını
verirler. “Ergene” sarp, “kon” ise geçit demektir. İki aile, hayvanların etlerini yer, sütlerini içer, derilerini giyerler
ve gün geçtikçe çoğalmaya başlarlar. Aradan dört yüz yıl geçer. Artık bu vadiye sığamayacaklarını anlayınca atalarından
duydukları geçidi arar, fakat bulamazlar. Bir demirci, vadiyi kuşatan dağlardan birinde bir demir damarı olduğunu, onu eriterek bir yol açabileceklerini söyler. Bunun üzerine tüm ulusa odun – kömür vergisi salarlar. Dağın en geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür yığarlar. Yetmiş deriden körük yapıp yetmiş yere yerleştirirler ve yaktıkları ateşi körüklemeye başlarlar. Demir erir ve yüklü bir devenin geçebileceği genişlikte bir yol açılır. Bu yolu kullanarak dışarı çıkarlar ve Tatarlardan öçlerini alırlar. O sırada
Göktürklerin hükümdarı Börteçene’dir. Börteçene, Moğolcada “Bozkurt” anlamına gelir.
UYGUR DESTANLARI
1. Türeyiş Destanı
Türk destanlarının ortak motifi bozkurt, Türeyiş Destanı’nda da soyu başlatan unsurdur. Hun hakanının olağanüstü güzellikte iki kızı vardır. Hakan, “Bu kadar güzel kızları insanoğlundan biriyle evlendiremem. Ben onları Tanrı’ya bağışlayacağım.” der ve başkentin kuzeyinde büyük bir saray yaptırıp kızları oraya kapatır. “Tanrım, bu kızları kabul
et!” diye Tanrı’ya yalvarır. Bir süre sonra sarayın çevresinde bir kurt
görünür. Küçük kızın bir çocuğu olur. Uygurlar bu çocuktan türer. Destanın farklı bir
anlatımında, Kara Korum’da bulunan Tola ve Selenge adı verilen iki nehir
Kamluca adlı bir yerde birleşir. Bu iki ırmağın arasında iki ağaç vardır. Ağaçlar iki dağın arasında yetişerek büyümüştür. Bir gün bu iki ağacın arasına gökten bir ışık iner. Dağlar yavaş yavaş büyümeye başlar. Hayranlıkla ve saygıyla oraya yaklaşan Uygurlar çok tatlı ve güzel nağmeler duyarlar. Bundan sonra her gece
buraya ışık iner ve ışığın etrafında otuz şimşek çakar. Bir gün aynı yerde her birinde birer
çocuğun olduğu beş çadır görürler. Halk saygı ile diz çökerek çocukları alır. Besleyip büyütmeleri
için çocukları süt annelerine verirler. Böyle kutsal bir biçimde doğan çocuklar büyürler. En yiğit olanları Bökü Tegin (Böğü Han) hükümdar olur. Onun hükümdarlığında Uygurlar çoğalır ve güçlenirler.
2. Göç Destanı
Türeyiş Destanı’nın devamı niteliğindedir. Destanın girişinde “Türeyiş Destanı” küçük farklılıklarla anlatılır. Asıl olay Böğü Han’dan sonra başa geçen hükümdarlardan biri olan Yü-Lun Tigin’den sonra başlar. Çinlilerle bir çok savaş yapan Yü-Lun Tigin halkını barışa ve rahata kavuşturmak için Çin sarayından bir kız alır. Oğlu Ko-li ile Çinli Prensesi
evlendirir. Bu prenses Kara Korum’da bulunan bir yerde
oturur. Kara Korum’un güneyinde iyi talih ve
mutluluk getiren Kutluk Dağı vardır. Çinliler, prenses karşılığında bu dağı isterler ve Uygurlar’ı talihsiz
bırakarak zayıflatmayı planlarlar. Dağı alan Çinliler, dağın etrafında büyük ateşler yakarlar. Dağ ısınınca üzerine kazanlarla sirke
döküp küçük küçük parçalara ayırarak Çin’e götürürler. Bu taşların götürülmesinden sonra uğursuzluklar başlar. Kuraklık ve kıtlık meydana gelir.
Hayvanlar inlemeye başlar. Yedi gün sonra Yü-Lun Tigin ve ardından onun yerine geçen hükümdarlar bir bir ölür. Halk bahtsız ve mutsuz olur. Her
yerden “Göç! Göç!” sözü duyulur. Bunun üzerine Uyguriar, Doğu Türkistan’da bulunan Turfan’a göç ederler ve Beş Balig şehrini kurarlar.
İslamiyet’in Kabulünden
Sonraki Türk Destanları
İslami dönem Türk destanları çoğunlukla İslamiyet’in kabulünü, yayılışını ve bu yolda gösterilen kahramanca çabaları anlatan, yani menâkıbname özelliği gösteren eserlerdir.
1. Satuk Buğra Han Destanı
Destanda Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ın İslam dinini kabul etmesi ve İslamiyet’i yaymak için verdiği mücadele anlatılır. Destan 9. ve 10.
yüzyıllarda oluşmuştur. Karahanlılar ilk Müslüman Türk
devletidir. Satuk Buğra Han, Türklerin toplu hâlde İslam’a geçmesini sağlamıştır. Müslüman olduğunu açıklayıp Abdülkerim adını da
alan Satuk Buğra Han, amcası ile mücadeleye başlar, Fergana Savaşı’nı yapar, Atbaşı kalesini zapt eder; Kaşgar’ı fetheder, Türk ülkelerinde İslamiyet’i hızla yayar. Türkistan şehirlerini birer birer ele geçirir. Birçok savaş yapar. Hükümdarlığı boyunca İslamiyet’in yayılmasını sağlar. Destana göre Hz. Muhammet’in
kanatlı atı Burak’ın sırtında göklere yükseldiği “Miraç Gecesi’nde” gök katlarında, kendinden önceki peygamberleri görür. Bunlar arasında birini tanıyamaz ve Cebrail’e bunun kim olduğunu sorar. Cebrail: “Bu peygamber değildir. Bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir
ruhtur. Türkistan’da sizin dininizi
yayacak olan bu ruh ‘Abdülkerim Satuk Buğra Han’ adını alacaktır.” der. Hz. Muhammet yeryüzüne döndükten sonra İslamiyet’i Türk ülkesine yayacak olan
bu insan için her gün dua eder. Abdülkerim Satuk Buğra Han’a bazı olağanüstü özellikler de yüklenmiştir. Destanda Satuk Buğra Han’ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılıcının olduğu ve savaşlarda ağzından ateşler saçarak düşmanları yaktığı anlatılır.
2. Manas Destanı
Kırgız Türkleri’nin destanıdır. 600 bin dizeden oluşan Manas, dünyanın en uzun destanıdır.
Nogay Türkü Manas, bir hükümdar ve İslamiyet’i yaymak için mücadele eden bir
kahramandır.. Manas’ın etrafındaki Müslüman Kırgızlarla Putperest Kalmuklar
arasındaki mücadeleleri destanın konusudur. Destan 11 ve 12. yüzyıllarda oluşmaya başlamıştır. Manas Destanı Türklerin İslamiyet’e geçiş dönemi ürünüdür. Destan üç bölümden
oluşmaktadır. Bu bölümler Manas, oğlu Semetey ve torunu Seytek ile
ilgilidir.
3. Cengiz Han Destanı
(Cengiznâme)
Orta Asya’da yaşayan Türk boyları arasında 13. yüzyılda doğup gelişmiş bir destandır. Cengiz’in soyu, doğumu, fetihleri ve etkileri hakkındaki genel halk
rivayetlerinden derlenmiş, tarihî bir destandır. Destanda Şaman dininin etkisi görülür. Cengiz
Han, Uygurların Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile kurttan doğar.
Soyu “Oğuz Han”a dayanan Cengiz Han ve oğulları Doğu Asya’dan Doğu Avrupa’ya dağınık ve irili ufaklı devletler hâlinde yaşayan bütün halkları hâkimiyeti altına almış; böylece 9. yüzyılın ortalarından itibaren irili
ufaklı devletler tarafından idare edilen Asya,
tek bir çatı altında toplanmıştır.
4. Timur Destanı
Yıldırım Bayezid’i Ankara Savaşı’nda yenen Timur’u anlatan destandır. Timur Destanı, Cengiz
Han’ın soyundan gelmediği hâlde Çağatay hanlığında önemli başarılar kazanan, Maveraünnehir’e tek başına hâkim olarak kendi
imparatorluğunu kuran Timur’un (1336- 1405) hayatını ve savaşlarını konu edinir.
5. Edige Destanı
Edige Mirza Bahadır, Altınordu hükümdarıdır. Destanda, 13.
yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığı’nın 15. yüzyılda Timurlar
tarafından yıkılışı anlatılır. Edige, Altınordu’yu ayakta
tutmak için mücadele verir. Destan, Edige’nin ölümünden sonra 15. yüzyılda
destanlaştırılmıştır.
6. Battal Gazi Destanı
(Battalnâme)
Seyyid (Peygamber Hazret-i Muhammed soyundan gelen kişi) Battal Gazi, 8. yüzyılda Arap-Bizans
savaşlarında meşhur olmuş Arap bir komutandır. Battal, kahraman demektir. Battal’ın adı
Abdullah’tır. İslam halifesi ve Bizans
kayseri arasındaki rekabette sık sık Malatya’ya sefer
düzenleyen Battal Gazi, güçlü Bizans ordularını her defasında yener. Destan,
10. ve 11. yüzyıllardaki bazı tarihsel olayları da içine alır. Battalname’de
anlatılanlar, Arap destanı “Zâtü’l-Himme”, Bizans destanı “Digenis Akritas”ta
da vardır. 12. ve 13. yüzyıllarda Battalnâme adı ile nesir biçiminde yazıya
geçirilen destanda, Battal Gazi’nin Hindistan’a ve Kaf Dağı’na gitmesi ve doğaüstü unsurlarla mücadelesi
gibi hayali maceralar da vardır. Battal Gazi destanda, bütün dilleri konuşabilen biridir. Keşiş kılığına girerek Hristiyanlar arasında rahat rahat dolaşır. Allah, Battal Gazi’ye
birçok üstün özellik vermiştir. Âdem peygamberin iki bölük saçı, Davud peygamberin zırhı, İshak peygamberin zırhlı örtüsü, Hz. Hamza’nın bütün silahları Battal Gazi’ye ulaştırılmıştır. Ayrıca Aşkar adlı bir de atı vardır ve ata bu isim
Allah tarafından verilmiştir. Bu destan, Anadolu’da
oluşan diğer destanlara (Danişmendnâme ve Saltuknâme) kaynaklık etmiştir.
7. Danişmend Gazi Destanı (Danişmendnâme)
Danişmentlilerin kurucusu Melik
Danişment Gazi’nin etrafında 11. yüzyılda oluşmuştur. Destan, Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı 2. İzzeddin Keykâvus’un emriyle İbn Âlâ tarafından 1245’te halk arasındaki menkıbelerin
toplanmasıyla oluşmuştur. Daha sonra, 1. Murat’ın emriyle
Tokat Kalesi dizdârı Arif Ali tarafından 1360 yılında benzer bir çalışma yaptırılmıştır. Danişmendnâme birbirinin devamı 17 bölümden oluşur. 13 – 14. yy.larda yazıya geçirilen
destan, Battal Gazi Destanı’nın devamı niteliğindedir ancak Arap Battal Gazi’nin aksine Danişmend Gazi Türk’tür. 1071 Malazgirt
fatihi Alp Arslan’ın dikkatini çeken Danişmend Gazi, Malazgirt Savaşı’nda zaferin
kazanılmasında önemli rol oynamıştır. Zaferden sonra Danişmendli hanedanlığını kurmuştur. Destan Anadolu’da başlayan Türk-Bizans mücadelelerini anlatmaktadır.
8. Saltuk Gazi Destanı (Saltuknâme)
Sarı Saltuk, 13. yüzyılda Anadolu ve Rumeli’nin fethi sırasında
önemli rol oynamış bir evliya kabul
edilir. Destan, 15. yüzyılda Cem Sultan’ın talimatıyla Ebu’l Hayr er Rûmi
tarafından yedi senelik bir çalışma sonucunda yazıya geçirilmiştir. Saltuknâme’de Sarı Saltuk, Hz.
Muhammed soyundan Battal Gazi’nin torunudur. O da Battal Gazi gibi özelliklere
sahiptir. Avrupa dillerini, dinlerini bilginler kadar bilir, türlü hilelerle şehirlere girer, kilisede vaaz verir,
insanları Müslüman yapar. Destanda Sarı
Saltuk bazen savaşçı kimliğiyle, bazen keramet gösteren bir veli kimliğiyle, bazen Kaf Dağı’na giden, cadılarla, devlerle savaşan bir masal kahramanı olarak; bazen Osman
Gazi, Orhan Gazi, Nasrettin Hoca, Mevlana gibi kişilerin yanında bir tarihi kişilik olarak karşımıza çıkar. Destanın mekanı, Anadolu,
Avrupa, Asya ve Afrika’dır. almaktadır.
9. Köroğlu Destanı
İslami dönemde oluşmuştur ancak dini özellik taşımaz. Bütün Türk boyları arasında bilinir. Destanın
farklı aşıklarca anlatılan 24 ayrı söylenişi (varyant, kol) vardır. Varyantlar; Asya’dan
Avrupa’ya birçok yerden derlenmiştir. Köroğlu, hem kahraman hem de
saz çalıp şiir söyleyen bir âşıktır. Âşık Köroğlu ile aynı kişi değildir. Doğum ve ölüm tarihleri bilinmeyen Köroğlu’nun asıl adı Ruşen Ali’dir. 16. yüzyılda Bolu civarında yaşadığı tahmin edilir. Destanda Bolu Beyi,
seyislerinden biri olan Yusuf’tan hünerli ve değerli bir at ister. Yusuf, iyi cins bir tay bulur. Gösterişli bir tay değildir; ama iyi bir bakımla harikulade bir at
olacaktır. Bolu Beyi tayı beğenmez. Çok kızar ve Seyis Yusuf’un
gözlerine mil çekilmesini emreder. Bundan sonra Ruşen Ali, körün oğlu olarak (Köroğlu) anılır. Yusuf ve Ruşen Ali tayı da alarak oradan uzaklaşırlar. Tayı karanlık bir ahırda beslerler. Kır tayı arada bir dışarı çıkararak koştururlar. Tayın ayakları çamura değmediği zaman istenilen duruma geldiği anlaşılır. Bu arada Ruşen Ali büyür ve yiğit biri olur. Bir gün baba oğul, Aras nehrinde, Yusuf’un rüyasında gördüğü bir ermişin Bingöl Dağları’ndan geleceğini haber verdiği üç sihirli su köpüğünü beklerler. Bu köpükleri Yusuf içecek, hem gözleri açılacak hem de
Bolu Beyinden öcünü almak için gereken güç ve gençliği elde edecektir. Ruşen Ali köpükler gelince dayanamaz,
babasına haber vermeden üçünü de kendisi içer. Ruşen Ali bu köpükler sayesinde sonsuz yaşama gücü, yiğitlik ve şairlik gücü elde eder. Babasının
intikamını alma görevi de artık kendisinindir. Bir süre sonra babası ölür. Ruşen Ali, Kırat’ı da alarak dağa çıkar. Artık Köroğlu’dur. Çamlıbel’e bir kale yaptırır. Eşkıyalar onun çevresinde toplanır Zenginlerden alarak
yoksullara dağıtır. Bolu Beyi’nin kız
kardeşini kaçırır ve onunla evlenir.
Bolu Beyi’yle mücadele eder ve onu
yenilgiye uğratır. Aradan yıllar geçer “Tüfek icat oldu mertlik
bozuldu.” diyen Köroğlu, etrafındaki eşkıyaları dağıtır ve ortadan kaybolur.
- Işık motifi
- Ağaç motifi
- Ok-yay motifi
- Gökbörü (Bozkurt) motifi
- At motifi
- Rüya motifi
- Mağara motifi
- Kırklar motifi
Sümer Destanı: Gılgamış Destanı
Güçlü,
zalim aynı zamanda da bir kahraman olan Sümer Kralı Gılgamış’ın serüvenlerini anlatan bir destandır. Sümerlerin yaşantısı hakkında bilgi verdiği ve pek çok Anadolu destanına kaynaklık ettiği için önemlidir. Dünyanın bilinen ilk
destanıdır.
Yunan Destanları: İlyada - Odysseia
Ege
Denizi’nin çevresinde yaşayan toplumları anlatır. Şair Homeros yazıya aktarmıştır. Destanların konusu Truva Savaşlarıdır. İlyada’da Yunanlıların Truva'ya gidişi, Odysseia’da Turuva'dan dönüşleri işlenmiştir.
İran (Fars) Destanı: Şehname
Konusu
İran-Türk savaşlarıdır. Saka (İskit) Türklerinin Alp Er Tunga Destanında da aynı konular işlenmiştir. İran şairi Firdevsi
tarafından mesnevi
nazım şekliyle 60.000
beyit olarak yazıya
aktarılmıştır.
Fin Destanı: Kalavela Destanı
Bu
destanda Fin mitolojisi, Finlerin Macarlarla aynı kökten geldikleri anlatılmıştır. Destan Dr. Lönrot tarafından yazıya geçirilmiştir.
Hint Destanları: Ramayana Destan
Ayuyha
Kralı Rama’nın hayatını anlatan bir destandır.
Mahabharata
Destanı
M.S.
IV. yüzyılda yazıldığı sanılır. Pandavalar ile Kavravaların savaşı ele alınmıştır. 200.000 dizeden oluşmuştur.
Alman Destanı: Nibelungen Destanı
VI.
yüzyılda oluştuğu sanılan bu destanın asıl konusu
Burgondların Hunlar tarafından kılıçtan geçirilmesidir. Buna sonradan Yiğit Siegfried’in uydurma hikâyesi de eklenmiş ve ulusal bir
destan oluşturulmuştur.
Diğer Destanlar:
Japon-
Şinto,
Rus-İgor,
Fransız- Chanson
de Roland (Roland Destanı)
Türk Edebiyatı Yapay Destanları
İstanbul Fetih Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Üç Şehitler Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca): Kurtuluş Savaşı’ndan bazı kesitler anlatılır.
Çanakkale Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Çanakkale Şehitlerine (Mehmet Akif):Kurtuluş Savaşı’ndan bazı kesitler anlatılır.
Genç Osman Destanı (Kayıkçı Kul Mustafa)
Kuvayi Milliye Destanı (Nazım Hikmet)
Kurtuluş Savaşı Destanı (Cahit Külebi)
Sakarya Meydan Savaşı (Ceyhun Atuf Kansu)
Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı (Gülten Akın)
Dünya Edebiyatı Yapay Destanları
Kurtarılmış Kudüs (Tasso – İtalyan Edebiyatı): I. Haçlı seferinde Kudüs’ün alınışı anlatılır.)
Kayıp Cennet (Milton – İngiliz Edebiyatı): İnsanın cennetten kovuluşu ve Tanrı’nın şeytanla mücadelesini anlatır.
İlahi Komedya (Dante – İtalyan Edebiyatı): Öteki dünyaya Dante’nin yaptığı 7 günlük gezi anlatılır.
Çılgın Orlando (Ludovico Ariosto – İtalyan Edebiyatı): Bu destanda Charlemagne döneminde Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında geçen savaşlar anlatılmıştır.
Fransız Destanı Henriade (Voltaire)
Latin Destanı Aenies (Vergilius)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.