teeessür, teessürat
üzülme, kederlenme; bir şeyin etkisine maruz kalma, etkilenme; üzüntüler, kederler, etkiler
teveccüh
bir tarafa yönelme, doğrulma, yakınlık duyma, beğenme, hoşlanma
etfal
çocuklar, tıfıllar, taze fidanlar, çiçekler Örn. Şişli Etfal Hastanesi
metruk
terk edilmiş, bırakılmış, vazgeçilmiş Örn. emval-i metruke: terk edilmiş mallar, etfal-i metruke: terk edilmiş çocuklar
münhezim
bozguna uğramış, yenilmiş Örn. asakir-i münhezim: bozguna uğramış/yenilmiş askerler
hazer
sakın, çekin anlamında ünlem; sakınma, çekinme
huzuz, huzuzat
haz, zevk; hazlar, zevkler
heves, hevesat
istek, arzu; istekler, arzular
nazenin
işveli, cilveli, nazlı, narin, şımartılmış, güzel kadın
itminan
emniyet, emin olma, iç huzuru, gönül rahatlığı, güvenme, itimat, tatmin, kalben emin olma, rahatlama
bahane
mazaret, özür, kusur, noksan; vesile, sebep
müsaade, müsade
izin, elverişli olma, izin vermek
hicab, hicap
utanma, sıkılma, mahcubiyet; engel, perde
müsamaha
hoşgörü, yumuşak ve mülayim davranma; gevşeklik, ihmal
ihtimam
ilgi, özen, itina
tarumar, tarmar
perişan, karmakarışık, dağınık
hail, haile
dehşet ve korku vermek; engel olmak, mani olmak, araya girmek hadise-i haile: korkunç olay
mezahim
sıkıntı, eziyet, güçlük ve zahmetler
hamule-yük
ilim hamuleleri, hamule-i edebiye
kösemen, kösemenlik
yol gösterme, kılavuzluk, rehberlik; yol gösteren iri koç, sürünün önünden giden koç, teke
ıskarta, ıskartaya çıkarmak/ayırmak
kıymetini yitirmiş mal; bir kenara ayrılmış; iskambilde kullanılmayan kağıtlar,
nedamet,
pişmanlık, nadim olmak
tehevvür, tehevvürat
öfkelenme, köpürme, kızma
nevmidî
ümitsizlik, ümitsiz olma durumu
gıll ü gışş, gılligış
düşmanlık ve kin, fesatlık ve dedikodu gıll-düşman gışş-kin
Gıll ü gıştan kalbi gayet pak idi (Süleyman Çelebi)
istihkar
horlama, küçümseme, istihkar ile bakmak
sıyanet, siyanet
muhafaza, koruma, himaye, bakma, gözetleme
mihver
merkez, mil, eksen, etrafında dönülen; dönen tekerlek, çark gibi cisimlerin sabit kabul edilen kısmı
mülayemet
yumuşaklık, yumuşak huyluluk, tabiatın/fıtratın sakin olması
içtinab, içtinap
itmek, uzaklaştırmak; çekinmek, kaçınmak, sakınma
müdâfaa, müdafaa
savunma, def etme, koruma, korunma,
mukavele
sözleşme, senet, kavilleşme
cereyan
akma, akış, akım, seyyale, geçme, geçiş, vuku bulma, elektrik
tevekkül
işi birine havale etmek; fiili her türlü çaba ve gayretten sonra işin sonunu Allah'ın takdirine bırakıp yeis, ümitsizlik, kederden kurtulma; Allah'a güvenme
feci, fecî, fecaat
çok acıklı, yürek paralayan, trajik, dehşet verici, korkunç olay, durum/lar
sefih, sefahat
malını düşüncesiz harcayıp dara düşen kişi, zevk ve sefada israfa düşen kişi; basit, adi, bayağı, aptal, akılsız
meçhul
bilinmeyen, tanınmayan, belli olmayan, keşfedilmemiş
müphem, müphemiyet
anlaşılmayan, kapalı, belirsiz; anlışmama, kapalılık, belirsizlik
ihtiras
şiddetli arzu, istek, heves, hırs, istek
muharrik
hareket ettiren, kımıldatan, oynata, harekete geçiren; tahrik ve teşvik eden, ayaklandıran, azdıran
tavsif
vasıflarını, özelliklerini, niteliklerini saymak
tahdit, tahdid
sınır koyma, sınırlandırma, tarif etme, belli etme
şeamet, şeametli
uğursuzluk, nuhuset; uğursuz
mesabe
derece, değer, ölçü, hüküm, yer, karşılık
peyman, peyiman
peyman, aht, söz
mevzu
ağırlığı ölçülmüş, tartılmış; biçimli, düzgün, mevzun, orantılı
perçin, perçinlemek
iki maddeyi ayrılmayacak şekilde birleştirmek
kuvvet
maddi güç, bir canlının faaliyetleri için gereken güç; sağlılık, sağlamlık, zindelik; manevi güç, nüfuz; zor, şiddet, cebir; tahammül, dayanıklılık, mukavemet
şiddet
bir gücün, hareketin, kuvvetin derecesi; aşırılık, fazlalık; kaba kuvvet, sertlik; sıkıntı, zorluk, meşakkat, mihnet
vazıh, vazıhan
açık, aşikar, apaçık, açık seçik; açık olarak
alelade
her zaman olabilen, sıradan, olağan, vaka-yı adiye
meş'um - meşume
uğursuz, şom, şeametli, meymenetsiz, menhus adam /kadın
intiba
izlenim, etki, tesir
mes'ul-mesule , mesuliyet
sorumlu/sorumluluk; sorulan, sual edilen, istenilen, talep edilen
mülahaza
düşünce, tetkik, dikkatle inceleme
mensup
bağlı olma, bağlılık, mensubiyet
misillü
gibi, benzer, bu kabil, kabilinden
meyil
eğik, eğim, eğiklik, eğilme; bir kimse veya şeye fazla ilgi, sevgi, istek; temayül
üzülme, kederlenme; bir şeyin etkisine maruz kalma, etkilenme; üzüntüler, kederler, etkiler
bir tarafa yönelme, doğrulma, yakınlık duyma, beğenme, hoşlanma
etfal
çocuklar, tıfıllar, taze fidanlar, çiçekler Örn. Şişli Etfal Hastanesi
metruk
terk edilmiş, bırakılmış, vazgeçilmiş Örn. emval-i metruke: terk edilmiş mallar, etfal-i metruke: terk edilmiş çocuklar
münhezim
bozguna uğramış, yenilmiş Örn. asakir-i münhezim: bozguna uğramış/yenilmiş askerler
hazer
sakın, çekin anlamında ünlem; sakınma, çekinme
huzuz, huzuzat
haz, zevk; hazlar, zevkler
heves, hevesat
istek, arzu; istekler, arzular
nazenin
işveli, cilveli, nazlı, narin, şımartılmış, güzel kadın
itminan
emniyet, emin olma, iç huzuru, gönül rahatlığı, güvenme, itimat, tatmin, kalben emin olma, rahatlama
bahane
mazaret, özür, kusur, noksan; vesile, sebep
müsaade, müsade
izin, elverişli olma, izin vermek
hicab, hicap
utanma, sıkılma, mahcubiyet; engel, perde
müsamaha
hoşgörü, yumuşak ve mülayim davranma; gevşeklik, ihmal
ihtimam
ilgi, özen, itina
tarumar, tarmar
perişan, karmakarışık, dağınık
hail, haile
dehşet ve korku vermek; engel olmak, mani olmak, araya girmek hadise-i haile: korkunç olay
mezahim
sıkıntı, eziyet, güçlük ve zahmetler
hamule-yük
ilim hamuleleri, hamule-i edebiye
kösemen, kösemenlik
yol gösterme, kılavuzluk, rehberlik; yol gösteren iri koç, sürünün önünden giden koç, teke
ıskarta, ıskartaya çıkarmak/ayırmak
kıymetini yitirmiş mal; bir kenara ayrılmış; iskambilde kullanılmayan kağıtlar,
nedamet,
pişmanlık, nadim olmak
tehevvür, tehevvürat
öfkelenme, köpürme, kızma
nevmidî
ümitsizlik, ümitsiz olma durumu
gıll ü gışş, gılligış
düşmanlık ve kin, fesatlık ve dedikodu gıll-düşman gışş-kin
Gıll ü gıştan kalbi gayet pak idi (Süleyman Çelebi)
istihkar
horlama, küçümseme, istihkar ile bakmak
sıyanet, siyanet
muhafaza, koruma, himaye, bakma, gözetleme
mihver
merkez, mil, eksen, etrafında dönülen; dönen tekerlek, çark gibi cisimlerin sabit kabul edilen kısmı
mülayemet
yumuşaklık, yumuşak huyluluk, tabiatın/fıtratın sakin olması
içtinab, içtinap
itmek, uzaklaştırmak; çekinmek, kaçınmak, sakınma
müdâfaa, müdafaa
savunma, def etme, koruma, korunma,
mukavele
sözleşme, senet, kavilleşme
cereyan
akma, akış, akım, seyyale, geçme, geçiş, vuku bulma, elektrik
tevekkül
işi birine havale etmek; fiili her türlü çaba ve gayretten sonra işin sonunu Allah'ın takdirine bırakıp yeis, ümitsizlik, kederden kurtulma; Allah'a güvenme
feci, fecî, fecaat
çok acıklı, yürek paralayan, trajik, dehşet verici, korkunç olay, durum/lar
sefih, sefahat
malını düşüncesiz harcayıp dara düşen kişi, zevk ve sefada israfa düşen kişi; basit, adi, bayağı, aptal, akılsız
meçhul
bilinmeyen, tanınmayan, belli olmayan, keşfedilmemiş
müphem, müphemiyet
anlaşılmayan, kapalı, belirsiz; anlışmama, kapalılık, belirsizlik
ihtiras
şiddetli arzu, istek, heves, hırs, istek
muharrik
hareket ettiren, kımıldatan, oynata, harekete geçiren; tahrik ve teşvik eden, ayaklandıran, azdıran
tavsif
vasıflarını, özelliklerini, niteliklerini saymak
tahdit, tahdid
sınır koyma, sınırlandırma, tarif etme, belli etme
şeamet, şeametli
uğursuzluk, nuhuset; uğursuz
mesabe
derece, değer, ölçü, hüküm, yer, karşılık
peyman, peyiman
peyman, aht, söz
mevzu
ağırlığı ölçülmüş, tartılmış; biçimli, düzgün, mevzun, orantılı
perçin, perçinlemek
iki maddeyi ayrılmayacak şekilde birleştirmek
kuvvet
maddi güç, bir canlının faaliyetleri için gereken güç; sağlılık, sağlamlık, zindelik; manevi güç, nüfuz; zor, şiddet, cebir; tahammül, dayanıklılık, mukavemet
şiddet
bir gücün, hareketin, kuvvetin derecesi; aşırılık, fazlalık; kaba kuvvet, sertlik; sıkıntı, zorluk, meşakkat, mihnet
vazıh, vazıhan
açık, aşikar, apaçık, açık seçik; açık olarak
alelade
her zaman olabilen, sıradan, olağan, vaka-yı adiye
meş'um - meşume
uğursuz, şom, şeametli, meymenetsiz, menhus adam /kadın
intiba
izlenim, etki, tesir
mes'ul-mesule , mesuliyet
sorumlu/sorumluluk; sorulan, sual edilen, istenilen, talep edilen
mülahaza
düşünce, tetkik, dikkatle inceleme
mensup
bağlı olma, bağlılık, mensubiyet
misillü
gibi, benzer, bu kabil, kabilinden
meyil
eğik, eğim, eğiklik, eğilme; bir kimse veya şeye fazla ilgi, sevgi, istek; temayül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.