okuyup memleketi bu hale ben getirdim! Kabahatliyi andırır
bir adam göremiyorum
bir adam göremiyorum
Kimi görsem kırk yıllık sulh-perver, kimi sorsam
anadan doğma harbe düşman, kim karşıma çıksa ced-be-ced musalaha
tarafdarı... Ya hu şu muharebeyi yapan, yaptıran kim? Cümle alem
ezelden Almanyaya aleyhdarmış; hem memlekette ne kadar da çok muhalif
varmış! Seksen danesi ayağıma dolaşıyor, etrafımda dönüyor..
Ah, bu insanlar! Gel de bu memleketde fırka, cemiyet yap; azanı
kuş sütüyle beslesen bir kere sarsıldın mı, gübre üzerinde
eşinen serçe sürüsü gibi bir anda uçuşup dağılıyorlar...
Öyle hale geldim ki sokağa çıkıp da bildiğe rast geleceğim,
yalan, dolan dinleyeceğim diye canım evime kapanmak, kapımı örtmek
istiyor; havadis almaya ihtiyacım olmasa elime gazete almayacağım;
eski ağza yeni taam, harp yaygaralarına sulh teranesi yaraşmıyor.
Elimden gelse "zafer nihai"yi kullanmış olan her gazeteciye
şimdi ceza olarak "Sulh-ü münferid" terkibini bir milyon kere
yazdırırdım. Hoş onların yanında söz başkalarına düşmez ya,
hala harp hengamesinin o şuursuz matbuat cemiyeti sulh
devrinin de yardakçısı olmak iddiasında... Hani kasab tekeleri
vardır, sürünün önüne düşer de çıngırağını sallaya sallaya
koyunları selh-haneye (mezbaha) götürür, tam içeri girince şöyle bir
sıçrar, köşedeki yüksekçe yere çıkıp kendisini ıskartaya
çıkarır, vazifesi odur. Bu matbuat cemiyetinin de vazifesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.