Translate

Cuma, Mayıs 25, 2018

Anılarla Sait Faik Abasıyanık: "Arad’çığım, bu defa galiba yolcuyuz”



Arad Apad'ın kaleminden 47 yaşında hayata gözlerini yuman Türk hikayeci Sait Faik Abasıyanık



Yakın arkadışımdı
Sait Faik, en yakın ark adaşımdı. İçtiğimiz su ayrı gitmezdi. Aslında, başta Sait Faik, Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat olmak üzere bütün o kuşağın şair ve yazarlarıyle arkadaştık. Sait'le gençlik yıllarımız birlikte geçti. Onunla ilkin Babıâli'de bir yayınevinde tanıştık. "Sarnıç " adlı kitabını yayınlayacaktı. Benim YEİS desenlerimi görmüş, beğeniyormuş. Kitabının kapağını yapmamı istedi. O günden sonra, çıkan bütün kitaplarının - şiir kitabı ayrı tutulursa- kapağını ben çizdim, dergilerde yayımlanan hikâyelerini resimledim.

Akşamları Beyoğlu'na çıkıyor, Balıkpazarı'ndaki Lambo meyhanesinde toplanıyorduk. Orhan Veli, Sait'e çok takılır, onu kızdırırdı. Bunun üzerine Sait yanımızdan kalkıp gider, ama yarım saat sonra öfkesi geçer, yine gelirdi.


Ailesi zengindi
Sait'in babasını da tanırdım. Ceviz kütüğü ticareti yapardı. Bir süre babasına yardım ettiyse de sürdüremedi. Öyle, bir işte karar kılıp çalışacak kişilerden değildi. Tek-düzen yaşamak onu sıkıyordu. Sonra, Hürriyet gazetesinde röportaj muhabirliği yaptı, çok güzel röportajları yayımlandı. Ama düzenli hayata karşı olduğundan orada da tutunamadı. Aslında, ailesi zengindi, Çalışmadan da yaşayabilecek durumdaydı.



Kitaplarını hiçbir yayınevi kabul etmiyordu. Hikâyeleri , "Varlık" ve "Yeditepe" dergilerinde çıkmaktaydı."Medar-ı Maişet Motoru" adlı romanını kendi parasıyle bastırmıştı. Kitap, çıkışının ilk haftasında toplatıldı, sonra serbest bırakıldı.


İki aşk serüveni
Sait Faik'in başından iki aşk serüveni geçti. İlki bir Rum kızıydı. Onu çok kıskanırdı, hatta bizden bile. İkincisini, Güzel Sanatlar Akademisi'nin karşısında, bir gün uzaktan görmüştük. Doğu Anadolulu olduğu anlaşılıyordu. Oldukça güzeldi. Sait, ille de evini bulup kızı annesinden isteyelim, diye tutturdu. Küçük bir kulübede oturuyorlardı. Yoksuldular. "Anneciğim, kızınızı istiyoruz" dedik. Kadın hiç nazlanmadan kabul etti. Nişanlandılar. Sait'in annesi müstakbel gelinini çok sevmişti, ama kendisi geçinemedi, ayrıldılar.
Hastalığı başladığı sırada ben Paris'te bulunuyordum. Siroz başlangıcıydı. Tedavi olmak için gelmişti. Fakat orada beş gün kaldıktan sonra Türkiye'ye döndü. O sıralar içkiyi bırakmıştı.
Fransız Konsolosluğu'nda açtığım sergiye gelmiş, kahve içip sohbet etmiştik. İki gün sonra, ilkin Fikret Adil, ardından Adalet Cimcoz telefon ederek Sait'in hastaneye kaldırıldığını bildirdiler. Bugünkü Kent sinemasının yerinde o zamanlar b ir klinik vardı. Orada yatıyormuş. Hemen gittim. Annesi, karşısında oturuyordu. Sait ateşler içindeydi. Yüzünü öptüm. "Arad’çığım, bu defa galiba yolcuyuz” , dedi. Bu onu son görüşüm oldu. Ertesi gün öldü.




Hikayelerini beğenmeyenlere kızardı
Sait, biraz alıngandı. Hikâyelerini beğenmeyenlere kızardı, ama kin tutmazdı. Onun hayranlarından biriyim. Sabahattin Ali'yle Sait Faik, Türkiye’nin en büyük hikâyecileridir, bence. Büyüklük derken, her dönemde geçerli olmayı, okunmayı, yeni kalmayı anlıyorum.



Kaynak: Agop ARAD-Milliyet Sanat-11 Mayıs 1973 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.