Eski
Türklerde ve birçok toplumda ölenin eşyasıyla gömülmesi bilinen bir gerçektir.
Ancak her toplum ölenin eşyalarını gömmez veya bir kısmı gömülecek cinsten
olmaz. Mesela eşyaları gömme adeti olmayan Osmanlı Devleti’nde ölenin eşyaları,
geride bıraktığı taşınır ve taşınmaz nitelikli mallara ne oluyordu; ölenin eşyaları ne yapılıyordu?
Osmanlı
Devleti’nde taşınır ve taşınmaz her türlü eşyanın listesinin tutulduğu
defterlere tereke veya muhallefat denirdi. Resmi bir belge niteliğindeki bu
defterlerde, Osmanlı Devleti hukuk hiyerarşisi içinde kadı veya yoksa
görevlendirdiği kassamlar tarafından vefat edenin malları tespit edilip kayıt
altına alınırdı. Mirasçılara da bu işlemlerden sonra miras pay edilirdi.
Vefat
edenin kullandığı eşyalar başta olmak üzere kaydedildiği muhallefat/tereke
defterleri; toplumun yapısı, ekonomik durumu, insanların günlük yaşamı gibi
konularda önemli bilgiler içerir.
Ölen kimseden kalan mal, mülk, eşya anlamınaki
ilk kelime terekedir. Kelimenin çoğulu da terekattır. Halk ağzında tahıl
ürünleri anlamıyla kullanılır. Halk ürünlerini sattığı pazara da tereke pazarı
denir.
Diğer
kelime de muhallefattır. Muhallef kelimesinin temel anlamı “ölmüş kimsenin
geride bıraktığı”dır. Mal veya para olabilir ve bunlara emval-i muhallefe
denir. Ölen bir adamın dul karısı için de “muhallefe” ifadesi kullanılır.
Kelime sonuna gelen –at eki de çoğul ekidir.
Mesela
bir yeniçeri öldüğünde onun eşyalarının zaptı ve beytülmale (Devlet hazinesi) kaydı için
yayabaşılar (Osmanlı’da sürekli-ücretli görev yapan Yeniçeri Ocağı’nda askerlerin
yaya ortaları için kullanılan unvan, rütbe) memur ediliyordu. Mirasa sahip
çıkacak kimse olmadığında veya varis çıkana kadar vefat edenin malı satılıyor,
gelir de mirasçıya veya beytülmale muhallefat akçesi / tereke bedeli
olarak kaydediliyordu. Muhallefat memuru veya kadı’nın mirasçı için veya
mirasçısı olmayan için vefat edenin emvalinin kaydedildiği deftere de
muhallefat defteri deniyordu.
Bu
işlerin takip edildiği daireye muhallefat kalemi, burada çalışan kişiye / kâtibe de muhallefat halifesi, kalan malı
mirasçılar arasında İslam dininin kurallarına göre (şeriat) taksim / pay edene
kassam; ölenin mallarını paraya çevirme işine bakan kişiye de muhallefat memuru
deniyordu.
Burada
bilinmesi gereken diğer husus da ıskat/iskattır. Kelime anlamı yok etmek,
düşürmek, silmek, hükümsüz bırakmak olan ıskat, dini bir vecibe olarak yapılır.
Vefat edenin farz ve vacip ibadetlerindeki eksiklerden kurtulması için fidye
(kurtuluş parası, bedeli) verilerek o borçlardan kurtulması işlemi olarak
bilinen ıskat, ölenin yakınları tarafından sadaka verilerek yapılırdı buna da
ıskat akçesi denirdi. Yapılan işleme “ıskat etmek”, kendisiyle ıskat yapılan
fakire de “ıskatçı” denirdi. Miras da; kassamın alacağı para, ölenin kusur,
noksan, eksikliklerinin affı, cezalarının bağışlanması amacıyla verilen
fidye-ıskat masrafları, vefat edenin yıkanması-kefenlenmesi (teçhiz-tekfin) ve
tereke toplamından düşüldükten sonra mirasçılara taksim edilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.