4. Gün
| Yazma | Konuşma | Okuma | Dinleme |
Cumartesi | Cümle ve ilgili kavramlar deftere yazılacak ve fotoğrafı grubu atılacak. Dünkü boşluklar cevaplardan kontrol edilecek. | 1. Her öğrenci cümlelerin ve ilgili kavramların ses kaydını gruba atacak. | Aşağıda verilen metin ve şiir okunacak (Döne döne-Necati Bey, Kuva-yı Milliye-Nazım Hikmet). | Eşleşen öğrencilerden biri cümleyi okuyacak, diğeri gözleri kapalı kavramları ezbere söyleyecek. Her iki öğrenci de yapacak. Eylül romanının özeti izlenecek. |
Sehi Bey, Necati’den
Hüsrev-i Rum olarak bahseder. |
Döne Döne gazeli, nazire-tanzir,
deyim ve atasözü, Mahallileşme |
Duyularla
algılanabilir gerçeklerin tıpatıp yansıtılmasını savunan natüralizm,
endüstrileşen kentin ekonomik ve ahlaki bunalımını eleştirir.
|
Deneysel
doğa bilimleri, sanat, toplum için, tutanak, sanat, doğanın kopyası |
Göz gördü
gönül sevdi seni ey yüzü mâhım Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım (Nahifî) |
Tecahül-i
Arif |
İlk özel
gazeteyi çıkartan, ilk makaleyi yazan, ilk defa noktalama işaretlerini
kullanan, Batı’dan ilk şiir ve fabl çevirilerini yapan, töre komedisi ilk
tiyatroyu yazan, ilk defa atasözlerini derleyen, dilde sadeleşmeyi savunan
Tanzimatın öncü ismi Şinasi’dir. |
Tercüman-ı
Ahval, Mukaddime, Tercüme-i Manzume, La Fontaine (Eşek ile Tilki), Şair
Evlenmesi, Durub-i Emsal-i Osmaniye |
Göktürkler
bir savaşta mağlup olur. Herkes ölür sadece yaralı bir Türk kalır. Bir dişi
kurt (Asena-Bozkurt) bu genci besler, büyütür. Göktürklerin soyu bu genç ve kurttan
türer. |
Göktürk,
Bozkurt |
Oğuz
soyundan İl Han, Tatar ve Kırgızlara yenilir. Savaşta sadece küçük oğlu
Kıyan, eşi ve yeğeni Nüküz sağ kalır. Ergenekon’da 400 yıl kalırlar. Buradan
çıkışta bir demirci ve Bozkurt, Göktürklere yardım eder. |
Göktürk, Ergenekon,
Nevruz, Demiri eritme |
Evlilikte Süreyya
Bey’den aradığı mutluluğu bulamayan Suat Hanım, Necip’e gönlünü kaptırır. Konakta
yangın çıkar. Suat dışarı çıkmaz. Necip ve Süreyya da yangına dalar ve üçü de
ölür. |
Mehmet Rauf,
Eylül, ilk psikolojik roman, eldiven |
Benzetme
olmadan iki anlamlı kelimenin uzak anlamını kasdetme. Benzetme olursa kinaye
olur.
|
Tevriye |
İslamî duyarlılıkla
bireyi anlatan hikayeci Mustafa Kutlu’nun beşlemesinde Yokuşa Akan Sular
(1979), Yoksulluk İçimizde (1981), Ya Tahammül Ya Sefer (1983), Bu Böyledir
(1987) ve Sır (1990) yer alır. |
Uzun Hikâye
(2000), Beyhude Ömrüm (2001), Mavi Kuş'ta (2002) |
Genç Osman ve
Kuva-yi Milliye adlı eserler birer yapay destandır. |
Kayıkçı Kul
Mustafa, Nazım Hikmet |
Cevaplar:
Otlakçı, Gödeli Mehmet, Hava Parası, İhtiyar Çilingir, Mendil Altında?
Memduh Şevket Esendal
Döne Döne Gazeli Necati Bey
Necati Bey, Döne Döne
Gazeli 15. Yüzyıl Aruz Kalıbı: (feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün) Ölçüsü: Aruz Nazım
Şekli: Gazel Nazım Birimi: Beyit Kafiye Şeması: aa, ba, ca, da, ea, fa, ga
|
|
Çıkalı göklere âhım şererî döne
döne |
Âhımın kıvılcımları döne döne
gökyüzüne çıktığından beri felek kandilinin ciğeri döne döne yandı. |
Ayagı yer mi basar zülfüne
ber-dâr olanın
|
Senin zülfüne asılanın ayağı
yere basar mı? Canını ve başını zevkle ve büyük bir arzuyla, istekle döne
döne verir. |
Sen turup raks idesin karşuna
ben boynum egem |
Sen ayağa kalkıp raks edesin.
Zülfün inip sen gümüş bedenliyi döne döne kucaklasın. Ben ise karşında
boynumu eğip durayım. (Bu olacak şey mi?) |
Şâm-ı zülfünle gönül mısrı
harâb oldı deyü |
Zülfünün şamıyla gönül mısrı
harap oldu diye güvercin döne döne bu haberi sana ulaştırdı. |
Sen olasın deyü yer yer asılub
âyîneler |
Aynalar sen olabilirsin diye
yer yer asılarak döne döne gelene gidene nazar eylerler(bakarlar). |
Ka‘be olmasa kapun ayla gün
leyl ü nehâr |
Senin kapın Kâbe olmasaydı ay
ve güneş, gece gündüz orayı döne döne tavaf eylemezlerdi. |
Ey necâtî yaraşur mutribî şeh
meclisinün |
Ey Necati! Padişah meclisinin
çalgıcısı bu taze şiiri döne döne raks ederek okusa yaraşır. |
KUVÂYİ MİLLİYE
BAŞLANGIÇ
ONLAR
Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.
Onlar ki uyup hainin iğvâsına
sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.
Demir,
kömür
ve şeker
ve kırmızı bakır
ve mensucat
ve sevda ve zulüm ve hayat
ve bilcümle sanayi kollarının
ve gökyüzü
ve sahra
ve mavi okyanus
ve kederli nehir yollarının,
sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
onlar ağır ellerini toprağa basıp
doğruldukları zaman.
En bilgin aynalara
en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
Çok sözler edildi onlara dair
ve onlar için :
zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
denildi.
YIL 1918-1919
ve
KARAYILAN HİKÂYESİ
Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
bu dünyanın üzerinde.
İstanbul 918 Teşrinlerinde,
İzmir 919 Mayısında
ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar :
Mayıs ortalarından
Haziran ortalarına kadar
yani tütün kırma mevsimi,
yani, arpalar biçilip
buğdaya başlanırken
yuvarlandılar...
Adana,
Antep,
Urfa,
Maraş :
düşmüş
dövüşüyordu...
Ateşi ve ihaneti gördük.
Ve kanlı bankerler pazarında
memleketi Alaman'a satanlar,
yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
düştüler can kaygusuna
ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
karanlığa karışarak basıp gittiler.
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
iki kat soyulmamak için.
Ateşi ve ihaneti gördük.
Murat nehri, Canik dağları ve Fırat,
Yeşilırmak, Kızılırmak,
Gültepe, Tilbeşar Ovası,
gördü uzun dişli İngiliz'i.
Ve Aksu'yla Köpsu,
Karagöl'le Söğüt Gölü
ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
büyük, âşık ölü,
şapkası horoz tüylü İtalyan'ı gördü.
Ve Çukurova,
kıyasıya düzlük,
uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
ve Seyhan ve Ceyhan
ve kara gözlü Yürük kızı,
gördü mavi üniformalı Fransız'ı.
Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte.
Eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu
ve ağalar :
Bağdasar Ağa'dan
Kellesi Büyük Mehmet Ağa'ya kadar,
düşmanla birlik oldular.
Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp,
gelinlerin ırzına geçip,
çocukları öldürüp
ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman,
dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan
ve çığ gibi çoğaldı çeteler
ve köylülerden paşalar görüldü,
kara donlu köylülerden.
Ve bizim tarafa geçenler oldu
Tunuslu ve Hindli kölelerden.
Ve Türkistanlı Hacı Ahmet,
kısık gözleri,
seyrek sakalı,
hafif makinalı tüfeğiyle
dağlarda bir başına dolaştı.
Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü
ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin,
ne zaman sıkışsa bizimkiler,
peyda oluverdi, yerden biter gibi o
ve ateş etti
ve düşmanı dağıttı
ve kayboldu dağlarda yine.
Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık,
dayandık her yanda,
dayandık İzmir'de, Aydın'da,
Adana'da dayandık,
dayandık, Urfa'da, Maraş'ta, Antep'te.
Antepliler silâhşor olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
ve arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
Antep sıcak,
Antep çetin yerdir.
Antepliler silâhşor olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.
Karayılan
Karayılan olmazdan önce
Antep köylüklerinde ırgattı.
Belki rahatsızdı, belki rahattı,
bunu düşünmeğe vakit bırakmıyordular,
yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
Yiğitlik atla, silâhla, toprakla olur,
onun atı, silâhı, toprağı yoktu.
Boynu yine böyle çöp gibi ince
ve böyle kocaman kafalıydı
Karayılan
Karayılan olmazdan önce.
Düşman Antep'e girince
Antepliler onu
korkusunu saklayan
bir fıstık ağacından
alıp indirdiler.
Altına bir at çekip
eline bir mavzer
verdiler.
Antep çetin yerdir.
Kırmızı kayalarda
yeşil kertenkeleler.
Sıcak bulutlar dolaşır havada
ileri geri...
Düşman tutmuştu tepeleri,
düşmanın topu vardı.
Antepliler düz ovada
sıkışmışlardı.
Düşman şarapnel döküyordu,
toprağı kökünden söküyordu.
Düşman tutmuştu tepeleri.
Akan : Antep'in kanıydı.
Düz ovada bir gül fidanıydı
Karayılan'ın
Karayılan olmazdan önceki siperi.
Bu fidan öyle küçük,
korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun,
namlıya tek fişek sürmeden
yatıyordu yüzükoyun.
Antep sıcak,
Antep çetin yerdir.
Antepliler silâhşor olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.
Fakat düşmanın topu vardı.
Ve ne çare, kader,
düz ovayı Antepliler
düşmana bırakacaklardı.
«Karayılan» olmazdan önce
umurunda değildi Karayılan'ın
kıyamete dek düşmana verseler Antep'i.
Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.
Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,
korkaktı da bir tarla sıçanı kadar.
Siperi bir gül fidanıydı onun,
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun
ak bir taşın ardından
kara bir yılan
çıkardı kafasını.
Derisi ışıl ışıl,
gözleri ateşten al,
dili çataldı.
Birden bir kurşun gelip
kafasını aldı.
Hayvan devrildi kaldı.
Karayılan
Karayılan olmazdan önce
kara yılanın encâmını görünce
haykırdı avaz avaz
ömrünün ilk düşüncesini .
«İbret al, deli gönlüm,
demir sandıkta saklansan bulur seni,
ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm.»
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olan,
fırlayıp atlayınca ileri
bir dehşet aldı Anteplileri,
seğirttiler peşince.
Düşmanı tepelerde yediler.
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olana :
KARAYILAN dediler.
«Karayılan der ki : Harbe oturak,
Kilis yollarından kelle getirek,
nerde düşman varsa orda bitirek,
vurun ha yiğitler namus günüdür...»
Ve biz de bunu böylece duyduk
ve çetesinin başında yıllarca nâmı yürüyen
Karayılan'ı
ve Anteplileri
ve Antep'i
aynen duyup işittiğimiz gibi
destânımızın birinci bâbına koyduk.
Başkanlık Sırası
1. | Tarık |
2. | Görkem |
3. | Elif |
4. | Sude |
5. | Ceren |
6. | Abdullah |
7. | Zehra |
8. | Efe |
Günlere Göre Eşleştirme Kurası
| Hüdayinabit | | |
Çarşamba | | | |
| Elif | vs | Tarık |
| Ceren | vs | Zehra |
| Görkem | vs | Sude |
| Efe | vs | Abdullah |
Perşembe | | | |
| Tarık | vs | Abdullah |
| Sude | vs | Efe |
| Zehra | vs | Görkem |
| Elif | vs | Ceren |
Cuma | | | |
| Ceren | vs | Tarık |
| Görkem | vs | Elif |
| Efe | vs | Zehra |
| Abdullah | vs | Sude |
Cumartesi | | | |
| Tarık | vs | Sude |
| Zehra | vs | Abdullah |
| Elif | vs | Efe |
| Ceren | vs | Görkem |
Pazar | | | |
| Görkem | vs | Tarık |
| Efe | vs | Ceren |
| Abdullah | vs | Elif |
| Sude | vs | Zehra |
Pazartesi | | | |
| Tarık | vs | Zehra |
| Elif | vs | Sude |
| Ceren | vs | Abdullah |
| Görkem | vs | Efe |
Salı | | | |
| Efe | vs | Tarık |
| Abdullah | vs | Görkem |
| Sude | vs | Ceren |
| Zehra | vs | Elif |
Üyelerin Rapor Cümleleri ve Görevleri
İnternet kapalı konumda bütün görevleri peş peşe Hüdayinabit'e atmak.
Yazma ödevini yaptım ve fotoğrafı gruba attım.
Cümle ve kavramların ses kaydını gruba attım.
Metin ve şiiri okudum.
Arkadaşım .... cümlelerle ilgili kavramları eksik/tam verdi.
Dinleme görevini tamamladım.
Başkanın Görevi ve Rapor Cümleleri
23.59'da bütün grup üyelerinin görevlerini yapıp yapmadığını denetlemek.
Grubu denetledim. Herkes görevini eksiksiz yapmış.
Grubu denetledim. ... adlı üye/üyeler cezaya kaldı ve danışmana ilettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.