Translate

Cumartesi, Mayıs 13, 2023

Hüdayinabit 4 (Psikomotor Edebiyat, Otobediyat, Hodbehod)

 4. Gün

 

Yazma

Konuşma

Okuma

Dinleme

Cumartesi

Cümle ve ilgili kavramlar deftere yazılacak ve fotoğrafı grubu atılacak. Dünkü boşluklar cevaplardan kontrol edilecek.

1. Her öğrenci cümlelerin ve ilgili kavramların ses kaydını gruba atacak.




Aşağıda verilen metin ve şiir okunacak (Döne döne-Necati Bey, Kuva-yı Milliye-Nazım Hikmet).

Eşleşen öğrencilerden biri cümleyi okuyacak, diğeri gözleri kapalı kavramları ezbere söyleyecek. Her iki öğrenci de yapacak.

Eylül romanının özeti izlenecek.





Sehi Bey, Necati’den Hüsrev-i Rum olarak bahseder.

Döne Döne gazeli, nazire-tanzir, deyim ve atasözü, Mahallileşme

Duyularla algılanabilir gerçeklerin tıpatıp yansıtılmasını savunan natüralizm, endüstrileşen kentin ekonomik ve ahlaki bunalımını eleştirir.

 

Deneysel doğa bilimleri, sanat, toplum için, tutanak, sanat, doğanın kopyası

Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım

 Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım

 (Nahifî)           

Tecahül-i Arif

İlk özel gazeteyi çıkartan, ilk makaleyi yazan, ilk defa noktalama işaretlerini kullanan, Batı’dan ilk şiir ve fabl çevirilerini yapan, töre komedisi ilk tiyatroyu yazan, ilk defa atasözlerini derleyen, dilde sadeleşmeyi savunan Tanzimatın öncü ismi Şinasi’dir.

Tercüman-ı Ahval, Mukaddime, Tercüme-i Manzume, La Fontaine (Eşek ile Tilki), Şair Evlenmesi, Durub-i Emsal-i Osmaniye

Göktürkler bir savaşta mağlup olur. Herkes ölür sadece yaralı bir Türk kalır. Bir dişi kurt (Asena-Bozkurt) bu genci besler, büyütür. Göktürklerin soyu bu genç ve kurttan türer.

Göktürk, Bozkurt

Oğuz soyundan İl Han, Tatar ve Kırgızlara yenilir. Savaşta sadece küçük oğlu Kıyan, eşi ve yeğeni Nüküz sağ kalır. Ergenekon’da 400 yıl kalırlar. Buradan çıkışta bir demirci ve Bozkurt, Göktürklere yardım eder.

Göktürk, Ergenekon, Nevruz, Demiri eritme

Evlilikte Süreyya Bey’den aradığı mutluluğu bulamayan Suat Hanım, Necip’e gönlünü kaptırır. Konakta yangın çıkar. Suat dışarı çıkmaz. Necip ve Süreyya da yangına dalar ve üçü de ölür.

Mehmet Rauf, Eylül, ilk psikolojik roman, eldiven

Benzetme olmadan iki anlamlı kelimenin uzak anlamını kasdetme. Benzetme olursa kinaye olur.

 

Tevriye

İslamî duyarlılıkla bireyi anlatan hikayeci Mustafa Kutlu’nun beşlemesinde Yokuşa Akan Sular (1979), Yoksulluk İçimizde (1981), Ya Tahammül Ya Sefer (1983), Bu Böyledir (1987) ve Sır (1990) yer alır.

Uzun Hikâye (2000), Beyhude Ömrüm (2001), Mavi Kuş'ta (2002)

Genç Osman ve Kuva-yi Milliye adlı eserler birer yapay destandır.

Kayıkçı Kul Mustafa, Nazım Hikmet


Cevaplar:

Fransız sembolistler Baudelaire, Verlaine’den etkilenen ve Türk saf şiirinin önemli temsilcisi Cahit Sıtkı Tarancı’nın hikayeleri, ölümünden sonra Gün Eksilmesin Penceremden adıyla kitaplaştı.

Halide Edip Adıvar’ın Vurun Kahpeye, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban, Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı, ve Attila İlhan’ın Kurtlar Sofrası romanlarının konusu nedir? Kurtuluş Savaşı

15. yüzyıl şairi Ali Şîr Nevaî, Muhakemetü’l Lugateyn adlı eseriyle Türkçe ve Farsçayı karşılaştırmıştır.

12. yüzyıl şairi Kaşgarlı Mahmut, Divanu Lugati’t-Türk adlı sözlüğünde Türkçe kelimelerin Arapça anlamlarını yazmıştır.

Zeliş (1971), Yağmurlar ve Topraklar (1973) ve Acı Tütün (1974) adlı Tütün Üçlemesi hangi toplumcu gerçekçi sanatçının köy romanıdır? Necati Cumalı

Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut, Kumpanya, Havuz Başı hangi sanatçının hikayeleridir? Sait Faik Abasıyanık

Otlakçı, Gödeli Mehmet, Hava Parası, İhtiyar Çilingir, Mendil Altında?

Memduh Şevket Esendal


Döne Döne Gazeli Necati Bey

Necati Bey, Döne Döne Gazeli 15. Yüzyıl Aruz Kalıbı: (feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün)

Ölçüsü: Aruz Nazım Şekli: Gazel Nazım Birimi: Beyit Kafiye Şeması: aa, ba, ca, da, ea, fa, ga

 

Çıkalı göklere âhım şererî döne döne
Yandı kandil-i sipihrün cigeri döne döne

Âhımın kıvılcımları döne döne gökyüzüne çıktığından beri felek kandilinin ciğeri döne döne yandı.

Ayagı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanın
Zevk u şevkîle virür cân u seri döne döne

 

Senin zülfüne asılanın ayağı yere basar mı? Canını ve başını zevkle ve büyük bir arzuyla, istekle döne döne verir.

Sen turup raks idesin karşuna ben boynum egem
İne zülfün koca sen sîm-beri döne döne

Sen ayağa kalkıp raks edesin. Zülfün inip sen gümüş bedenliyi döne döne kucaklasın. Ben ise karşında boynumu eğip durayım. (Bu olacak şey mi?)

Şâm-ı zülfünle gönül mısrı harâb oldı deyü
Sana iletdi kebûter haberi döne döne

Zülfünün şamıyla gönül mısrı harap oldu diye güvercin döne döne bu haberi sana ulaştırdı.

Sen olasın deyü yer yer asılub âyîneler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne

Aynalar sen olabilirsin diye yer yer asılarak döne döne gelene gidene nazar eylerler(bakarlar).

Ka‘be olmasa kapun ayla gün leyl ü nehâr
Eylemezlerdi tavâf ol güzerî döne döne

Senin kapın Kâbe olmasaydı ay ve güneş, gece gündüz orayı döne döne tavaf eylemezlerdi.

Ey necâtî yaraşur mutribî şeh meclisinün
Raks urub okıya bu şi‘r-i teri döne döne

Ey Necati! Padişah meclisinin çalgıcısı bu taze şiiri döne döne raks ederek okusa yaraşır.


KUVÂYİ MİLLİYE

 BAŞLANGIÇ

 ONLAR

 Onlar ki toprakta karınca,

                                   suda balık,
                                                havada kuş kadar
                                                             çokturlar;
korkak,
            cesur,
                     câhil,
                             hakîm
                                      ve çocukturlar
ve kahreden
                 yaratan ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Onlar ki uyup hainin iğvâsına
                                   sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
                                      kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Demir,
         kömür
                   ve şeker
ve kırmızı bakır
ve mensucat
ve sevda ve zulüm ve hayat
ve bilcümle sanayi kollarının
ve gökyüzü
                 ve sahra
                             ve mavi okyanus
ve kederli nehir yollarının,
sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
               bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
                onlar ağır ellerini toprağa basıp
                                        doğruldukları zaman.

En bilgin aynalara
         en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
Çok sözler edildi onlara dair
ve onlar için :
    zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
                                                                  denildi.

 


BİRİNCİ BAP


 YIL 1918-1919

ve
KARAYILAN HİKÂYESİ
 
 

Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
                           bu dünyanın üzerinde.
İstanbul 918 Teşrinlerinde,
İzmir 919 Mayısında
ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar :
                                  Mayıs ortalarından
                                            Haziran ortalarına kadar
yani tütün kırma mevsimi,
               yani, arpalar biçilip
                                    buğdaya başlanırken
                                                       yuvarlandılar...
Adana,
           Antep,
                     Urfa,
                             Maraş :
                                  düşmüş
                                            dövüşüyordu...

Ateşi ve ihaneti gördük.
Ve kanlı bankerler pazarında
                            memleketi Alaman'a satanlar,
yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
düştüler can kaygusuna
ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
karanlığa karışarak basıp gittiler.
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
                  dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
                                        iki kat soyulmamak için.

Ateşi ve ihaneti gördük.
Murat nehri, Canik dağları ve Fırat,
Yeşilırmak, Kızılırmak,
Gültepe, Tilbeşar Ovası,
                     gördü uzun dişli İngiliz'i.
Ve Aksu'yla Köpsu,
Karagöl'le Söğüt Gölü
ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
                                       büyük, âşık ölü,
şapkası horoz tüylü İtalyan'ı gördü.
Ve Çukurova,
kıyasıya düzlük,
uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
ve Seyhan ve Ceyhan
ve kara gözlü Yürük kızı,
gördü mavi üniformalı Fransız'ı.
Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte.
Eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu
ve ağalar :
Bağdasar Ağa'dan
               Kellesi Büyük Mehmet Ağa'ya kadar,
düşmanla birlik oldular.
Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp,
gelinlerin ırzına geçip,
çocukları öldürüp
              ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman,
dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan
ve çığ gibi çoğaldı çeteler
ve köylülerden paşalar görüldü,
                            kara donlu köylülerden.
Ve bizim tarafa geçenler oldu
                           Tunuslu ve Hindli kölelerden.
Ve Türkistanlı Hacı Ahmet,
kısık gözleri,
                   seyrek sakalı,
                                       hafif makinalı tüfeğiyle
                                       dağlarda bir başına dolaştı.
Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü
ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin,
                    ne zaman sıkışsa bizimkiler,
        peyda oluverdi, yerden biter gibi o
ve ateş etti
              ve düşmanı dağıttı
                                       ve kayboldu dağlarda yine.

Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık,
dayandık her yanda,
dayandık İzmir'de, Aydın'da,
Adana'da dayandık,
dayandık, Urfa'da, Maraş'ta, Antep'te.

Antepliler silâhşor olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
ve arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.

Antep sıcak,
             Antep çetin yerdir.
Antepliler silâhşor olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.

Karayılan
           Karayılan olmazdan önce
Antep köylüklerinde ırgattı.
Belki rahatsızdı, belki rahattı,
bunu düşünmeğe vakit bırakmıyordular,
yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
Yiğitlik atla, silâhla, toprakla olur,
onun atı, silâhı, toprağı yoktu.
Boynu yine böyle çöp gibi ince
                  ve böyle kocaman kafalıydı
                                  Karayılan
                                        Karayılan olmazdan önce.

Düşman Antep'e girince
Antepliler onu
             korkusunu saklayan
                              bir fıstık ağacından
                                               alıp indirdiler.

Altına bir at çekip
               eline bir mavzer
                                      verdiler.

Antep çetin yerdir.
Kırmızı kayalarda
                           yeşil kertenkeleler.
Sıcak bulutlar dolaşır havada
                                            ileri geri...

Düşman tutmuştu tepeleri,
düşmanın topu vardı.
Antepliler düz ovada
                      sıkışmışlardı.
Düşman şarapnel döküyordu,
toprağı kökünden söküyordu.
Düşman tutmuştu tepeleri.
Akan : Antep'in kanıydı.

Düz ovada bir gül fidanıydı
                 Karayılan'ın
                            Karayılan olmazdan önceki siperi.
Bu fidan öyle küçük,
korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun,
namlıya tek fişek sürmeden
                  yatıyordu yüzükoyun.

Antep sıcak,
              Antep çetin yerdir.
Antepliler silâhşor olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.
Fakat düşmanın topu vardı.
Ve ne çare, kader,
                  düz ovayı Antepliler
                                     düşmana bırakacaklardı.

«Karayılan» olmazdan önce
                     umurunda değildi Karayılan'ın
                     kıyamete dek düşmana verseler Antep'i.
Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.
Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,
korkaktı da bir tarla sıçanı kadar.

Siperi bir gül fidanıydı onun,
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun
              ak bir taşın ardından
                             kara bir yılan
                                          çıkardı kafasını.
Derisi ışıl ışıl,
             gözleri ateşten al,
                              dili çataldı.
Birden bir kurşun gelip
                      kafasını aldı.
Hayvan devrildi kaldı.

Karayılan
        Karayılan olmazdan önce
kara yılanın encâmını görünce
haykırdı avaz avaz
            ömrünün ilk düşüncesini .
    «İbret al, deli gönlüm,
      demir sandıkta saklansan bulur seni,
      ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm.»

Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olan,
fırlayıp atlayınca ileri
bir dehşet aldı Anteplileri,
                     seğirttiler peşince.
Düşmanı tepelerde yediler.
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olana :
                                KARAYILAN dediler.

«Karayılan der ki : Harbe oturak,
  Kilis yollarından kelle getirek,
  nerde düşman varsa orda bitirek,
  vurun ha yiğitler namus günüdür...»

Ve biz de bunu böylece duyduk
ve çetesinin başında yıllarca nâmı yürüyen
                                          Karayılan'ı
                                          ve Anteplileri
                                          ve Antep'i
                     aynen duyup işittiğimiz gibi
                     destânımızın birinci bâbına koyduk.

 ...


Başkanlık Sırası

1.

Tarık

2.

Görkem

3.

Elif

4.

Sude

5.

Ceren

6.

Abdullah

7.

Zehra

8.

Efe




Günlere Göre Eşleştirme Kurası

 

Hüdayinabit

 

 

Çarşamba

 

 

 

 

Elif

vs

Tarık

 

Ceren

vs

Zehra

 

Görkem

vs

Sude

 

Efe

vs

Abdullah

Perşembe

 

 

 

 

Tarık

vs

Abdullah

 

Sude

vs

Efe

 

Zehra

vs

Görkem

 

Elif

vs

Ceren

Cuma

 

 

 

 

Ceren

vs

Tarık

 

Görkem

vs

Elif

 

Efe

vs

Zehra

 

Abdullah

vs

Sude

Cumartesi

 

 

 

 

Tarık

vs

Sude

 

Zehra

vs

Abdullah

 

Elif

vs

Efe

 

Ceren

vs

Görkem

Pazar

 

 

 

 

Görkem

vs

Tarık

 

Efe

vs

Ceren

 

Abdullah

vs

Elif

 

Sude

vs

Zehra

Pazartesi

 

 

 

 

Tarık

vs

Zehra

 

Elif

vs

Sude

 

Ceren

vs

Abdullah

 

Görkem

vs

Efe

Salı

 

 

 

 

Efe

vs

Tarık

 

Abdullah

vs

Görkem

 

Sude

vs

Ceren

 

Zehra

vs

Elif



Üyelerin Rapor Cümleleri ve Görevleri

İnternet kapalı konumda bütün görevleri peş peşe Hüdayinabit'e atmak.

Yazma ödevini yaptım ve fotoğrafı gruba attım.

Cümle ve kavramların ses kaydını gruba attım.

Metin ve şiiri okudum.

Arkadaşım .... cümlelerle ilgili kavramları eksik/tam verdi.

Dinleme görevini tamamladım.


Başkanın Görevi ve Rapor Cümleleri

23.59'da bütün grup üyelerinin görevlerini yapıp yapmadığını denetlemek.

Grubu denetledim. Herkes görevini eksiksiz yapmış.

Grubu denetledim. ... adlı üye/üyeler cezaya kaldı ve danışmana ilettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.