Farsçada
“zeden - (ذدن)” fiili “vurmak, çalmak, dövmek,
uğramak, maruz kalmak, giriftar olmak” gibi anlamlara gelir. Bu fiilin sonundaki nun (ن) atılır, yerine he (ە) getirilir. Böylece –zede (ذدە) sonekiyle Farsça birleşik sıfatlar
yapılır ve önceki isimle beraber kelime “vurulmuş, uğramış, maruz kalmış,
giriftar olmuş” gibi anlamlar kazanır: felaket-deze: Felakete, musibete
uğramış. Bu sıfat-fiillerin kazandığı yeni anlam, Arapçadan Osmanlıcaya geçen
ism-i mef’ullerle benzer anlama gelir. (mezkur lisan-zikredilmiş lisan gibi) Osmanlı
Türkçesi/Osmanlıcada bu yapı sıkça kullanılmıştır. Farsçadan Osmanlıcaya geçen
bu birleşik sıfatların Türkiye Türkçesinde hala kullanılanları vardır. Burada –zede
son ekiyle kurulan birleşik sıfatlar ve bunların cümle içinde kulanımı içeren
birleşik sıfat örnekleri gösterilmiştir. Ancak bağımsız, müstakil bir fiil
olarak da dilimizde ve Farsçada kullanılmaktadır.
İlk
olarak “zedelemek” fiiliyle bir örnek:
zede: Vurmak, vurma, çarpma, delme sonucu berelenmek, ezilmek
İrdi
çün māh-ı Muharrem bizi mātem zedeler
Dökelim hūn-ı sirişki bizi mātem zedeler (Hâfız Ahmed Paşa Dîvânı)
Dökelim hūn-ı sirişki bizi mātem zedeler (Hâfız Ahmed Paşa Dîvânı)
Oldı encāmı girān ʿömr-i sebük-reftārun
Zedelendi ucı destār-ı mülāyim-tānun (Nâbî)
Zedelendi ucı destār-ı mülāyim-tānun (Nâbî)
Farsçadan
Osmanlıcaya Geçen ve –zede son ekiyle kurulan birleşik sıfatlar ve örnekleri:
afetzede, afet-zede:
Belaya, musibete, afete uğramış
ateşzede, ateş–zede: Yangından zarar gören kişi
bankerzede, banker–zede: Bankerden zarar gören kimse
behemzede, behem–zede:
Topluluğu dağıtmış, cemiyeti bozmuş
belazede, bela–zede: Bir beladan, musibetten zarar gören
kimse
berhemzede, berhem–zede:
Karmakarışık
berzede, ber–zede:
Toplanmış, biriktirilmiş, bir araya
getirilmiş
depremzede, deprem–zede: Depremden zarar gören kimse
dilzede, dil–zede: Gönlü tutulmuş,
dövizzede, döviz–zede: Döviz mağduru kimse, döviz yükselmesinden zarar eden kişi
dövizzede, döviz–zede: Döviz mağduru kimse, döviz yükselmesinden zarar eden kişi
elemzede, elem–zede: Acılı,
kederli, gamlı, tasalı
felaketzede, felaket–zede: Herhangi bir felakete düçar olan kimse,
felakete uğrayan
felekzede, felek–zede:
Feleğin, zamanın, kaderin mağduru kimse
feryadzede, feryad–zede:
Feryada tutulmuş
firkatzede, firkat–zede: Ayrılığa uğramış
gamzede, gam–zede:/gamm–zede:
Gama, kedere düşmüş kişi
Mesken
olalı senüñ hayl-i hayālüne gönül
Her dem ol gamze deler baġrumı her gam zedeler (Üsküplü Atâ)
Her dem ol gamze deler baġrumı her gam zedeler (Üsküplü Atâ)
gurbetzede, gurbet-zede: Gurbetin zorluklarına maruz kalan kişi
hacletzede, haclet-zede: Utanç verici, utandırıcı
hacletzede, haclet-zede: Utanç verici, utandırıcı
Yoḳdur bu hünerde sana hem-reng
Haclet-zeden olsa nʾola Erjeng (Fasih Ahmed Dede Divanı)
Haclet-zeden olsa nʾola Erjeng (Fasih Ahmed Dede Divanı)
hamzede, ham–zede: (Boyu) eğrilmiş, bükülmüş
harıkzede, harikzede, harık–zede,
harîk-zede:
Yangından zarar görmüş kişi. Evi ve eşyaları yanmış kimse. (Osmanlıca'da
yazılışı: harîk-zede)
hasretzede, hasret–zede: Özlem çeken kişi, hasrete uğramış kimse
haybetzede, haybet–zede:
Sıkıntıya düşen, kederli olan kişi
hayretzede, hayret–zede: Hayret eden, şaşıran, şaşkın, şaşırmış
olan, hayrete düşmüş, şaşırıp kalmış
hicranzede, hicran–zede: Ayrılmış, üzüntülü, hicrana, firaka düşmüş, sevgiliden ayrılığa maruz kalmış
hicranzede, hicran–zede: Ayrılmış, üzüntülü, hicrana, firaka düşmüş, sevgiliden ayrılığa maruz kalmış
imzazede, imza–zede: İmza atılmış, imzalanmış
kalemzede, kalem–zede: Yazılan, kaleme alınan, yazılmış
kazazede, kaza–zede:
Herhangi bir kazadan zarar gören,
yaralanan kimse
kemzede, kem–zede:
Talihsiz,
uğursuz
lekedzede, leked–zede: Çifte yiyen, hayvan tepmesine maruz
kalan
marzede, mar–zede: Yılana maruz kalmış kimse
matemzede, matem–zede: Matemde olan, yaslı, matemli, üzüntülü
ʿĀşık gibi gerd-i rāha batmış
Mātem-zedeveş siyāha batmış (Celîlî)
Mātem-zedeveş siyāha batmış (Celîlî)
melametzede, melamet–zede: Ayıplanmış, azarlanmış, utandırılmış,
kınanmış, melamete uğrayan
meyzede, mey–zede: İçkiden zarar görmüş, sarhoş, içki düşkünü
kimse
mıstarzede, mıstar–zede: Mıstar (Harfleri düzgün yazabilmek için çizgi çekmeye yarayan alet)/çizgi
cetvelinden geçen, geçmiş
mihnetzede, mihnet–zede: Afete, belaya, musibete uğrayan, kedere,
mihnete, musibete düşen, giriftar olan kimse, mihnet çeken, sıkıntılı aşık
muhabbetzede, muhabbet–zede: Aşktan, sevgiden, muhabbetten kederli,
gamlı, tasalı kimse
musibetzede, musibet–zede: Belaya, hastalığa, musibete uğramış kişi
nekbetzede, nekbet–zede:
Musibete, belaya uğramış kimse
payzede, pazede, pay–zede:/pa–zede: Çiğnenmiş, ayak altında kalmış, ayak
altında ezilmiş
pehluzede, pehlu–zede: Vücudunun bir tarafı tutulmuş
rakamzede, rakam-zede: Yazılmış, söylenmiş, yazılan
rakamzede, rakam-zede: Yazılmış, söylenmiş, yazılan
sabuhizede, sabuhî–zede: Sabah içkisine tutulmuş
saikazede, saika–zede:
Şimşekten zarar gören kimse
saykalzede, saykal–zede:
Cilalanmış, cila vurulmuş
seherzede, seher-zede: Sabaya tutulmuş, saba rüzgarından zarar
görmüş
selzede, sel–zede:
Selden mağdur olan, zarar gören kişi
sevdazede, sevda–zede: Aşık olmuş, tutulmuş, sevdalı, meftun,
kara sevdalı kişi
şanezede, şane-zede: Tarakla saçları taranmış
şebnemzede, şebnem–zede: Çiğ vurmuş
şebnemzede, şebnem–zede: Çiğ vurmuş
tebzede, teb–zede: Sıtmaya tutulmuş, sıtmalı kimsetufanzede, tufan–zede: Şiddetli yağmura, tufana maruz kalan
kimse
tuğrazede, tuğra–zede: Tuğra vurulmuş, tuğralanmış
zahmzede, zahm-zede:
Yaralı, mecruh, yaralanmış
zanuzede, zanu-zede: Diz çökmüş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.