Felek kelimesinin anlamı nedir, felek nedir?
Felek (فلك) kelimesi; gök, gökyüzü, sema veya evren, alem, kainat gibi anlamındadır. Kelimenin çoğulu eflak (افلاك)=feleklerdir.
Bir astronomi terimi olarak gök cisimlerinin içinde döndüğü yuvarlak kubbe, yapı gibi anlaşılmıştır. Yıldızların döndüğü yer, yıldızların içinde döndüğü alan gibi anlaşılan felek, Atlas feleğiyle tamamlanan bir yapıdır.
İlm-i Felek veya Felek İlmi şeklinde kullanılan bu ilim dalının temelinde, dünyayı evrenin çekirdeğinde düşünen, dünyayı kainatın merkezi kabul eden anlayış söz konusudur. Bu haliyle Dokuz Felek tabiri ortaya çıkmaktadır. Dünya'nın etrafını bir bir soğan, bir marul gibi saran katmanlar Dokuz Feleği oluşturur. Bu dokuz gök katmanının ilk yedisi, yedi gezegenin feleğidir. Dünya'ya en yakın olan Ay Feleği, sonrasında yukarıya doğru Utarit, Zühre, Güneş, Merih, Müşteri, Zühal gezegenlerinin bulunduğu felekler bulunur. Sekizinci felekte sabit yıldızlar, burçlar bulunur. En dış kabukta Atlas feleği bulunur. Atlas Feleği doğudan batıya döner ve diğer felekleri aksi istikamette dönmeye zorlar. Bu devir yirmi dört (24) saatte tamamlanır. Doğudan batıya bu dönüş diğer felekleri batıdan doğuya döndürünce insanların hayatları, talihleri, bahtları, gelecekleri, istikballeri üzerinde olumsuz tesir yapacağı düşüncesi şairlerin şikayet ettiği feleğe dönüşmüştür. Şairler; insanı zora düşürenin feleğin dönüşü olduğunu düşündükleri için sürekli felekten şikayet etmişlerdir.
Divan edebiyatında felek, tasavvufta felek ne demek dendiğinde aslında bu Atlas Feleği'nin diğer felekleri döndürmeye zorlamasıyla ortaya çıktığı düşünülen olumsuzluklara işaret edilir. Edebiyatta felek, şairin veya sanatçının başına gelen kötülüklerin sebebi şeklinde düşünülmüştür. Feleğin veya feleklerin dönüşü veya dönek oluşu, vefasız oluşu şairlerin ve sanatçıların çokça dile getirdiği hususlardan olmuştur.
Edebiyattan, divan edebiyatından veya tasavvufi bir eser olduğu ifade edilen Şair Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun mesnevisinde, birçok sanatçının şikayet ettiği felekle ilgili bir bölüm şöyledir:
Bu izhar-t i'tiraf-ı cehaletdür ve İkrar-ı israf-t
ma'siyetdür (Cahilliği itiraf ve
Günah Taşkınlığını Kabullenme)
Ey hikmete bahmayan nazarsuz
Ahval-i zemaneden habersüz
(Ey hikmete bakmayan kör
ve ey zamanın hallerinden habersiz olan!)
Ta'n etme ki çerh bi-vefadur
Daim işi cevr ile cemdur
Şerh eyle mana ki çerh n'etdi
Andan ne cem zuhura yetdi
(Vefasızdır ve daima işi cevr ile cefadır, diyerek feleği kınama da, bana söyle; felek
ne yaptı ve ondan (sana) ne eziyet dokundu?)
Nen var idi kim elünden aldı
Ne mertebeden aşaga saldı
(Neyin vardı ki, elinden aldı? Seni hangi mertebeden aşağıya yuvarladı?)
Devrana getürdi mihr ü mahı
Anc'etdi sipidi vü siyahı
(Güneşe ve Ay'a dönme emri verdi ve böylelikle akı ve karayı
ortaya çıkardı. )
Geh ateşe zecr-i ab verdi
Geh bada gam-ı türab verdi
(Bazen ateşe su ile eziyet verdi; bazen rüzgarı toz-toprak
ile kederlendirdi.)
Şem'-i emelün münevver etdi
Her ne diledün müyesser etdi
(Ümidinin lambasını aydınlattı; her ne diledin ise onu gerçekleştirdi.)
Kıldı seni hiçden bir adem
Esbab-ı tena"umun ferahem
(Seni, bir hiç iken, insan yaptı; bolluk içinde yaşarnan
için gerekli şeyleri bir araya getirdi.)
Çerhun hod işi senünle böyle
Sen n'eyledün anun ile söyle
Her dem anı bi-vefa ohursen
Dönsün deyü min du'a ohursen
(İşte feleğin seninle işi böyle ... Peki, söyle bakalım sen
onun için ne yaptın ki, her an ona (vefasız) deyip, (tersine) dönsün diye
binlerce beddua okuyorsun?)
Çün ol sana kıldı mihr-banlıg
Yahşılıga eyleme yamanlıg
(Madem ki o sana şefkat ve merhametle davrandı; öyleyse sen
de iyiliğe kötülükle karşılık verme!)
Ey ruh ki cam-ı cehl edüp nuş
Hubb-i vatan eyledün feramuş
(Ey ruh! Belli ki,
cahillik kadehini içip,
vatan sevgisini unutmuşsun ...)
Kim saldı seni bu teng raha
Handan düşdün bu dam-gaha
(Kim saldı seni bu dar yola? . Neden
düştün bu tuzağa?)
...
(Beyitler ve diliçi çevirileri Prof. Dr. Muhammed Nur Doğan'ın Leyla ile Mecnun kitabından alıntıdır.)