Translate

Cuma, Mayıs 26, 2023

Hüdayinabit 16 (Psikomotor Edebiyat, Otobediyat, Hodbehod)

 


16. Gün


 

Yazma

Konuşma

Okuma

Dinleme-İzleme

Cumartesi

Cümle ve ilgili kavramlar deftere yazılacak ve fotoğrafı grubu atılacak.



1. Her öğrenci cümlelerin ve ilgili kavramların ses kaydını gruba atacak.

2. Baki'nin gazelinin ses kaydı atılacak.



Aşağıda verilen metin ve şiir okunacak (Beş Hececi Faruk Nafiz Çamlıbel'in şiirleri okunacak.).

Eşleşen öğrencilerden biri cümleyi okuyacak, diğeri gözleri kapalı kavramları ezbere söyleyecek. Her iki öğrenci de yapacak.

Kanuni/Muhibbi ve Baki arasındaki şiir atışması izlenecek.



Tiyatrolarında tarihi konulara ağırlık vermiştir.

Kösem ve Cem S., 4. Murat, Bizans Düştü; Oflazoğlu

Eğlence ve sosyal faydayı birleştiren Kemal’in tiyatro hakkındaki fikirleri Harzemşahlı Celaleddin Mukaddime’sindedir.

Silistre, Akif Bey, Gülnihal, Celaleddin H. Kara Bela

Yeni şiir dili, duyarlılık, arayışın romantik ve simgeci şairleri, kaçış ve karamsarlık temalarını kapalı ve bireyci şekilde bir dergide yazıya dökmüşlerdir.

Serveticedide, Fikret ve Cenap

Ziya Paşa’nın divan şiiri antolojisi Harabat 1-2-3’ü eleştiren Kemal’dir.

Tahrib-i Harabat, Takip

Efsane-masal-halk hikayesi, destan ve mesnevi, roman-hikaye-roman anlatmaya bağlı metin türüdür.

Hece-aruz

İlk edebi roman zengin Ali Bey’in sergüzeştini, ilk tarihi roman ise Cezmi’nin Adil Giray’ı kurtarmasını anlatır.

İntibah-ı Ali, Cezmi

Beş Hececiler şiire aruzla başlamış heceyle devam etmiş, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet’te ürün vermiştir.

 

Akbabacı Orhon-Fiske ve Ortaç-Çimdik, Çamlıbel, Koryürek, Ozansoy

Türkü, mani, ninni, tekerleme, bilmece, atasözü, deyim, alkış-hayır-dua, kargış-beddua, masal, fıkra, efsane ve halk hikayesi anonimdir.

derleme

Fuzuli’nin eLeM ve Baki’nin Kanuni Mersiyesi, uzun zaman eş değeri yazılamamış eserlerdir.

mesnevi

Müderris, kadı, kazaskerlik yapan Baki’nin Divan ve Hadis-i Erbain tercümesi vardır. Şeyhülislam olamadı.

Sultanü’ş-Şuara, tasavvuf yok, 16.yy


Baki-Gazel

Açıl bağın gül ü nesrîni ol ruhsârı görsünler
Salın serv ü sanevber şîve-i reftârı görsünler

Kapında hâsıl etdi bu devasız derdi hep gönlüm
Ne derde mübtelâ oldu dil-i bîmârı görsünler

Açıldı dağlar sînemde çak etdüm girîbânım
Muhabbet gülşeninde açılan gülnârı görsünler

Ten-i zârumda pehlûm üstühânı sayılır bir bir
Beni seyr etmeyen ahbâb mûsîkârı görsünler

Güzeller mihribân olmaz demek yanlışdır ey Bakî
O
lur vallahi billâhi hemân yalvarı görsünler


Faruk Nafiz Çamlıbel (Takma Adları: Çamlıbel, Çamdeviren, Çamlıviran, Deli Ozan, Akıllı Ozan)- Şiirleri


Şair daha çok şiirleriyle bilinse de 

köy sorunların işleyen Canavar ve 

devletin resmi tarih tezini destekleyen Akın, Özyurt ve Kahraman gibi

HECEYLE MANZUM tiyatro oyunları yazmıştır.


Heceyle serbest müstezat yazan Beş Hececiler gibi Faruk Nafiz de heceye yenilikler getirmiştir. 

Heceye yenilikler: 14'lü hece, beşlik


SANAT

Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,

Bizim diyarımız da binbir baharı saklar!

Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,

İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.


Sen kubbesinde ince bir mozayik arar da,

Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini.

Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,

Bize heyecan verir bir parça yeşil çini.


Sen raksına dalarken için titrer derinden, 

Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin;

Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden,

Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.


Fırtınayı andıran orkestra sesleri,

Bir ürperiş getirir senin sinirlerine;

Istırap çekenlerin acıklı nefesleri,

Bizde geçer en hazin bir musiki yerine!


Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun,

Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini;

Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun,

Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini.


Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken,

Söylenmemiş bir masal gibi Anadolumuz.

Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken,

Sana uğurlar olsun.. Ayrılıyor yolumuz!



Faruk Nafiz Çamlıbel ( 1898 - 1973 )  Han Duvarları, S. 91



KISKANÇ

 

Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın

Sesini duyan olur, sana göz koyan olur

Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın

Anan bile okşasa benim bağrım kanolur.


Dilerim Tanrı'dan ki, sana açık kucaklar

Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun

Kan tükürsün adını candan anan dudaklar

Sana benim gözümle bakan gözler körolsun!


(Bir Ömür Böyle Geçti)

Faruk Nafiz Çamlıbel ( 1898 - 1973 ) Büyük Türk Şiiri Antolojisi 1, S. 107-108



HAN DUVARLARI

-Osmanzade Hamdi Bey'e-

    Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,

    Bir dakika araba yerinde durakladı.

    Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,    

    Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...    

    Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,    

    Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.    

    İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!    

    Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,    

    Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...    

    Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,    

    Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,    

    Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...    

 

    Ellerim takılırken rüzgârların saçına

    Asıldı arabamız bir dağın yamacına.    

    Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,    

    Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!

    Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,

    Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar

    Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.    

    Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.    

    Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.

    Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince    

    Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.

    Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.    

    Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.

    Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.    

    Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,    

    Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,    

    Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.

    Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan    

    Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,    

    Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...    

    Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine    

    Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.

 

    Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;    

    Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.

    Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,    

    Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:

    Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,    

    Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.    

    Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri    

    Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.

    Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya    

    Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.     

    Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,

    Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.

    Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,    

    Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.

    Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı    

    Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.

    Gitgide birer ayet gibi derinleştiler    

    Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...    

    Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,    

    Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;    

    Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,    

    Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...    

    Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,    

    Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken    

    Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;    

    Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.

    Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa    

    Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;    

    "On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan    

      Baba ocağından yar kucağından    

      Bir çiçek dermeden sevgi bağından    

      Huduttan hududa atılmışım ben"    

    Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...

    Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.    

    Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!

    Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;    

    Araya gitti diye içlenme baharına,    

    Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...

 

    Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,

    Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.

    Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri    

    Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.

    Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,    

    Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...    

    Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,    

    Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.

    Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,    

    İki dağ ortasında boğulan bir geçide.

    Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden    

    Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:

    Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,    

    Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.

    Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,

    Burada son fırtına son dalı kırıyordu...

    Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,

    Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.

    Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;    

    Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...    

    Gönlümde can verirken köye varmak emeli    

    Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"    

    Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana    

    Biz menzile vararak atları çektik hana.    

 

    Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş    

    Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.

    Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,

    Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...

    Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,

    Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.

    Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,

    Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;

    "Gönlümü çekse de yârin hayali    

      Aşmaya kudretim yetmez cibali    

      Yolcuyum bir kuru yaprak misali    

      Rüzgârın önüne katılmışım ben"    

    Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,

    Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...

    Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde    

    Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.

    Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,

    Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.

    Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,

    Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!

    "Garibim namıma Kerem diyorlar    

      Aslı'mı el almış haram diyorlar    

      Hastayım derdime verem diyorlar    

      Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"    

    Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,

    Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.

    Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!

    Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!

    Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,

    Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..

    Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:

    "Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"

    Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,

    Dedi:    

           "Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"

    Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,

    Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...    

    Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.    

 

    Aradan yıllar geçti işte o günden beri    

    Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,    

    Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.

    Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,

    Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!

    Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,

    Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!..    

 

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL 



Günlere Göre Eşleştirme Kurası

 

Hüdayinabit

 

 

Çarşamba

 

 

 

 

Elif

vs

Tarık

 

Ceren

vs

Zehra

 

Görkem

vs

Sude

 

Efe

vs

Abdullah

Perşembe

 

 

 

 

Tarık

vs

Abdullah

 

Sude

vs

Efe

 

Zehra

vs

Görkem

 

Elif

vs

Ceren

Cuma

 

 

 

 

Ceren

vs

Tarık

 

Görkem

vs

Elif

 

Efe

vs

Zehra

 

Abdullah

vs

Sude

Cumartesi

 

 

 

 

Tarık

vs

Sude

 

Zehra

vs

Abdullah

 

Elif

vs

Efe

 

Ceren

vs

Görkem

Pazar

 

 

 

 

Görkem

vs

Tarık

 

Efe

vs

Ceren

 

Abdullah

vs

Elif

 

Sude

vs

Zehra

Pazartesi

 

 

 

 

Tarık

vs

Zehra

 

Elif

vs

Sude

 

Ceren

vs

Abdullah

 

Görkem

vs

Efe

Salı

 

 

 

 

Efe

vs

Tarık

 

Abdullah

vs

Görkem

 

Sude

vs

Ceren

 

Zehra

vs

Elif



Üyelerin Rapor Cümleleri ve Görevleri

İnternet kapalı konumda bütün görevleri peş peşe Hüdayinabit'e atmak.

Yazma ödevini yaptım ve fotoğrafı gruba attım.

Cümle ve kavramların ses kaydını gruba attım.

Metin ve şiiri okudum.

Arkadaşım .... cümlelerle ilgili kavramları eksik/tam verdi.

Dinleme görevini tamamladım.


Başkanın Görevi ve Rapor Cümleleri

23.59'da bütün grup üyelerinin görevlerini yapıp yapmadığını denetlemek.

Grubu denetledim. Herkes görevini eksiksiz yapmış.

Grubu denetledim. ... adlı üye/üyeler cezaya kaldı ve danışmana ilettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.