Translate

Perşembe, Ocak 10, 2019

Şeyhi: Şair, Hekim, Heccav (Harname ve Hüsrev ü Şirin Şairi)



Şair Şeyhi / Hekim Sinan ((Doğum tarihi: 1371/6- Ölüm tarihi: 1431)























Şeyhi'nin Yaşadığı Dönem
14. yüzyılın sonu 15. yüzyılın ilk yarısında yaşamıştır. 1. Murad, Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve 2. Murad devirlerinden yaşamıştır. Doğum tarihi 1371-76 yılları arasında olduğu tahmin edilmektedir.



Eski Türk Edebiyatı / Divan Edebiyatı
Eski Türk Edebiyatının kurucularından kabul edilir. Dili, Eski Anadolu Türkçesi dil özelliklerini yansıtır.


Şeyhi'nin Soyu ve Ailesi
Şeyhi, muhtemelen Germiyanoğlu Beyliği'nin önde gelen ailelerinden birine mensup bir Türkmen'di. Kütahya'da doğdu. Babasının Ahmed Mecdüddin olduğu ileri sürülmüştür. Molla İzari Kasım ve Cemali yeğeni, Mustafa Selami Efendi'nin oğlu Ahmed Efendi onun akrabasıdır.


Şeyhi’nin Eğitimi
Şeyhi önce Ahmedî'den (1334-1413) ilk eğitimini almış, sonra İran'da edebiyat, tasavvuf ve tıp eğitimi almıştır. Sehi Bey tezkiresinde onun fıtratın tıbba meyilli, tıp ilminde çok maharetli, göz hekimliği konusunda kabiliyetli Hekim Sinan diye şöhret bulan bir kimse olduğunu söyler. Aşık Çelebi başka bilim dallarında da Şeyhi'nin yeteneğinden söz ederken, Latifi ise devrinin Bukrat'ı (Hipokrat) ve Sokrat'ı (Sokrates) olduğunu ifade eder. Fıkıh, kelam ve Arap dil bilgisi alimi İranlı Seyyid Şerif Cürcani ile (1340-1413) rahle arkadaşı olan Şeyhi, şairliği kadar hekimliğiyle de meşhurdur. Tezkireci Latifî onun İsa nefesli (Îsî-dem) bir tabib olduğunu, hastalıkla gelenin şifa bulup gittiğini ifade eder. Şeyhi, hastaları canından bezdiren ve onların ölümüne sebep olan doktorlardan değil Hipokrat gibi tabiplerdendir.


Reis-i Etibba: Çelebi Mehmed'i Tedavi Etmesi
1415'te Karaman seferine çıkan Çelebi Mehmed, Ankara'da rahatsızlanır ancak doktorlar tedavi edemezler. Germiyanoğlu 2. Yakub Bey'in doktoru Hekim Sinan/ Şair Şeyhi Kütahya'dan tedavi için götürülür. Asabiyetten kaynaklanan hastalığın sevinçli bir haberle geçeceğini ifade eden Şeyhi, Çelebi Mehmed'i iyileştirir. Böylece Osmanlı'nın ilk "reis-i etibba-başhekim, doktorların başı" olur. Şeyhi bu dönemde, 40-45 yaşlarında bir hekim, bir şairdir.



Mürşid: Hacı Bayram Veli; Mürid: Şeyhi
Şeyhî, kelime olarak bir şeyhe bağlı, şeyhe ait anlamlarına gelir. 1415 civarında Hacı Bayram Veli'ye bağlandığı anlaşılan Şeyhi'nin İran'da iyi bir tasavvuf eğitimi aldığı bilinmektedir. Bursalı Mehmed Tahir, mahlasın Şeyhi'ye Hacı Bayram tarafından verildiğini ifade etmiştir. Bazı kaynaklar onun şeyhlik yaptığını (Şeyhi-i Germiyani) bazıları ise mürşid olmadığını belirtir. Fatih'in Hocası Akşemseddin onun mutasavvıflardan olduğunu vurgulamıştır.


Şeyhi'nin Adı, Mahlasları
Sinan, Yusuf Sinan şair Şeyhi'nin diğer adlarıdır. Adı Yusuf olan şair, Hekim Sinan olarak da bilinir. 1415/6'da civarında Hacı Bayram Veli'ye (1352-1430) intisap ettiği için Şeyhi mahlasını almıştır. Mahlası, bazı beyitlerinde vardır:

Şaha muradı Yusuf-ı Şeyhinün ol durur
Kim bu saadet işigine bendevar ola


2. Yakub ve Şeyhi
Şair Şeyhi 2. Yakub'a iki kaside, bir terci-i bend sunmuştur ve onun özel doktoru olmuştur. Ancak kaynaklar 2. Yakub'un Şeyhi'nin şiirlerini pek beğenmediğini kaydeder. Şeyhi de şöyle demiştir:

İnayet eylemedi şah sana Şeyhi bugün
Günahumuz budurur Germiyan’da bulunduk
(Şeyhi, bugün padişah sana yardım etmedi; (senin) günahın, Germiyan’da (Kütahya’da) bulunmaktır.)




Harname’yi ortaya çıkaran hikaye
Şeyhi’nin Çelebi Mehmed’i tedavi etmesi, onun birçok ihsana kavuşmasıyla sonuçlanır. Kendisine tımar olarak Tokuzlu köyü kendisine verilen Şeyhi, yolda köyün eski sahiplerinin saldırısına uğramıştır. Yolda dövülen ve soyulan Şeyhi, bunu Har-name adlı mesnevisini yazarak yermiştir. Şeyhi’nin zararı padişah tarafından tazmin edilse de Türk edebiyatı büyük bir esere kavuşmuştur. Hicivde usta Şeyhi'nin Şair Nesimî (1370-1417) ile görüştüğü Gibb ve Bursalı Mehmed Tahir tarafından görüştüğü kaydedilmiştir.


Şeyhi’nin gözleri
Çelebi Mehmed’in gözlerini tedavi eden Şeyhi için ironik olan, gözlerinin hastalıklı olmasıdır. Hatta gözü için kuhl, sürme alan bir müşteri, Şeyhi’nin istediği bir akçe yerine iki akçe vermiş ve akçelik de kendine sürme yapmasını istemiştir. Şeyhi de bu olayı hatırladıkça hep gülermiş.
Faik Reşad, Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye’de onun 1423’te öldüğünü yazar. Sicill-i Osmani’de Mehmed Süreyya ise 1426 olduğunu söyler. Farklı tarihler olsa da onun 1428/31 civarında öldüğü anlaşılmaktadır.


Şeyhi’nin eserleri
Şeyhi’nin Divan, Harname ve Hüsrev ü Şirin adlı eserleri vardır. Tıp ve akaid konusunda eserleri olduğu, Attar’ın Habnamesini şiir olarak tercüme ettiği ve Neyname adlı eseri olduğu bilinmektedir.
Divan’ında 15 kaside, 4 terci-i bend, 2 terkib-i bend, 1 mesnevi, 2 müstezat, 202 gazel vardır.
Hüsrev ü Şirin ise 6944 beyitlik bir mesnevidir. Mefâ’îlün Mefâ’îlün fa’ûlün kalıbıyla yazılmıştır. Eserin 2. Murad’ın emriyle yazıldığı, Şeyhi’nin ölümü üzerine yeğeni Cemali tarafından tamamlandığı bilinmektedir.
Harname, en güzel hiciv mesnevilerinden biridir. Bu eserin de 2. Murad’a sunulduğu ileri sürülmekle birlikte Çelebi Mehmed’e sunulduğu görüşünde olanlar da vardır. 126 beyit olan mesnevi aruzun fe’ilatün mefâ’ilün fe’ilün kalıbıyla yazılmıştır. Harname tevhid, na’t, padişah övgüsü, konunun işlenişi, dua gibi bölümleri olmayan bir mesnevidir. Şeyhi, Arap ve İbrani geleneğinde bulunan eşek hikayelerini de dikkate alarak ve yeniden yazmıştır. Harname için Fuat Köprülü “…tertip ve eda bakımından edebiyatımızda hiciv nevinin şaheseri”, Amil Çelebioğlu “…dilinin tabiiliği, tasvirlerin canlılığı ve kuvveti, hicvetmedeki mübtezel olmayan (bayağı) havası ile aynı zamanda nevinde (hiciv tarzında) bir sehl-i mümteni” olduğunu söyler.

Bugün
Şeyhi, İran dönüşü bir attar dükkanı açmıştır. Bugünkü adıyla aktar, o günün şartlarında tedavide kullanılan birçok bitkinin satıldığı bir dükkandı. Bugün de Hekim Sinan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler adıyla çeşitli kokulu bitkilerin yetiştirildiği ve Kütahya Belediyesi'nin işlettiği bir mekânda, Şeyhi şifa eczahanesi yaşatılmaktadır.
Şeyhi’nin kabri, Kütahya’dadır. Birçok kaynak onun mezarının Tumnupınar/Tonlupınar/Dumlupınar’da olduğunu yazar. H. Kadri Erdem daha detaylı tarif eder. Şeyhi’nin mezarı, Yoncalı yolu üzerinde, şehre 7 kilometre mesafedeki Dumlupınar denen ve yakınındaki köye kendi adını veren Çifte Pınar’dadır. Şeyhi’nin mezarı bu köyün kıyısındadır. Mesire yeri olan bu alan Erenlerbaşı diye bilinir. Bugün artık Şeyhi’nin kabri, Kütahya Merkez ilçe sınırları içinde kalmıştır. Bu mezar 1961’de Vali Ertuğrul Süer’in girişimiyle Oktay Aslanapa tarafından 15. Yüzyıl mimarisini esas alınarak yapılmıştır.

Kaynak : Halit BİLTEKİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.