Alegori nedir? Alegori ne demek? Alegori örnekleri nelerdir?
Alegori kısaca, “Bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi, daha
kolay kavratabilmek için onu, yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle,
benzetmelerle göz önünde canlandırma işi.”demektir.
Alegori çoğunlukla; bir şeyin (davranış, eylem, duygu,
kavram, hayal, nesne…) simge veya sembollerle anlatılmasına denir şeklinde
tanımlanır. Temsil, temsiliye, temsili istiare, istiare-i temsiliye gibi eş
anlamlılarıyla kullanılan alegori; bir görüntü, yaşantı, davranışın daha iyi
kavranması için canlandırma, temsillerle göz önüne getirebilme olarak
tanımlanır. İstiare kavramı alegorinin yerine kullanılsa da mecazın bir üst basamağı
olan istiare alegoriden farklıdır.
Alegori konusunda çalışan ve Klasik Türk Edebiyatında Alegori
adlı kitabı yazan Berat Açıl’a göre ise alegori temelde “Bir şeyi söylerken başka
bir şeyi kasdetmektir.”
Türk Dil Kurumuna (TDK) göre alegori
Bir duygu, düşünce veya kavramı başka bir şey yardımıyla
sembolize edip gösterme sanatı, semboller yoluyla anlatmaya alegori olarak
tarif edilir. Türk Dil Kurumu (TDK) da alegoriyi şöyle tanımlıyor:
Alegori –(Fransızca allégorie)
1. isim, edebiyat Bir görüntü, bir yaşantı veya bir
davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile
getirme, yerine koyma.
2. isim, edebiyat Bir sanat eserindeki ögelerin
gerçek hayattan bir şeyleri temsil etmesi durumu.
Alegori (Allegory) kavramı bazen de dokundurma, kinaye, remiz
kavramlarıyla ilişkilendirilmektedir.
Alegorinin Çeşitli Alanlarla İlişkisi
Mağara Alegorisi (cave allegory) gibi temsillerde soyut
kavramları anlatmak için felsefenin; yine soyut adalet kavramının teraziyle anlatılması
güzel sanatların; geçmiş bir olayı, davranışı somutlaştırmak için simgelerle
canlandırılması gibi hukukun faydalandığı bir alan olan alegori, bir anlatım ve
görselleştirme aracı olarak sadece edebiyatta değil başka alanlarda da
kullanılmaktadır.
Alegorik Eser Hangi Şartları Taşımalıdır?
Berat Açıl, edebiyatta alegoriden bahsedebilmek için edebi
ürünün belli şartları taşıması gerektiğini söylemektedir. Alegorinin Türkçede
en yakın temsil-i istiareyle karşılanabileceğini ifade eden Açıl, Batılı
kaynaklarda alegorinin bir şeyi söylerken başka bir şeyi kasdetmek anlamında
kullanıldığını ifade ediyor. Açıl’a göre alegorinin oluşması için teşhis,
çatışma ve arayış gereklidir:
Alegori, Antik Yunan’da ortaya çıkmıştır. Bu dönemde teşhis
(kişileştirme), alegorinin en önemli unsuru konumundadır. Latin döneminde iç
çatışma (Batı edebiyatında erdemler X kötülükler; Doğu edebiyatlarında iyi ve
kötü veya nefse ait hassalar ile iyi özellikleri çatışması şeklinde), Ortaçağ’da
(toplumun ana harcında din olduğu zaman ve toplumlar) arayış (kahramanın
arayışla olgunlaşması) kavramları alegoriye eklenmiştir.
Alegorik anlatım, bir aşk hikayesi anlatırken bunun yanında
başka bir hikaye daha anlatır. Mesela Hüsn ü Aşk mesnevisinde Şeyh Galip, Hüsn
ve Aşk arasındaki hikayenin yanı sıra tasavvufi seyr ü süluk yolculuğunu da
anlatmıştır. Şair bu yüzden bir kelimeye birden fazla anlama gelecek şekilde
kullanmak zorundadır. Bu açıdan Hüsn ü Aşk’ın yedi anlam katmanı olduğu ifade
edilmektedir.
Türk Edebiyatı’nda Alegori Tasavvufi Eserlerde
Açıl; teşhis, iç çatışma, arayışın alegori için olmazsa
olmazı olduğunu vurgular. İslami sahada yazılan metinleri inceleyip bir sonuca
ulaşan Açıl, bir eserin alegorik bir eser olabilmesi için ayrıca çokanlamlı,
metinlerarası, zamansal ve mekansal belirsizlik, tenasüb, alegorilerin eserin
başında ya da sonunda açıklanması ve tek hikayeden oluşması gerektiğini söyler.
Açıl; Batılı alegorik eserlerin teşhis, çatışma ve arayışlarla ayrıldığını,
diğer edebiyatlarda alegorinin genel olarak şu konular etrafında döndüğünü
ifade eder:
Arapça alegorik eserler: felsefî
Farsça alegorik eserler: tasavvufî
Osmanlı alegorik eserleri: tasavvufi
Çokanlamlı
Alegori, bir şeyi söylerken bir başka bir şey kasdetmek
olduğu için mecburen çok anlamlıdır.
Metinlerarası
Metinlerarasılık, bir metni alıp kendi metni içinde başka bir
anlamda kullanma anlamında değil kendi metninde başka birinin metninden
bahsetme anlamındadır. Kendini bir geleneğin içine yerleştirme ve gelenekteki
eserlere benzer ve gelenekteki eserlerden ayırlan yönleri dile getirmek birçok mesnevide
yer alır. Sebeb-i telif bölümleri başta olmak üzere eserde önceki mensenvilerden
mevcut mesneviyi ayıran özellikler vurgulanır.
Zaman ve mekansal müphemiyet (belirsizlik)
Bu, alegorinin zaruri bir sonucudur. Bir kelimenin birden
fazla anlamı olacağına göre, bu kelimenin her iki anlamı da karşılayacak
durumda olması gerekir. Mesela Mihr hem insan hem de Güneş olarak
kullanılıyorsa bu durumda Mihr’in su içmemesi gerekir. Çünkü Güneş su içmez.
Soyutlama düzeyinin yüksek olması gerekir. Batı edebiyatında alegori
açıklanmaz. Türk edebiyatında ise yazarın başında ya da sonunda eserin
alegorisini açıklaması söz konusudur.
Tenasüp
“Alegorilerdeki önemli ortaklıklardan biri de, diğer
özelliklerin çoğunda da zımnen var olan tenasüptür. Her karakter kendi
etimolojik anlamıyla uyumlu edimlerde bulunmak ve benzer anlamlara sahip
kavramlardan yola çıkılarak kişileştirilmiş karakterlerle diyalog hâlinde olmak
zorundadır. Örneğin Hüsn ü Dil’de Hüsn’ün akrabaları ve arkadaşları, güzellik
ve sevgiyle ilgili isimlere sahiptirler ve edimleri de ona uygundur.” (B.Açıl)
Yazarın/Sanatçının/Şairin Eserin Alegorisini Açıklaması
Sanatçı, alegorik olarak kaleme aldığı bir metin sonunda, hangi
kavramın neyi kaşladığı ve okurun eseri bu gözle okuması gerektiğini söyler.
Alegorik Yorum nedir?
Alegorik yorum, eleştirmen yazarın kast etmediği bir şeyi
yazara yükler. Yazar, bu mesnevide şunu söylemek istemiştir gibi.
Alegorik Yazım nedir?
Alegorik yazım ise yazarın bizzat neyi kast ettiğini
söylemesidir.
Tek Hikaye
Eser, tek bir hikayeden oluşur. Birden fazla hikaye olduğunda
hikayeleri birbirine alegorik olarak bağlamak mümkün olmamaktadır. Tek hikaye
yerine hikayelerden oluşan Mevlana’nın Mesnevi adlı mesnevisini alegorik olarak
nitelemek zordur. Alegoriyi hangi kelimelerin hangi anlamlarda kullanıldığının
bütün hikaye boyunca aynı olması gerekir.
Alegorinin Kökenine Dair İddialar
Alegorinin ortaya çıkışını Yunan şairi İlyada ve Odysseia’nın
yazarı Homer’e (Homerous) bağlayanlar vardır. Buna göre Homer, aslında bir şeyi
anlatırken başka bir şeyi de anlatmaktadır ve ilahi şeyleri anlamaya izin veren
bir anlatımı benimsemiştir.
Diğer bir görüş de yine Yunan filozof Platon’un Mağara Alegorisi
olarak bilinen ve gerçekliği anlatmak
için kullandığı metafor-mecazdır. Platon’un Mağara Alegorisi, onun alegoriyi
bildiğini ve ilk defa kullandığını gösterir: İnsanlar karanlık bir mağara zincirlenmiştir.
Başlarını sağa sola çeviremezler. Sadece karışlarını görebilirler. Doğuştan beri
bu mağaranın girişinden yansıyan nesnelerin gölgelerini gören insanlar,
gerçekliği böyle algılar. Bir gün birisi zincirlerinden kurtulur ve mağaranın
dışındaki gerçekliğin farklı olduğunu görür. Nesnelerin gerçek olmadığını
anlatmak için mağaraya dönen bu kişi, mağaranın dışında farklı bir gerçeklik
olduğunu anlatamaz ve o kişinin bu gerçekliği anlatması imkansızdır. Platon bu
düşüncesini alegori üzerine oturtur. Ona göre nesne ve idealardan oluşan iki
dünya vardır. İnsan bedensel nesneler dünyasına aittir ve orada bulunmaktadır.
Ancak ruhen bir zamanlar içinde bulunduğu idealar diyarından izler
taşımaktadır. Alegoride mağara toplumu, zincir kuralları, mağara duvarındaki
gölgeler toplumların kabul ettiği doğruları sembolize eder. Zincirini kıran
kişi de gerçek hakikatin peşine düşen, soran, sorgulayan insandır.
Üçüncü iddia ise kutsal metinlerin yorumunun alegoriyi doğurduğu
düşüncesidir. Kutsal metin yorumu ise, Tevrat ve İncil’in Tanrı sözü olduğundan
hareketle iki metin arasında çelişen noktalarda alegori olduğu fikrine dayanır.
Tanrı sözünde yanlış olamayacağına göre bir şey hakkında iki farklı metinlerde
yer almışsa burada alegori olması gerektiği fikrinden hareketle ortaya çıkan
görüştür.
Doğuda ve İslami Edebiyatlarda Alegorik Eserler Nelerdir?
Doğu edebiyatında İbni Sina, Hay bin Yakzan eseri ilk
alegorik eserdir. Fars edebiyatından Sühreverdi’nin (ö.1191) Arapça yazdığı
Gurbetü’l-Garbiye ve Farsça yazdığı Munisü’l-Uşşak adlı eserleri sonraki alegorik
eserler olarak kabul edilir. Ehl-i Şirazi (ö.1538) Şem’ ü Pervane, Fettahi
(ö.1448) Hüsn ü Dil, Vechi (ö.1696 sonrası) Hüsn ü Dil ve Zevki, Hüsn ü Dil adlı
eserlerini alegorik olarak yazmıştır.
İslamî edebiyat içerisinde Türk edebiyatı, 20 civarı alegorik
eserle ilk sırada yer alır. Bu eserlerin çoğu tasavvufi eserlerdir. Seyr ü süluku
anlatırlar. Türk edebiyatındaki alegorik eserlere örnekler:
Ahi, Lami, Keşfi, Muhyi- Hüsn ü Dil
Niğdeli Muhibbi-Gül ü Nevruz
Fuzuli-Sıhhat ü Maraz
Kara Fazli-Gül ü Bülbül
Arapça alegorik eserlere örnekler: İbni Sînâ’nın Hayy bin Yakzân’ı,
Sühreverdî’nin el-Gurbetü’l-Garbiyye’si ve İbnü’n-Nefîs’in
er-Risâletü’l-Kâmiliyye fi’s-Siyeri’n-Nebevviyye’si.
Farsça yazılmış
alegorik eserlere örnekler: Sühreverdî’nin Mûnisü’l-‘Uşşâk’ı, Ehlî-i
Şirâzî’nin Şem‘ u Pervâne’si ve Fettâhî’nin Hüsn ü Dil
Osmanlı Türkçesiyle yazılmış alegorik eserlere
örnekler: Hüsn
ü Dillerin ilki Fettâhî-i Nişâbûrî (ö. 1448) tarafından Farsça olarak kaleme
alınmıştır. Osmanlı sahasında Hüsn ü Dil 1512’de Lami‘î Çelebi (ö. 1531-1532),
1517’de Âhî (ö. 1517), 1578’de Muhyî, 1593-94’te12 Yenipazarlı Vâlî (ö.
1598/99) ve tarihi belirsiz bir tarihte
Keşfî (ö.1538-39) tarafından olmak üzere beş defa kaleme alınmıştır. Bu eser,
Osmanlı sahasındaki alegorik eserlerin yayılımı açısından önemlidir. Zira,
Fuzûlî’nin (ö. 1556) Sıhhat u Maraz’ından Şeyh Gâlib’in (ö. 1799) Hüsn ü
Aşk’ına kadar birçok eserin Hüsn ü Dil’den etkilendiği iddia edilmektedir.
Alegorik Anlatım ve Anlam Ne
Demektir?
Alegorik bir
anlatım veya eser için teşhis sanatı, iç çatışma ve arayış olmazsa olmaz
durumundadır. Alegorik anlatım doğal bir sonucu olarak çokanlamlılık ve zamansal-mekansal
belirsizlik (müphemiyet) ayrıca metinlerarasılık alegorik anlatımın
vazgeçilmezleridir. Alegorik anlatımın bu sayılan şartları içermesi gerekir.
Ancak birçok sayfada şöyle tanımlara rastlanır: Alegori
adı verilen sembollerle fikirlerin, eylemlerin, duyguların, kavram ya da
nesnelerin anlatım yöntemine alegorik anlatım denilmektedir. Bu anlatımın ifade
ettiği anlam ise alegorik anlam olarak çeşitli güzel sanatlar eserlerinde
ortaya çıkmaktadır. Örnekler: Yahya Kemal Beyatlı'nın Sessiz Gemi, Ahmet
Haşim'in Merdiven adlı şiirleri, Dante'nin meşhur İlahi Komedya adlı eseri.
Alegori
bir tür mü yoksa tarz mı?
Hem geleneksel yorumları temsil eden tezkirelerde hem de bizden önceki “çağdaş” çalışmalarda şûhâne, rindâne ve âşıkâne gibi tarzların varlığından söz edilir. Söz konusu kelimeler daha çok bir gazel için kullanılmakla beraber bir şair/yazar için de kullanılabilmektedir; örneğin Fuzûlî’nin âşıkâne, Nedîm’in şûhâne bir tarzda yazdıkları genel kabul görmüştür. Şûhane, rindâne veya âşıkâne gibi tarz adlandırmalarında “edâ”nın önemi göz ardı edilemez. Bir şiirin edâsını sadece konusuna bakarak anlamak yetersiz bir bakış açısı izlenimi vermektedir. Burada içerik ve biçimin birlikte rol aldığını söylemek daha yerinde bir görüş olacaktır. Alegoride de bir eda ortaklığından söz edilebilir. Yukarıda dile getirdiğimiz yapı ve amaç birliği (teşhis, iç çatışma, arayış, zamansal ve mekânsal müphemiyet, tenasüp, çokanlamlılık, metinlerarasılık ve aynı hikâyeyle birden fazla hikâye anlatmak) alegorileri bir tarz olarak düşünmeyi mümkün kılmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi alegorileri tür olarak düşünmemizi engelleyen en önemli unsur, konu birliğinden yoksunluktur. Öte yandan alegorileri tarz olarak adlandırabilmek için elimizde daha fazla karinenin olduğunu dile getirebiliriz. Kaynak: (Bir Tür mü Tarz mı? Klasik Türk Edebiyatında Alegori-Berat Açıl)
Alegori nedir? Alegori ne demek? Alegori örnekleri nelerdir?
Türk Dil Kurumuna (TDK) göre alegori
Alegori bir tür mü yoksa tarz mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.