Translate

Cuma, Mart 23, 2018

Batı Türkçesi Doğu Türkçesi lir şaz Türkçeleri Eski Türkçe Göktürkçe Uygurca Karahanlı Türkçesi Eski Anadolu Türkçesi Osmanlı Türkçesi Türkiye Türkçesi Ses Değişikleri: Geçmişten iz taşıyan kelimeler: taşra / dışar; tüne- / dün; tok / doy-; tep- / deprem; tarla / darı; tomur / domur domur; barış, barış- / var-; bıçkı, bıçak / biçki; bütün / bit-; yaş / yeşil, yeşer; bekçi, bekle- / pek; epey, epeyce / iyi; anca, ancak / onca; su / suvarmak


Geçmişten iz taşıyan kelimeler: taşra / dışar; tüne- / dün; tok / doy-; tep- / deprem; tarla / darı; tomur / domur domur; barış, barış- / var-; bıçkı, bıçak / biçki; bütün / bit-; yaş / yeşil, yeşer; bekçi, bekle- / pek; epey, epeyce / iyi; anca, ancak / onca; su / suvarmak



Türkçedeki bazı kelimeler, tarihi gelişiminde birçok dilde olduğu gibi bazı ses değişimlerine uğramıştır. Değişiklik önce konuşma dilinde sonra yazı dilinde olur. Ağız-şivelerdeki bu farklar aynı zamanda lehçelerin oluşmasına zemin hazırlar. Türkiye Türkçesinde Batı Türkçesinin geçirdiği ses değişimlerine uğramış bazı kelimelerin arkaik (dilde kullanılmayan) şekilleri yazı dilinde karşımıza çıkmaktadır.
Muharrem Ergin’e göre, ses değişikliği, seste değişiklik veya gelişme şeklinde olabilir. Ses değişikliğinde bir ses yerini yakın başka bir sese bırakır. Ses gelişmesinde ise bir sesin yerini kendisinden türemiş başka bir sese bırakmasıdır.
Türk dili Batı ve Doğu olmak üzere iki büyük kola, bölüme ayrılır. l/ş ve r/z ses değişmeleri esas alınarak Batı Türkçesine lir- Türkçesi, Doğu Türkçesine şaz- Türkçesi denmiştir.
Türkçeyi yazıdan takip edebildiğimiz Eski Türkçe döneminde Köktürk yazı dili ile Uygur yazı dili arasında ses farklılıkları vardır. Köktürkçede birleşik bir ses olan ñ (ny) sesi Uygurcada ikiye ayrılır. Örneğin Göktürkçede anyıg olan kelime Uygur n ağzında anıg, y ağzında ayıg olarak kullanılmıştır.
Göktürkçede iç sesteki ve son sesteki - b - , - b sesleri Uygurcada –w- ve –w ye dönüşür.
Göktürkçe: eb > Uygurca: ew
Göktürkçede: tebe > Uygurcada tewe
Göktürkçede: ben, biŋ > Uygurcada men, miŋ

Türkçede asıl büyük ses değişmeleri, Orta Türkçe içinde olmuştur. Eski Türkçede edgü, adak şeklinde olan kelimeler 11. yüzyıldan itibaren d/z/ y değişimi ile çoğu Türk şivelerinde ayak, eygü=iyi; küçük bazı Türk topluluklarında ise adak, azak ve edgü, ezgü şekillerine dönmüştür.

Orta Türkçe içinde en büyük ses değişimi Eski Anadolu Türkçesinde olmuştur:
Eski Türkçe k- >Eski Anadolu Türkçesi g-
kel- > gel- , kit- > git- , kök > gök
Eski Türkçe t- > Eski Anadolu Türkçesi d-
tag > dağ, til > dil, tök- > dök
Eski Türkçe b- > Eski Anadolu Türkçesi v-
bar- > var, bir- > vir- > ver- , bar > var
Eski Türkçe b- > Eski Anadolu Türkçesi p-
barmak > parmak, büre > pire, buŋar > pınar
Eski Türkçe ė > Eski Anadolu Türkçesi i veya i >ė veya ė > e
eyi >iyi, eşit- >işit-, bir- > ver-, bėş > beş
Eski Türkçe ü > Eski Anadolu Türkçesi i
düz- > diz- , büre >pire
Eski Türkçe o > Eski Anadolu Türkçesi u
oyan- >uyan- , yokaru > yukarı
Eski Türkçe ö > Eski Anadolu Türkçesi ü
közel > güzel, kökerçin > güvercin
Eski Türkçe ü > Eski Anadolu Türkçesi e
törü > töre, töpü > tepe
Eski Türkçe u > Eski Anadolu Türkçesi a
boguz > boğaz
Eski Türkçe -g > Eski Anadolu Türkçesi -ğ > Türkiye Türkçesi -v
kog- > koğ- > kov-; tög- > döğ- > döv
Eski Türkçe, Eski Anadolu Türkçesi ŋ > Türkiye Türkçesi n
biŋ- > bin- ; soŋ > son; beŋiz > beniz
Eski Türkçe, Eski Anadolu Türkçesi ŋ > Türkiye Türkçesi m
koŋşu > komşu; toŋuz > domuz; köŋlek > gömlek
Türkiye Türkçesinde hem eski şekilleri hem de değişikliğe uğramış şekilleri kullanılan kelimeler:
1. tüne- / dün
2. tok / doy
3. tep- / deprem
4. taşra / dış
5. tarla / darı
6. tomur / domur domur
7. barış, barış- / var
8. bıçkı, bıçak / biçki
9. bütün / bit
10. yaş / yeşil, yeşer
11. bekçi , bekle- / pek
12. epey , epeyce / iyi
13. anca, ancak / onca
14. su / suvarmak

1.    Eski Türkçede kelime başında d- sesi bulunmaz, bu durum Çağdaş Türk Lehçelerinden Batı Türkçesi hariç hepsinde halen devam etmektedir. Ancak 13. yüzyıl Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde Eski Türkçe’de t- ile başlayan birçok kelimenin d- ile başladığı görülmektedir. Ancak bu ses değişimi sistemli bir ses değişimi değildir.

t-’yi koruyanlar:
top, töre-, tepe

t-> d- değişim olanlar:
davşan, demür, dağ, de-, dil

t- ve d- ikili kullanılanlar:
taş~ daş “dış”, tolu~dolu, tavar~davar

Günümüz Türkiye Türkçesinde t-/ d- meselesinde sistem yoktur.
t- ile başlayan kelimeler örnekler:
taş, tüken-, toplan-

d- ile başlayan kelimeler örnekler:
dışarı, düş-, dil, diken

Eski Türkçede tün=gece kelimesi ses değişikliğine uğrayarak dün=önceki gün anlamında kullanılmaktadır.
Türkiye Türkçesinde t- gövdede kalabilir veya kelime de- ile başlayabilir. Kelimenin tüne-/tünemek=gecelemek, uyumak için bir dala, sırığa konmak; tabure benzeri yüksekçe yere oturmak anlamlarını korumaya devam etmektedir. Yine aynı kökten tünek ve tünekle-/tüneklemek halleri kullanılmaya devam edilmektedir.

Eski Türkçedeki tok ve tod- kelimelerinin Türkiye Türkçesindeki anlamları:
Tok=açlığını gidermiş, doymuş
Doy-/doymak= İsteği kalmayıncaya kadar yemek

Önseste t- > d- değişikliği görülebilir. Eski Türkçede tep-= Basmak, ezmek, tepmek fiilinden türemiş bir de tepre= Titremek, sarsılmak, tepremek fiili vardır. Türkiye Türkçesinde tep- , tepki kelimeleri önses t-’yi korurken, aynı kelimeden türemiş tepre- fiiline fiilden isim yapma eki –m getirilerek türetilmiş deprem= Yer kabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi veya yanardağların püskürmesi sonucunda oluşan sarsınt, yer sarsıntısı, hareket, zelzele anlamındadır.

Eski Türkçede taş=dış olan kelime Eski Anadolu Türkçesinde t>d ve a>ı ses değişmeleri sonucunda dış olmuştur ve Türkiye Türkçesinde de dış olarak kullanılmaktadır. Ancak bu kökten türemiş taşra=Bir ülkenin başşehri veya en önemli şehirleri dışındaki yerlerin hepsi, dışarlık kelimesi ses özelliklerini korumuştur.

Eski Türkçede tarıg= Ekin, ekilmiş saha; Darı, hububat; Menşe, soy olan kelime Türkiye Türkçesinde önses t- > d- değişimi ve anlam daralması ile darı= Buğdaygillerden, tohumları gereğinde buğday yerine besin olarak kullanılan, kuraklığa dayalı bir bitki, akdarı (panicum);  Bazı bölgelerde mısır şeklinde kullanılmaktadır. Eski Türkçede aynı kökten

tarıgla= tarla
tarlagu =tarla
tarımak= tarlayı sürmek
tarmak= pençe , tırmık; dağıtmak, parçalamak
kelimelerine rastlanmaktadır. O halde bugün dilimizde kullandığımız darı ve tarla kelimeleri aynı kökten gelmektedir, ancak günümüzde darı kelimesi önses değişikliğine uğramış, tarla kelimesi ise ön sesini korumuştur.

Köktürk, Uygur ve Karahanlı metinlerinde görülmeyen tomur kelimesi de Türkiye Türkçesinde  
tomurcuk= bir bitkinin üzerinde bulunan ve ileride sap veya çiçek verecek filiz
domur domur= boncuk gibi iri taneler halinde; kabarık kabarık
gibi kullanımları ile hem d-’li hem t-’li şeklinin yazı dilinde olduğunu göstermektedir.

Türkçede önseste v- sesi bulunmaz ama bazen b- sesi başta korunabilir (barış). Bu durumun istisnası olarak Eski Anadolu Türkçesinde üç kelime kökü ve bu kelime köklerinden türemiş gövdeler vardır:
bar- >var-
bir- > ver-
bar >var
b- sesinin başta korunduğu durum için barış kelimesi örnek gösterilebilir: bar-= varmak, gitmek ve bu kökten türeyen barış= savaşın bir anlaşma ile bitirilmesinden sonraki durum, sulh; barışma, uzlaşma, anlaşma kelimesinin kökeni < bar-= var + (ı)ş eki. Türkçede eski bar- kökü var- olarak kullanılır (varış=barış). Buna karşılık bar- kökünden gelen barış türevinde b’nin olduğu gibi kaldığı göze çarpıyor.

Eski Türkçede bıç- olan fiil içindeki ç sesinin inceltici etkisi ile biç- olmuştur. Türkiye Türkçesinde bu kökün eski şeklinden türemiş bıçkı ve bıçak kelimeleri vardır. İlginç olan aynı kökün kalın ve ince ünlülü iki şekline gelen aynı ekle farklı anlamda kelime türetilmiş olmasıdır:
Bıçkı= tahta veya ağaç kesmekte kullanılan , karşılıklı iki sapı olan ve iki kişi tarafından kullanılan büyük testere
Biçki= dikilecek kumaşı belli bir modele ve ölçüye göre kesme sanatı


 Eski Türkçede büt-= bitmek olan kelime Türkiye Türkçesinde bit- olarak kullanılmaktadır. Fakat aynı kökten –n fiilden isim yapma eki ile türemiş olan bütün kelimesi halâ eski şeklini korumaktadır.
Eski Türkçede yaş olan kelime günümüzde halâ bu şeklini korumaktadır, diğer kelimelerden farklı olarak bu kelimeden türemiş iki gövde de –a- > -e- değişikliği görülmektedir:
yaş-sıl > yaşıl > yeşil, yaşar- > yeşer-

Eski Türkçede bek= sağlam, koyu (orman)
Divan-ı Lügati’t-Türk’te bek= muhkem, kavi, pek sağlam, sıkı
Türkiye Türkçesinde önses b- > p- değişmesi ile kelime pek= sert, katı; sağlam dayanıklı olarak zarf ve sıfat olarak kullanılmakta, ancak aynı kökten türemiş olan bekçi = bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse ve bekle-/beklemek= bir iş oluncaya , biri gelinceye kadar bir yerde kalmak; süre tanımak, acele etmemek; bir şeyi, bir kimseyi gözetmek, korumak, muhafaza etmek kelimeleri önses b- > p- değişikliğine uğramamış halleri ile kullanılmaktadır.

Eski Türkçede edgü >
Karahanlı Türkçesinde eygü >
Eski Anadolu Türkçesinde eyü >
Osmanlı Türkçesinde eyi >
Türkiye Türkçesinde iyi

şeklinde gelişim gösteren iyi kelimesinin Osmanlıca dönemindeki şekli olan eyi kelimesinin ilaveli ikilemesi olan epeyi, epey= az denemeyecek kadar, oldukça, hayli ve bu kelimenin eşitlik hâli almış şekli olan epeyice > epeyce= oldukça, bir hayli kelimesi günümüz Türkiye Türkçesinde dilde kullanılmaktadır.

Türkçede 3. teklik kişi zamiri ve işaret zamiri, Eski Türkçe döneminden itibaren Osmanlıca döneminin sonlarına kadar ol biçiminde olup, Türkçede kelime köklerinin değişmezliği kuralına aykırı olarak, çekim sırasında kök değişikliğine uğramaktadır. Ol zamirinin Eski Anadolu Türkçesinde hâl çekimi şu şekilde idi:
ilgi hâli:anuŋ
yükleme hâli: anı
yönelme hâli: aŋa
bulunma hâli: anda
çıkma hâli : andan
eşitlik hâli : ança, ancak

Daha sonra –l düşmesi ile çekimdeki bu değişim ortadan kalkmıştır ve
onun, onu, ona, onda, ondan, onca şekilleri günümüzde kullanılmaktadır. Fakat Eski Anadolu Türkçesindeki ol zamirinin eşitlik hâli olan ança ve ancak= yalnız, sadece ; olsa olsa, en çok, daha çok, güçlükle; lâkin, ama, yalnız; en erken anlamlarında kullanılır.

Köktürkçede sonu – b ile biten seb -, eb, sub, sab gibi kelimeler, Uygurcada son sesteki –b > -w değişimi ile sew-, ew, suw, saw şekline dönüşmüştür. Eski Anadolu Türkçesi, Çağatay ve Kıpçak Türkçelerinde -w > -v değişimi sonucunda bu kelimelerdeki çift dudak v’leri tek dudak v’ye dönüşmüştür. Ancak su kelimesi, Eski Anadolu Türkçesinde sonundaki –v sesi eriyerek su haline gelmiştir. Bugün kelime su şeklindedir. Fakat kelimenin suv biçiminden türemiş olan suvarmak = su vermek, hayvana su içirmek kelimesi tarımda ve hayvancılıkta kullanılmaktadır.

Kaynak: Ses Değişikliği Geçiren Kelimelerin Yazı Dilindeki Eski Şekilleri Dr. Jale ÖZTÜRK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.