Translate

Çarşamba, Mart 21, 2018

Orhun Yazıtları öncesi Türkçenin ulaşılabilen en eski ve ilk yazılı belgelerine dair



Türkçenin ilk yazılı belgeleri Göktürk Kitabeleri, Orhun Yazıtları olduğu biliniyor. Peki Türk tarihinin ilk yazılı belgeleri hangi devlet dönemine ve kime aittir? Orhun Yazıtları Türkçenin ulaşılabilen ilk yazılı belgeleridir ve tarihte Türk adının geçtiği ilk yazılı metinler Orhun Kitabeleri'dir. Ancak aşağıda ifade edileceği gibi, bu tarihten daha önce götürülebilen, bu tarihten önceye tarihlenen belgeler de söz konusu. Bugün Türkçenin ilk ve en eski yazılı belgeleri Orhun Yazıtları kabul edilse de, yine Türklere ait olduğu düşünülen bazı eser, kaynak ve tarihi kayıtlardan söz etmek mümkündür.

Türkçe, millattan önce 2500-3000 yıllarında konuşulduğu iddia edilse de eldeki mevcut kaynaklara göre Göktürk Kitabeleri, Türk Edebiyatı'nın ilk yazılı kaynakları kabul edilir. 8. yüzyıl öncesi Türk edebiyatı için karanlık bir dönemdir. Millattan öncesi Türkçe için İlk Türkçe (Pre-Turkic), 6. yüzyıldan öncesi milada kadar Ana Türkçe (Proto-Turkic) denir. Oluşturulan metinlerden hareketle Türkçenin 8. yüzyıldan önce de kullanılmış olma ihtimalinden söz etmek mümkündür. Millattan önce 2. yüzyıla ait Çinceye Türkçeden çevrilmiş bir şiir buna delil olarak gösterilir.



Kazakistan başkenti Almatı yakınlarındaki Isık Gölü civarında 1970'te açılan Esik Kurganı'nda (Altın Elbiseli Adam Mezarı) gümüş çanak içindeki iki satır Göktürk alfabeli yazı milattan önce 4-5. yüzyıla tarihlenmiştir. 24 harfli Göktürk alfabesine benzeyen metinde, "Khan Uya üç otuzı (da) yok boltı. Utugsi tozılttı-Tigin 23'ünde öldü. Esik halkının başı sağ olsun." yazmaktadır. Kurgandan 3 binden fazla eşya çıkmıştır.
Tanrı Dağları Kurday mevkiindeki 5 harfli Türk yazısıyla yazıldığı ve milattan önce 2. yüzyıla ait olduğu düşünülmektedir. 5. yüzyılda Hazar Hakanlığı ve Avar Hakanlığı arasında Türk yazısı kullanıldığı düşünülmektedir. Göktürk yazısına benzediği düşünülen Ak Hunlar'ın yazısı Bizanslı tarihçi Prokopios'a göre 6. yüzyılda kendi aralarında kullanılmıştır. İstemi Yabgu mektubunu 568'de (6. yüzyıl) Bizans impataoruna İskit yazısıyla göndermiştir. 572-581'de T'apo Kagan Çince Budizm kitabı Nirvana Sutra'yı Türkçeye tercüme etmiştir. Hunların kendi dillerinde mektupları Çin sarayına gönderdikleri bilinmektedir.
Çin kaynaklarına göre, Hunlar milattan önce 119 yılında Ordus'un kuzeyindeki toprakları kaybedip Çinlilere yenilince bugünkü nazım şekillerine benzediği düşünülen şu türküyü söyleyip ağlamışlardır:

Yen-chıh-shan'ı kaybettik,
Kadınlarımızın güzelliği artık kalmadı.
CJıi-lien dağlarını bıraktık,
Hayvanlarımız artık bakılmıyacak

Çin sülalesi tarihi Çin-şu'da milattan sonra 329'a kayıtlı Lo-yang'da meydana gelen 10 Çince işaretten oluşan Hunca şiir şöyledir:

Sü:g (i)ti tılıkang
Bugukgı tuktang!
Orduyu düzenleyip çıkın, Buguk'u tutun!

Yine Çin kaynaklarında kayıtlı Hunca vatan hasretini anlatan şarkı:

Söğüt dalını koparıyorum
Ata biniyorum kamçı kullanıyorum,
Dönüp bir söğüt dalı koparıyorum.
Ayaklarımı sarkıtıp oturuyorum, uzun flütümü çalıyorum;
Seyahat edenler kederden ölüyorlar.

İçimde bir teessür duyuyorum, neşeleniyorum
Atınızın kamçısı olmak istiyorum.
Gelip kolunuza girmek istiyorum,
Ayaklarımı uzatıp, dizinizin dibinde oturmak istiyorum.

Meradaki atlar serbest bırakılmış,
Atların iplerini bağlamayı unuttum.
Eğeri omzumda taşıyor, atımı takip ediyorum,
Bu atlara nasıl binmeli.

Uzaklardan Meng-chin'deki sarı nehri görüyorum,
Söğütler kederden sallanıyorlar
Ben esir bir ailenin çocuğuyum,
Hanların (Çinlilerin) türküsünü anlamıyorum.

Kuvvetli delikanlının süratli koşan atlara ihtiyacı var,
Süratli koşan atların kuvvetli bir delikanlıya ihtiyacı var,
Sararmış kırların altına giriyorum (ölüyorum),
Ancak o zaman dişi ve erkek birbirinden ayrılırlar.

Bir başka şiir:
Yalnız bir dal bir ağaç yapamaz
Yalnız bir ağaç orman vücuda getiremez.
Sizin süslü yeleğinizi düşünüyorum,
Sizi hiç unutmuyorum.

Aşk konulu bir metin:
Güneş batarken Yung-t'ai'ya çıkıyorum,
Benim güzel sevgilim henüz gelmedi.
Tül perdeli pencereyi nilüfer çiçekleri sarmış,
Camlı kapının kanatları açılmış.

Çiçeklerin yanında eflatun tarçınlar,
Dağılarak, yayılarak yeşil yusunları sarmış
Ay, karanlığın çoğunu aydınlatıyor,
Sizi bekliyorum, yalnız ve uzaklardayım.

Bu şiirlerin önemli kısmı Çinçenin etkisindedir. Ancak Çin şiirine benzemeyen şiirlerden bahsetmek mümkündür. Diğer şiirler için adres: http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1040/12552.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.