Fuzûlî’nin Hayatı, Sanatı ve Eserleri (d.1483 - ö. 963/1556)
Doğumu ve ailesi
Babasının adı Süleyman olan Fuzuli’nin asıl adı Mehmed’tir.
Fuzuli-i Bağdadi denmesinden hareketle Bağdatlı olduğu yazılsa da Hille,
Kerbela ve Necefli olduğunu düşünenler vardır. Doğum tarihi 1483 olması yüksek
ihtimal olan Fuzuli’nin Akkoyunlu Türkmenlerinin Bayat boyundandır.
Mahlası
Şair kendine mahlas seçerken bütün mahlasların farklı şairler
tarafından kullanıldığını görmüş ve kimsenin kullanmayacağını düşünerek kendine
“gereksiz şeyler söyleyen, lüzumsuz, her şeye burnunu sokan” gibi anlamlara
gelen “Fuzuli” mahlasını seçmiştir. “Fuzuli” kelimesinin ikinci anlamı ise
“faziletli, erdemli, üstün, yüce” gibi anlamları vardır. Şair mahlas alırken
bile aslında şairliğini konuşturmuştur denebilir. Farsça divanın önsüzünde
mahlasıyla ilgili şöyle demiştir:
“Şiire başlarken günlerce bir mahlas almak yolunda düşündüm. Seçtiğim mahlasa bir müddet sonra bir ortak çıktığı için bir başka mahlas alıyordum. Nihayet benden önce gelen şairlerin ibareleri değil mahlasları kapıştıklarını anladım. Karışıklığı ortadan kaldırmak üzere Fuzûlî mahlasını seçtim. Bu adı kimsenin sevmeyeceğini ve bu sebeple almayacağını tahmin ettiğim için adaşlık endişesinden kurtuldum. Ayrıca ben, Allah’ın inayetiyle bütün ilim ve fenleri nefsinde toplamış bir insan olarak geçiniyordum. Mahlasım bu amacı da içine alır.”
Fuzuli’nin Eğitimi ve Şiire Bakışı
Arapça ve Farsça’yı o dillerde şiir başarılı şiirler yazacak
kadar iyi bilen Fuzuli, Âzerî şair Habibi’den etkilendiği düşünülmektedir.
Tefsir, hadis gibi dini ilimlere de hâkim olan Fuzuli, gençliğinde içindeki
sanat arzusunu bastırıp ilimle uğraştığını kendisi ifade eder. Fuzuli şiirin
ilim/bilim temeli olmadan yazılmayacağını ifade etmiş ve bunun temelsiz duvar
yapmaya benzeyeceğini Türkçe divanında belirtmiştir: “İlimsiz şiir esası yok
dîvar olur ve esassız dîvar gāyette bî-i‘tibâr olur.”
Fuzuli’nin Padişah, Paşa ve Valilerle İlişkileri
1508’de Şah İsmail Bağdat’ı aldığında gözde ve genç bir şair
olan Fuzuli, 1534’te Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat alışını şöyle ifade
etmiştir ve tarih düşürmüştür: “Geldi burc-ı evliyâya pâdişâh-ı nâmdâr” Bu
arada Kanuni’ye beş kaside takdim eden Fuzuli’ye evkaftan (vakıf geliri)
günlüğü 9 akçeden maaş bağlanmıştır. Ancak Fuzuli bu akçeleri alamayınca meşhur
Şikâyetname’yi yazmıştır. Fuzuli; Musul Mirlivâsı Ahmed Bey, Ayas Paşa, Kadı
Alâeddin ve Şehzade Bayezid gibi isimlere de Şikâyetname benzeri mektuplar
göndermiştir. Şair ayrıca, Sadrazam Makbul İbrâhim Paşa, Kazasker Abdülkadir
Çelebi, Nişancı Celâlzâde Mustafa Çelebi, Bağdat Valisi Üveys Paşa, Ca‘fer
Paşa, Ayas Paşa Mehmed Paşa’ya gibi şahsiyetlere kaside sunarak kendine hami
aramıştır. Devletin üst makamlarıyla iyi ilişkiler içinde olduğu eserlerinden
anlaşılan Fuzuli’nin en büyük şikâyeti yeterince takdir görememesi, değerinin
anlaşılmamasıdır.
Fuzuli’nin Coğrafyası
Hayali Bey ve Taşlıcalı Yahya tanışıp dost olan Fuzuli, çok
arzulamasına rağmen Irak dışına çıkamamıştır. Bağdat’ta 1556 yılında veba
salgınında hayatını kaybeden Fuzuli’nin ölümüne şöyle tarih düşürülmüştür:
“Geçti Fuzûlî”
Fuzuli’nin İnancı, Mezhebi
Fuzuli’nin eserleri ve onunla ilgili kısıtlı bilgilere
dayanarak Şii veya Sünni olduğuna dair tartışmalar olsa da, onun inancıyla
ilgili kesin bilgilere ulaşmak pek mümkün olmamıştır. Yine onun eserlerinden
tasavvufa olan eğilimini görmek mümkün olsa da,
herhangi bir tarikata mensup olup olmadığıyla ilgili bir kayıt yoktur.
Sadece memleketlisi bir başka şair Ahdi’nin onun tarikata bağlı olduğunu
söylemiş ama bu mensubiyet ne olduğunu yazmamıştır.
Fuzuli Nasıl Bir Şairdir?: Fuzuli’nin Etkilendiği
Şairler ve Fuzuli’yi Etkileyen Şairler
Sıhhat u Maraz güzellik, aşk, ruh beden gibi konuları; Rind ü
Zahid’de tasavvuf, dünya, hayatı, Leyla ile Mecnun’da tasavvufi yolculuğu
işlemiştir. Yalnız, karamsar, mustarip,
coşkun, sade, duyarlı, kudretli bir şair olan Fuzuli aşk, ölüm, zaman
gibi konuları çok lirik ve sanatlı ifade etmiştir. Kendisi de bir Türk şair
olan İran şairi Saib-i Tebrizi’nin Fuzuli’yi başucu yapması, aslında onun
tesir, şöhret, nüfuzunun yüzyıllar sonrasına nasıl uzandığını göstermesi
açısından ilginçtir. Nitekim onun şiirlerine onlarca şair nazire yazmıştır.
Şairin “Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı” güftesi on, “Öyle
sermestim ki idrâk etmezem dünyâ nedir” mısraı ile başlayan şiiri sekiz kez
bestelenmiştir. En çok Hüseyin Sadettin
Arel, daha sonra Bekir Sıtkı Sezgin ve Cinuçen Tanrıkorur gibi bestekârlar
Fuzuli’nin 100’den fazla eserini bestelemiştir.
Hâfız, Attâr, Molla Câmî, Nizâmî, Hâtifî ve Selmân-ı Sâvecî
gibi şairlerin Fuzuli üzerinde tesiri olduğu iddiları bulunmaktadır. Ancak
Fuzûlî ve şair Hâfız’ın karşılaştırıldığı bir çalışmaya göre bu etkiler çok
azdır ve Fuzuli büyük şairlik kudretini bu etkilerde bile net biçimde
şiirlerine yansıtmıştır.
Fuzuli, Türkçe ve Azeri Türkçesi
Fuzuli’yi “Türk-Azeri şair” tanımlamak doğrudur. Dilinde
Azeri dilinden etkileri görmek mümkündür: Meni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı / Felekler yandı
âhumdan murâdum şem'i yanmaz mı
Fuzuli’nin Sanatı ve Edebiyattaki Başarısı
Fuzuli, Türkçe konusunda ustadır. Şiirinde ve nesrinde Fuzuli
kusursuz bir dili yakalamıştır. Manzum ve mensur eserlerinde estetik zirveyi
yakalayan Fuzuli, aruzu Türkçeye uyarlamada başarılı bir şair olmuştur.
Şiirleri için kolay söylenmiş gibi görünen (sehl-i mümteni) denilebilir ancak
birkaç bağlama uygun anlam katmanlarını onun şiirinde görmek mümkündür. Kaside,
terci-i bent, kıta gibi nazım şekillerinde başarılı eserler verse de Fuzuli
özellikle gazelleri, Leyla ile Mecnun mesnevisi, Su Kasidesiyle ön plana
çıkmıştır.
Fuzuli’nin Eserleri
Türkçe Eserleri
Divan: Mensur mukaddime, 2 tevhid, 9 nat, 27 kaside, 302 gazel,
çeşitli musammat, kıta ve rubailerden oluşan manzum eserde, Fuzuli’nin en çok
bilinen “sabâ”, “su”, “gül” ve “hançer” redifli kasideleri yer alır.
Leylâ vü Mecnûn: Türk, İran ve Arap edebiyatlarında Fuzûlî bu eserle
şöhret buldu. Leyla ile Mecnun’un aşkları ve mezarda kavuşmalarının anlatıldığı
bu mesnevi, beşeri aşktan ilahi aşka kavuşmanın hikayesi olarak da görülür.
Beng ü Bâde: Afyon ve şarabın mukayese edilip şarabın/içkinin
üstünlüğü anlatılan mesnevidir. 440 beyitlik eser, ah İsmail’e ithaf
edilmiştir.
Hadîs-i Erbaîn Tercümesi: Molla Câmî ve Ali Şir Nevai’nin
Hadis-i Erbain’i esas alınarak hadisler kıtalar halinde çevrilmiştir.
Sohbetü’l-esmâr: Bir bağda meyvelerin konuşmalarının anlatıldığı 200
beyitlik Fuzuli’ye ait olduğu kesinleşmemiş bir mesnevidir.
Hadîkatü’s-suadâ: Hüseyin Vaiz-i Kaşifi’nin
Ravzatü’ş-Şüheda adlı eseri dikkate alınarak hazırlanan Hz. Hüseyin’in Kerbela
şehadetini anlatan mensur bir eserdir.
Mektuplar: Mektuplar; Nişancı Celâlzâde Mustafa Çelebi, Musul Mirlivâsı
Ahmed Bey, Bağdat Valisi Ayas Paşa, Kadı Alâeddin ve Kanûnî Sultan Süleyman’ın
şehzadelerinden Bayezid’e gönderilmiştir. Mektupların en meşhuru Nişancı
Celâlzâde Mustafa Çelebi’ye gönderilenidir ve edebiyatta “Şikâyetnâme” olarak
bilinir.
Farsça Eserleri
Dîvân: Üç münâcât, bir na‘t, kırk altı kaside, 410 gazelle bir
terkibibend, iki musammat, kırk altı kıta ve 106 rubâî ihtiva eden Farsça divan
hacim itibariyle Türkçe divandan daha büyüktür.
Heft-câm: 327 beyitlik Sakiname, mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır.
Eserde, yedi müzik aletinin (ney, def, çeng, ud, tambur, kanun, mutrip)
tartışması vardır.
Enîsü’l-kalb: Hakani-i Şirvani’nin Bahrü’l-Ebrar naziresi olan bu
kaside, 134 beyittir. 17. Yüzyılda Nefi bu eseri Enisü’l-Uşşak’la tanzir
etmiştir.
Risâle-i Muʿammeyât: Muamma hakkında bilgi ve 190 Farsça
muammadan oluşan eserde 40 tane Türkçe muamma vardır.
Rind ü Zâhid: Zahid baba (şairin düşüncesi) ve rind oğlu (şairin gönlü)
arasındaki tartışmanın anlatıldığı mensur bir eserdir.
Hüsn ü ʿAşk/Sıhhat ü Maraz/Ruhname: Ruh ve beden ilişkisinin anlatıldığı
tasavvufi bu mesnevinin konusu dervişin seyr ü sülukta fenafillâha erişebilmesi
için yapması gerekenler anlatılır.
Arapça Eserleri
Dîvân: Hazreti-i Muhammed ve Hazret-i Ali’nin anlatıldığı 11
kasideden meydana gelen 470 beyitlik bu eksik eser tam bir divan özelliği
göstermez.
Matalu’l-iʿtikad: İnsan kâinatın başlangıç ve son
sırlarını öğrenerek Allah’a ulaşabileceğini ifade mensur eserde Allah’ın zat,
sıfat, fiilleri ve güzellik-çirkinlik, hayır-şer anlatılır.
(Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.