Farsçadan Türkçeye kelime geçişlerinde ilk madde edebi etkileşim olarak görülebilir. Divan edebiyatının iki temel kaynağı mevcuttur: Dinî ve din dışı kaynaklar.
Dinî kaynaklar: Kur'an, hadisler, kıssa ve menkıbeler.
Din dışı kaynaklar: mitoloji, tarih, efsaneler, sosyal ve kültürel konular
Selçuklular döneminde Konya'nın Farslı şairler için bir üs olması, Farsçadan çeviriler yapılması, Osmanlı sahasında birçok şairin Farslı şairlere yetişme gayreti ve Farsça şiir yazmaları, Mesnevi şerhleri, Şehname okuma geleneği gibi unsurların geçişlere zemin hazırladığını söylemek gerekir.
Farsçadan Türkçeye Kelime Transferleri
Farsçadan Türkçeye kelimeler, aşağıda verilecek şekillerde geçmiştir;
Edebiyat
Farsçadan Türkçeye sözcük transferini sağlayan en önemli yollardan bir tanesi, edebî etkileşimlerdir.
Farsçanın Türkçeye en büyük etkisi, divan edebiyatı dönemine aittir. Divan edebiyatı,
bilindiği gibi XIII. yüzyılın ikinci yarısında Farsça, Türkçe ve Arapça olmak üzere üç dil
ve medeniyetin etkisi altında ortaya çıkıp hızlı bir şekilde gelişip zirveye ulaşmıştır. Divan
edebiyatının temel kaynaklarını iki gruba ayırabiliriz: 1. Dinî kaynaklar (Kur’an-ı Kerim, dinî
hadisler, dinî şahsiyetlere ait kıssalar ve evliya menkıbeleri) 2. Din dışı Kaynaklar (mitoloji
ve efsaneler, tarihî, sosyal ve kültürel konuları içeren kaynaklar) Hoca Sadeddin Efendi’nin
Tâcü’t-Tevarih adlı eseri, Osmanlı edebiyatının temsilcisi olmakla birlikte ciddi oranda Farsça
kelimeler içermektedir. Fars edebiyatında yaratılıp Türk edebiyatına Türkçe olarak kazandı-
rılmış eserler (Leyla ile Mecnun, Hüsrev ile Şirin) ve Farsça eserlere yazılan şerhler de iki dilin
etkileşiminin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır (Delberipour, 1995, s. 45).
Tasavvuf
İran’dan Osmanlı toprağına göç edip özellikle Konya ve çevresine yerleşen İranlı mutasavvıfların
kullandıkları sözcükler (ayin, dergâh, cem, kalender, pir, mürit, namaz ve niyaz gibi
kelimeler), zamanla Osmanlı kültürünün bir parçası olup Türkçede yer edinmiştir.
Adlandırmalar
Dinî ve tasavvufi amaçlar dışında, Osmanlı sarayında pek çok Farsça isim şahıslara konulmuş-
tur (II. Bayezid’in eşinin ismi Bezmara ve VI. Mehmed’in eşinin ismi Nigâr olduğu gibi). Şahıs
isimleri dışında çiçek, meyve, gün isimleri de genelde Farsçadan Türkçeye geçmiş sözcükler-
Geçmişten Günümüze Farsça ve Türkçe Arasındaki Etkileşimler
SOSYOLOJİ
119
dir (abdest, aferin, asitane, bade, çeşme, sarhoş, peri, nilüfer, gülnaz, yezdan, çile ve bunlara
benzer isimler Farsça kökenli sözcüklerdir). Bunu da unutmamak gerekir ki bu kelimelerin
bazıları, abdest gibi, bugünkü Farsçada kullanılmamaktadırlar (Kırlangıç, 2003, s. 13).
Türkçeden Farsçaya Kelime Transferleri
Türkçeden Farsçaya geçen kelimeler, genellikle Türklerin İran’a istilaları dönemi ve yakın
dönemlere (aydınlanma dönemlerine) aittir. Türkçeden Farsçaya geçen sözcükleri şu şekilde
sınıflandırabiliriz:
1. Ordu ve savaş ile ilgili sözcükler (tüfek ve silah isimleri gibi)
2. Hukuki sözcükler (yasa gibi)
3. İdari ve resmî sözcükler (abdar başı, ağacı, atabek (ata bey), kapıcı başı, kapıcı, eşek ağası
gibi)
4. Sosyal ve genel sözcükler (yayla, kışla, ağanine, karanine, sedr-i azem, meşruta, sefir-i
kebir, divan-ı temiz gibi)
Bu Türkçe sözcüklerin bazıları az bir değişime uğrayıp Farsça ses kurallarına uyup hayatlarına
devam etmektedirler; örneğin karanine, kayın ana kelimesinden alınmıştır. Kayın ana da kendisi
kaimmakan kelimesinin bozulmuş şeklidir. Bazı sözcükler ise Türkçeden Farsçaya geçmiş,
bu sözcüklerin yarısı Türkçe kalmış yarısı da Farsçalaştırılmıştır. Örneğin ağanine, babaanne
anlamında olup bu kelimelerden biridir. Eskiden baba ve mader (anne anlamında) Farsçada
orta düzey ailelerde kullanılmayıp aristokrat ailelere özgü olduğu için ağanine ibaresinde,
baba kelimesinin yerini ağa kelimesi tutmuştur. İsfahan’ın bazı bölgelerinde -özellikle Türk
boylarının bulunduğu bölgelerde- hâlen bu tarz kelime ve tabirler kullanılmaktadır.
Musiki (çalgı ve makamlar) ile ilgili pek çok sözcük, Farsçadan Türkçeye geçmiştir. Fakat zaman
içerisinde bu kelimeler bazı taassuplar ve baskılar nedeniyle Farsçadan kaldırılıp onun
yerine başka kelimeler gelmiştir ya da tamamen yok olmuştur. Osmanlı sarayında ise İran
musikisine olan ilgi ve taassuptan, baskılardan uzak bir ortam nedeniyle Farsça kökenli
sözcükler korunmuştur. Neva, nihavend, ahenk, şehnaz gibi müzikle ilgili pek çok kavram
Farsça kökenli sözcüklerdir.
Kimi zaman Türkçe tamlamalar oluşturmak için Farsça ekler Türkçe sözcüklerle birleşmiştir:
Ber hayat ve bi namaz gibi.
Ber (Farsça ek) hayat (Türkçe sözcük)
Bi (Farsça ek) namaz (Türkçe sözcük)
Bazen Farsçadan Türkçeye geçmiş olan kelimeler, şekil değişikliğine uğramadan anlam de-
ğişikliğine uğramışlardır. Mesela asayiş Farsça bir sözcük olarak Türkçeye geçmiş, anlam de-
ğişikliğine uğramıştır. Buna benzer bir durum mükâfat kelimesi için de geçerlidir.
III. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi - Bildiriler Kitabı IV
120
Kimi zaman da Farsça ekler; Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelere eklenip yeni kelimeler tü-
retilmiştir:
Hasta+hane: Hastane (hasta:Arapça-hane:Farsça)
Bey+zade: Beyzade (bey:Türkçe-zade:Farsça)
Esrar+keş:esrarkeş / Ala+çiğ:alaçiğ / Garaz+kâr:garazkâr
Sanat, Edebiyat, Dil, Kültür; Osmanlı Türkçesi / Osmanlıca örnek metin ve okunuşları
Translate
Sayfalar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.