İstanbul'un fethi için ebced hesabı kullanılarak çok sayıda tarih düşürülmüştür. Onlardan birisi şu şekildedir:
Beldetün Tayyibetün
|
بلدة طیبة
|
||
ت
|
د
|
ل
|
ب
|
400
|
4
|
30
|
2
|
2+30+4+400=436
|
بلدة
|
||
ت
|
ب
|
ی
|
ط
|
400
|
2
|
10
|
9
|
9+10+2+400=421
|
طیبة
|
||
436+421=
857 (Hicrî) 1453 (Miladî)
|
İstanbul'un fethine düşürülen en meşhur tarih: Beldetün Tayyibetün (Güzel, temiz belde). İstanbul fethinin tarihi olarak kullanılan bu kelime, Kuran-ı Kerim'den "Beldetün Tayyibe ve Rabbün gafur" lafz-ı şerifinden alınmadır. Bu tarihlerin başında Tarih-i Feth-i İslambol, Tarih-i Konstatiniyye, Tarih-i Feth-i Konstantiniyye, Feth-i Konstatiniyye, Feth-i İstanbul ibaresi bulunur.
Kaynakça: Ünver, A. S. (1953). İstanbul Fethiyle Kalelerinin Manzum ve Mensur Tarih İbareleri. İstanbul: İstanbul Fetih Derneği Neşriyatı, s. 12-13.
İstanbul ve İstanbul'un fethiyle bir seyahat kitabından alıntı:
Fransız seyyah İstanbul’u ve fethini şöyle anlatıyor: İstanbul’u gören herkes, onun bütün dünyaya hakim bir konuma sahip olması sebebiyle, dünyanın en güzel yeri olduğunda birleşir. Avrupa da Trakya’dan Boğaz’a doğru uzanmış bir yerde kurulmuştur, buradan Asya’ya geciş ancak yarım saat sürmektedir. İhtiyaç duyulan veya arzulanan her şey, bütün kıyıları denizle çevrili olan İstanbul’a büyük miktarda deniz yoluyla her taraftan getirilebiliyordu. Akdeniz ve Karadeniz’e açılan bu iki boğaz öyle karşı karşıya gelmişlerdir ki, rüzgar biri yoluyla gemilerin İstanbul’a gelişine mani olsa, diğeri yoluyla gelmek için müsait bir durum ortaya çıkardı. Bu iki deniz arasında limanın girişinde tabiat, sanatın hiçbir yardımını görmeksizin dünyanın en güzelini yarattı, burazı en az 6 mil çevreye ve 1 mil genişliğe sahiptir. Kıyılarının elverişli olması sebebiyle gemiden doğrudan doğruya, kayığa binmeksizin karaya çıkılabilir, çünkü en büyük gemiler hiç zahmetsiz karaya yanaşabilirler… 1203 yılında İstanbul Venedikliler ile birlik olan Fransızlar tarafından Bizanslılardan alındı ve 1254’te Paleologlar burayı yeniden ele geçirdiler, nihayet Türk hükümdarı 2. Mehmed 29 Mayıs 1453 Salı günü burasını fethetti. 1453 yılının Penteköte bayramında Türkler burayı fethettiler ve bu tarihten itibaren orası Türklerin elindedir ve oraya İstanbul adını verdiler. Burası hemen hemen Lyon ile aynı iklim özelliği gösterir, bazen yaz aylarında sıcaklık bunaltıcı olur, özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında öğleden sonraları serin bir rüzgarın esmediği zamanlar, Fransızlar bu rüzgara, limanın ağzından gelmesi sebebiyle “dış rüzgar” derler. Bu şehir depremlere de maruz kalır, öyle ki gecede iki defa yer sarsıntısı hissettim. (Kaynak: 1655-1656’da Türkiye-Jean Thevenot, sayfa 55, 56)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.