Kasidelerin giriş bölümlerinde (nesib-teşbib) şair bahardan, bahar aylarından bahsederse bahariye denir.
Nefi'den bir bahariye örneği:
BAHÂRİYYE DER MEDH-İ ŞEYHÜLİSLÂM MUHAMMED EFENDİ
Mefâîlün
mefâîlün mefâîlün mefâîlün
Bahâr erdi yine bâğa döşendi nat’-ı jengârî
Yine Sultân-ı gül etdi müşerref taht-ı gülzârı
Yine bâd-ı sabâ üftân u hîzân erdi gülzâra
Dem-i Îsâ-veş ihyâ eyledi ezhâr u eşcârı
Letâfetden zemîn ferş-i münakkaş oldu aksiyle
Murassa’ sâye-bân edince çarh ebr-i güher-bârı
Erişdi pertev-i feyz-i bahâr âyîne-i çarha
Acep mi şimdi olsa jeng-i ebr-i tîreden ârî
Değildir lâle yer yer zâhir oldu andan âteşler
Zamâne tutdu çarh-ı âfitâba tîg-ı kuhsârı
Dönüp girdâb-ı bahr-ı hûna her gül lâlezâr içre
Dolaşdırmakda keştî-i karâr bülbül-i zârı
Nesîm ol denli nâzik tarh eder âb üzre emvâcı
Ki levh-i sîme üstâd edemez öyle kalem-kârî
Sanır damgâ-yı zerrîndir gören bir mâ’î hârâda
Niyân-ı âba düşmüş aks-i hûrşîd-i pür-envârı
Yer etdi bûy-ı gül şöyle dil-i pür-hûn-ı bülbülde
Ki oldu cismi reşk-i nâfe-i âhû-yı Tâtârî
Açıldıkça görünür mihr-i âli Husrev-i aşkın
Berât-ı şevk-ı bülbüldür değildir gonca tûmârı
Çerâğın hüsnünü inkâr edenler rûz-ı rûşende
Semen-zâr içre görsünler fürûğ-ı şem’-i gül-nârı
Döner gül-mîh-ı sîme câbecâ zerrîn-sebz üzre
Döküldükçe gül-i zerd üstüne bâdâmın ezhârı
Konup çeng edicek bülbül nihâl-i gülbün-i sebzi
Gümüş telden dizer ebr-i bahârî ana evtârı
Görüp dûd-ı derûnun halka halka bülbül-i zârın
Hevâdan öğrenir murgân-ı gülşen ilm-i edvârı
Habâb u kef değil mestânereftâr etmeden cûyun
Düşüp başından olmuşdur perîşân tâc u destârı
Değil şebnem zebân-ı sûsen etdi âb ile peydâ
Şu denli kıldı vasf-ı dâver-i pâkîze-girdârı
Ser-efrâz-ı zamâne mesned-ârâ-yı hudâvendî
Hünermend-i yegâne çehre-pîrâ-yı nikû-kârî
Sütûde kehf-i ümmet iftihâr-ı şer’-i peygamber
Güzide fahr-ı millet mahz-ı lutf-ı hazret-i Bârî
Seri erbâb-ı fazl üstâd-ı küll allâme-i âlem
Serîr-i ilm ü irfânın şehenşâh-ı cihân-dârı
Cenâb-ı müftî-i âlem ki ahkâm-ı fazîletde
Benân-ı fikri âsân hall eder her emr-i düşvârı
O dânâ-yı bülend-ahter ki olmuş neyyir-i re’yi
Cihânda şem’-i cem’-ârâ-yı bezm-i derk ü huşyârı
O çâpük-râyiz-i rahş-ı girân-reftâr-ı hikmet kim
Revâdır olsa Eflâtun önünce peyk-i reh-vârı
Mühim-perdâz-ı kânûn-ı hüner idrâk-i çâlâkı
Müretteb-sâz-ı esbâb-ı kerem tab’-ı sebük-bârı
Zihî Dârâ-yı dârü’l-mülk-i hüsn-i hulk u sîret
kim
Olur erbâb-ı dil bin cânile meftûn-ı etvârı
Zihî cevher-şinâs-ı çârsû-yı nüktedânî kim
Bilir kîrat ile kadr-i dür-i mazmûn-ı eş’ârı
Ger olsa ihtisâb-ı adli mâni’ seyr-i gülzâra
Sabâ zencîr-i emvâc ile bende eylerdi enhârı
Ger olsa pâs-ı hıfzı hâris-i ma’mûre-i sıhhat
Görünmez çeşm-i dilberde dahi âsâr-ı bîmârı
Eğer sultân-ı kahrı habse fermân etse hurşîdi
Zamâne ana zengî-pâsbân eyler şeb-i târı
Eğer salsa sipihre mihr-i lutfu zerrece pertev
Kevâkib haşre dek görmez sevâd-ı şebden âsârı
N’ola olsa zamân-ı devletinde âlem âsûde
Bırakdı fitneyi zındân-ı hâba baht-ı bîdârı
Ederdi nokta-i kilk-i celâl ü câhını merkez
Eğer devr etmeğe çarhın kifâyet etse pergârı
Nesîm-i nev-bahâr-ı hulkunu yâdetse bir şâir
Olur endîşesi sermâye-i dükkân-ı attârî
Felek-mesned hudâvendâ hıdîvâ dâverâ Sadrâ
Eyâ erbâb-ı dîn ü devletin serdâr u sâlârı
Sen ol sâhib-serîr-i mülk-i himmetsin ki
kurtardın
Keşâkeşden kemâl ehliyle çarh-ı dûn u gaddârı
Anılmaz oldu nâmı devr-i adlinde sitem-kârın
Meğer yâd ede âşık gamze-i merdüm-küş-i yârı
Sitemden ol kadar pâk etdi dehri âb-ı lutfun kim
Cihânda bertarafdır şimdi resm-i merdüm-âzârî
Sanırlar girdbâd hâk-ı dergâh-ı celâlindir
Fezâ-yı lâ-mekân içre görenler çarh-ı devvârı
Acep mi mübtelâ-yı lerze-i mevc olsa endâmı
Giriftâr-ı teb-i reşk etdi tab’ın bahr-ı zehhârı
Tutan muhkem esâs-ı mülkü kilk-i bî-karârındır
Binâ vîrân olur ger sâbit olmayınca mısmârı
Hüner gûyâ denizdir mâliki kilk-i güher-pâşın
Kerem gûyâ sadefdir tab’-ı pâkin dürr-i şehvârı
Tükendi reşha-i hâme tükenmez kıssa-i medhin
Meğer göz merdümün edem mürekkeb yerine cârî
Yazam tâ dilde bir nâzik gazel takrîb-i medhinle
Anınla anlayam sînemde bu cân-ı dil-efkârı
Sabâ çevgân edince turra-i pertâb-ı dildârı
Gelip âşıkların bir yere top oldu dil-i zârı
Döküldü sîneden peykân-ı yâr u penbe-i dâğım
Dıraht-ı huşke döndüm hâke düşmüş berg ile bârı
Geçer bir tîri bin dilden bulaşmaz kana peykânı
Ne sihr eyler kemân-keşlikde gör ol çeşm-i hûn-hârı
Anın cismi bunun cânı yanar bundan kıyâs eyle
Nice benzer esîr-i dûzehe hicrân giriftârı
Edâsı âb içinde yer yer âteş-pâre mazmûnlar
Acep mi etse Nef’î nazm ile da’vâ-yı sehhârı
Alır levh-i kaderden cezbe-i fikr ile mazmûnu
Tabî’at zâtını ta’rîfe hasr etdikçe güftârı
Çekerdim gevher-i râz-ı sipihri rişte-i nazma
Şebistân-ı senânın ana rağbet etse ebkârı
Bir ednâ mevci eyler dâmen-i eflâki pür-gevher
Getirse cûşa bâd-ı şevk-ı vasfın bahr-i efkârı
Suhan kâlâ-yı fâhirdir ne bilsin her denî kadrin
Bu cinsün hâce-i hüsn-i kabûlündür harîdârı
Hüner dünyâ değer bir gevher-i pür-kadr ü
kıymetdir
Zamân-ı devletindir bu metâ’ın rûz-ı bâzârı
N’ola şimdengeri şevk ile âheng-i du’â kılsam
Du’âdır söz karârın bulsa âyîn-i senâ-kârı
Nitekim şâh-ı gül gülşende ızhâr eyleye şevket
Çeke sünbül önünce tûğ ola sûsen silahdârı
Bula bâğ-ı murâdın gülbün-i ikbâl ile revnak
Ola câh ü sürûr ü emn ü râhat çâr dîvârı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.