Kaside nazım şeklinde şairler nesib-teşbib bölümünden farklı konulardan bahsedebilir. Şair kasidenin girişinde temmuz ayından bahsediyorsa bunlara temmuziye denir. Nefi'nin bir kasidesinin girişi temmuziye örneğidir:
TEMMÛZİYYE DER MEDH-İ VEZİR-İ A’ZAM NASÛH PÂŞÂ
Feilâtün
feilâtün feilâtün feilün
Yine erişdi temûz oldu cihân pür-tef ü tâb
Girdi bir hilkate hep âteş ü bâd âb u turâb
Erdi bir gâyete te’sîr-i hevâ kim bu mûr
Bir dem-i germ ile eyleridi deryâyı serâb
Hâk bir mertebe germ oldu ki devrân edemez
Nice tûfân ile bir zerre gubârın sîrâb
Dökülen hâke bu fasl içre değildir bârân
Hûy-feşân olmadadır tâb-ı temûz ile sehâb
Böyle germâda ki deryâları huşk etdi hevâ
Kûhdan zâhir ü cârî olanı sanmanız âb
Tâb-ı mihr oldu güdâzende-i tîg-ı kuhsâr
Cûy-veş akmadadır her yana pûlâd-ı müzâb
Böyle kalırsa güdâzendeg-i mihr eyler
Ma’den-i sîm olan yerleri bahr-ı sîm-âb
Nazm içün vasfını bu fasl-ı cahîm-efrûzun
Etse bir şâ’ir eger tab’ına tevcîh-i hıtâb
Düşmedin dâm-ı hayâle dahi bir demde eder
Tâb-ı endîşesi murgân-ı ma’ânîyi kebâb
Isınırdı yerine ka’r-ı çeh-i dûzahda
Etse Fir’avnı felek böyle hevâda gark-âb
Dündü hâkister-i pür-ahkere rîk-i ummân
Ahkerî gevher ü tennûr-ı pür-âteş girdâb
Aks-ı hâl-i ruh-ı hûbâna döner âyînede
Düşse deryâda eger mihre mukâbil dür-i nâb
Oldu pür-tâb o kadar şiddet-i germâdan kim
Andırır hâlet-i ser-germî-i uşşâkı habâb
Erdi ol dem ki sipend-i ser-âteş gibi hep
Sâbitât-ı felegi ede yerinden pertâb
Bir de sâbit ü seyyâr ü müneccimler ele
Hükm içün dahi ne takvîm ala ne usturlâb
Nem-çekân oldu felek kubbe-i germâbe gibi
Zann eder nâzil olan katreyi kim görse şihâb
Ne durur zer-ger-i dehr ana ta’accüb ederim
Bu kadar olmuş iken pûte-i gerdûn pür-tâb
Eridip kurs-ı zer-i mihri de meh gibi niçün
Etmez ol râyiz-i tünd-i eblak-ı devrâna rikâb
Şehsüvâr-ı saf-ı meydân-ı sa’âdet ki eder
Peyk-i çâlâk-ı zafer pîş-i rikâbında şitâb
Kâmkâr-ı felek evreng-i adâlet ki olur
Devr-i mîm-i keremi cân u dile tavk-ı rikâb
Takviyet-bahş-ı zafer silsile-bend-i a’dâ
Himmet-âmûz-ı kerem ukde-güşâ-yı ahbâb
Müşterî-kevkebe düstûr-ı utârid-menşûr
Âsumân-pâye Hudâvend-i hümâyûn-elkâb
Kıble-gâh-ı ulemâ dâd-penâh-ı fukarâ
Pâdişâh-ı vüzerâ Âsaf-ı Cemşîd-cenâb
O Nasûh-ism ü Alî-kevkebe kim münseddir
Tevbe-i hasmına dergâh-ı rızâ-yı tevvâb
Ol ki şâhân-ı felek-mertebe-i rûy-ı zemîn
Azm-ı şân u şükûhundan ederşerm ü hicâb
Ol ki bir kûşesidir bâr-geh-i rif’atinin
Bu ne eyvân-ı mu’allâ-yı zer-endûde kıbâb
Ol ki tâc-ı ser-i ikbâline konsa yaraşır
Bu dıranşâh-ı güher bî-bedel-i âlem-tâb
Kevkeb-i sa’d-i bülendi felek-i haşmete mâh
Meşreb-i pâk u latîfi çemen-i devlete âb
Gökde mihr ahter-i bahtından eder kesb-i şeref
Yerde deryâ kef-i cûdundan alır feyz-i nisâb
Harem-i himmetine devr-i felek halka-i der
Ka’be-i ismetine perr-i melek perde-i bâb
Fikri Cemşîd-i cihân-bân-ı serîr-i tedbîr
Re’yi hûrşîd-i celî-şa’şa’a-i subh-ı savâb
Uyusa fitnesi devrinde n’ola her mülkün
Etmede çarh o kadar ana müheyyâ esbâb
Ki olur fitne-i mülk-i dile âsâyiş içün
Perde-i çeşm-i bütân çâr-şeb-i pister-i hâb
Görse ger bârika-i re’yini rü’yâda olur
Şu’le-i şem’-i seher sehper-i şeb-reng-i gurâb
Adli ger şâmil-i ahvâl-i tuyûr olsa dahi
Heves-i sayd-ı kebûterle per açmazdı ukâb
Tâzelense n’ola gül gibi yine bâğ-ı cihân
Âb-ı adliyle döner şimdi bu köhne dolâb
Edeli ma’deletin muhtesib-i kişver-i dîn
Alemi vehme düşürdü o kadar bîm-i ikâb
Ki yerin gamze-i dilber gibi her mest-i müdâm
Eyledi dağdağa-i havf ile künc-i mihrâb
Meşreb-i dânişi ol mertebeden âlîdir
Ki felek ede ana sırr-ı kazâyı işrâb
Vasf-ı şemşîrini kim yazsa mürekkeb yerine
Dökülür kâğıda nevk-i kaleminden hûn-âb
Vâdî-i midhat-ı hulkunda ger etse tek u pû
Arak-ı cebhe-i endîşe verir bûy-ı gülâb
Nehyi bu mertebe rüsvâlığına münkir olup
Etse ger şemse-i burka’-fiken-i çarha itâb
Çâk edip kûşe-i destâr-ı Mesîhâyı o dem
Pâresin rûy-ı cihân-tâbına eylerdi nikâb
Sadr-ı âlî-nazarâ Âsaf-ı sâhib-hünerâ
Ey şeref-bahş-ı serîr-i Cem ü tâc-ı Dârâb
Erdi bir rif’ate erbâb-ı hüner devrinde
Ki eder çarh-ı denî-perver-i dûn istiğrâb
Gitdi ol dem ki felek ârzû-yı devlet ile
Eyleye yok yere erbâb-ı kemâli itti’âb
Âsumân-ı semt-i müdârâya döşendiolalı
Âsitân-ı keremin ehl-i dil ü tab’a me’âb
Cümleden bencileyin şâ’ir-i nâzik-tab’a
Bir dem olmazdı ki çarhetmeye bin dürlü azâb
Hamdü lillâh eser-i âtıfetinle şimdi
Felege kevkeb-i ikbâlim eder nâz u itâb
Yalınız kevkeb-i bahtımda değil lutfun ile
Etdi tab’ımda vü nazmımda terakkî îcâb
Bahr-ı tab’ım nem-i ebr-i kereminle pür-dürr
Silk-i nazmım güher-i medhin ile ziynet-yâb
Eylesem nazm ile da’vâ-yı kerâmet şimdi
Eder ıkrâr ile dünyâ sözüme redd-i cevâb
Bu kerâmet bana besdir ki midâd-ı hâmem
Doısta Âb-ı hayât ola adûya zehr-âb
Lezzetinden kim okursa suhan-ı şîrînim
Şerbet-i şehd-i musaffâ olur ağzında lu’âb
Nazm-ı rengînimi kim yazsa midâd-ı siyehin
Gösterir aks-i safâ-güsteri yâkût-ı müzâb
Lafz-ı rengîne de olmazsa mukarin nazmım
Hüsn-i ta’bîrim eder yine cihânı i’câb
Reng-i rû öyle midir şâhid-i mazmûnumda
Ki ola çehre-nümâ olmada muhtâc hıdâb
Söz değil âb-ı revândır yazılan eş’ârım
Hâr u hasdır anın üstünde hurûf u i’râb
Raks eder nağme-i kânûn-ı belâgatle felek
Destine mutrıb-ı endîşem alınca mızrâb
Mest olur nükhet-i sahbâ-yı ma’âniyle melek
Sâkî-i tab’ım edince heves-i bezm-i şarâb
Tâb-ı fikrimle sanem-hâne-i ma’nâ rûşen
Âb-ı nazmımla gülistân-ı tahayyül şâd-âb
Benim ol nâdire gavvâs ki olsa ne kadar
Bahr-ı endîşe amîk u dür-i ma’nâ kem-yâb
Dalarım ka’rına bir demde yine hem ederim
Sâhilin pür-dür-i şeh-dâne vü şehvâr u hoş-âb
Dürr-i meknûn ise de nazmım eger ey Nef’î
Düşürür yine kesâda anı ayb-ı ıtnâb
Demidir kuvvet-i sıdk ile gümân-ı dilden
Eylesen tîr-i felek-dûz-ı du’âyı pür-tâb
Nite kim tâb-ı cihân-sûz-ı temûz ile olur
Âlem-i âteş-gede vü âb ü hevâ âteş-tâb
Rûz-ı nevrûz gibi hurrem olup her rûzu
Görmeye tâb-ı temûz-ı gamı târ u zi-hisâb
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.