Translate

Cuma, Kasım 19, 2021

Temmuziye Örneği (Nefi)

 Kaside nazım şeklinde şairler nesib-teşbib bölümünden farklı konulardan bahsedebilir. Şair kasidenin girişinde temmuz ayından bahsediyorsa bunlara temmuziye denir. Nefi'nin bir kasidesinin girişi temmuziye örneğidir:


TEMMÛZİYYE DER MEDH-İ VEZİR-İ A’ZAM NASÛH PÂŞÂ

 

Feilâtün feilâtün feilâtün feilün

 

Yine erişdi temûz oldu cihân pür-tef ü tâb

Girdi bir hilkate hep âteş ü bâd âb u turâb

Erdi bir gâyete te’sîr-i hevâ kim bu mûr

Bir dem-i germ ile eyleridi deryâyı serâb

Hâk bir mertebe germ oldu ki devrân edemez

Nice tûfân ile bir zerre gubârın sîrâb

Dökülen hâke bu fasl içre değildir bârân

Hûy-feşân olmadadır tâb-ı temûz ile sehâb

Böyle germâda ki deryâları huşk etdi hevâ

Kûhdan zâhir ü cârî olanı sanmanız âb

Tâb-ı mihr oldu güdâzende-i tîg-ı kuhsâr

Cûy-veş akmadadır her yana pûlâd-ı müzâb

Böyle kalırsa güdâzendeg-i mihr eyler

Ma’den-i sîm olan yerleri bahr-ı sîm-âb

Nazm içün vasfını bu fasl-ı cahîm-efrûzun

Etse bir şâ’ir eger tab’ına tevcîh-i hıtâb

Düşmedin dâm-ı hayâle dahi bir demde eder

Tâb-ı endîşesi murgân-ı ma’ânîyi kebâb

Isınırdı yerine ka’r-ı çeh-i dûzahda

Etse Fir’avnı felek böyle hevâda gark-âb

Dündü hâkister-i pür-ahkere rîk-i ummân

Ahkerî gevher ü tennûr-ı pür-âteş girdâb

Aks-ı hâl-i ruh-ı hûbâna döner âyînede

Düşse deryâda eger mihre mukâbil dür-i nâb

Oldu pür-tâb o kadar şiddet-i germâdan kim

Andırır hâlet-i ser-germî-i uşşâkı habâb

Erdi ol dem ki sipend-i ser-âteş gibi hep

Sâbitât-ı felegi ede yerinden pertâb

Bir de sâbit ü seyyâr ü müneccimler ele

Hükm içün dahi ne takvîm ala ne usturlâb

Nem-çekân oldu felek kubbe-i germâbe gibi

Zann eder nâzil olan katreyi kim görse şihâb

Ne durur zer-ger-i dehr ana ta’accüb ederim

Bu kadar olmuş iken pûte-i gerdûn pür-tâb

Eridip kurs-ı zer-i mihri de meh gibi niçün

Etmez ol râyiz-i tünd-i eblak-ı devrâna rikâb

Şehsüvâr-ı saf-ı meydân-ı sa’âdet ki eder

Peyk-i çâlâk-ı zafer pîş-i rikâbında şitâb

Kâmkâr-ı felek evreng-i adâlet ki olur

Devr-i mîm-i keremi cân u dile tavk-ı rikâb

Takviyet-bahş-ı zafer silsile-bend-i a’dâ

Himmet-âmûz-ı kerem ukde-güşâ-yı ahbâb

Müşterî-kevkebe düstûr-ı utârid-menşûr

Âsumân-pâye Hudâvend-i hümâyûn-elkâb

Kıble-gâh-ı ulemâ dâd-penâh-ı fukarâ

Pâdişâh-ı vüzerâ Âsaf-ı Cemşîd-cenâb

O Nasûh-ism ü Alî-kevkebe kim münseddir

Tevbe-i hasmına dergâh-ı rızâ-yı tevvâb

Ol ki şâhân-ı felek-mertebe-i rûy-ı zemîn

Azm-ı şân u şükûhundan ederşerm ü hicâb

Ol ki bir kûşesidir bâr-geh-i rif’atinin

Bu ne eyvân-ı mu’allâ-yı zer-endûde kıbâb

Ol ki tâc-ı ser-i ikbâline konsa yaraşır

Bu dıranşâh-ı güher bî-bedel-i âlem-tâb

Kevkeb-i sa’d-i bülendi felek-i haşmete mâh

Meşreb-i pâk u latîfi çemen-i devlete âb

Gökde mihr ahter-i bahtından eder kesb-i şeref

Yerde deryâ kef-i cûdundan alır feyz-i nisâb

Harem-i himmetine devr-i felek halka-i der

Ka’be-i ismetine perr-i melek perde-i bâb

Fikri Cemşîd-i cihân-bân-ı serîr-i tedbîr

Re’yi hûrşîd-i celî-şa’şa’a-i subh-ı savâb

Uyusa fitnesi devrinde n’ola her mülkün

Etmede çarh o kadar ana müheyyâ esbâb

Ki olur fitne-i mülk-i dile âsâyiş içün

Perde-i çeşm-i bütân çâr-şeb-i pister-i hâb

Görse ger bârika-i re’yini rü’yâda olur

Şu’le-i şem’-i seher sehper-i şeb-reng-i gurâb

Adli ger şâmil-i ahvâl-i tuyûr olsa dahi

Heves-i sayd-ı kebûterle per açmazdı ukâb

Tâzelense n’ola gül gibi yine bâğ-ı cihân

Âb-ı adliyle döner şimdi bu köhne dolâb

Edeli ma’deletin muhtesib-i kişver-i dîn

Alemi vehme düşürdü o kadar bîm-i ikâb

Ki yerin gamze-i dilber gibi her mest-i müdâm

Eyledi dağdağa-i havf ile künc-i mihrâb

Meşreb-i dânişi ol mertebeden âlîdir

Ki felek ede ana sırr-ı kazâyı işrâb

Vasf-ı şemşîrini kim yazsa mürekkeb yerine

Dökülür kâğıda nevk-i kaleminden hûn-âb

Vâdî-i midhat-ı hulkunda ger etse tek u pû

Arak-ı cebhe-i endîşe verir bûy-ı gülâb

Nehyi bu mertebe rüsvâlığına münkir olup

Etse ger şemse-i burka’-fiken-i çarha itâb

Çâk edip kûşe-i destâr-ı Mesîhâyı o dem

Pâresin rûy-ı cihân-tâbına eylerdi nikâb

Sadr-ı âlî-nazarâ Âsaf-ı sâhib-hünerâ

Ey şeref-bahş-ı serîr-i Cem ü tâc-ı Dârâb

Erdi bir rif’ate erbâb-ı hüner devrinde

Ki eder çarh-ı denî-perver-i dûn istiğrâb

Gitdi ol dem ki felek ârzû-yı devlet ile

Eyleye yok yere erbâb-ı kemâli itti’âb

Âsumân-ı semt-i müdârâya döşendiolalı

Âsitân-ı keremin ehl-i dil ü tab’a me’âb

Cümleden bencileyin şâ’ir-i nâzik-tab’a

Bir dem olmazdı ki çarhetmeye bin dürlü azâb

Hamdü lillâh eser-i âtıfetinle şimdi

Felege kevkeb-i ikbâlim eder  nâz u itâb

Yalınız kevkeb-i bahtımda değil lutfun ile

Etdi tab’ımda vü nazmımda terakkî îcâb

Bahr-ı tab’ım nem-i ebr-i kereminle pür-dürr

Silk-i nazmım güher-i medhin ile ziynet-yâb

Eylesem nazm ile da’vâ-yı kerâmet şimdi

Eder ıkrâr ile dünyâ sözüme redd-i cevâb

Bu kerâmet bana besdir ki midâd-ı hâmem

Doısta Âb-ı hayât ola adûya zehr-âb

Lezzetinden kim okursa suhan-ı şîrînim

Şerbet-i şehd-i musaffâ olur ağzında lu’âb

Nazm-ı rengînimi kim yazsa midâd-ı siyehin

Gösterir aks-i safâ-güsteri yâkût-ı müzâb

Lafz-ı rengîne de olmazsa mukarin nazmım

Hüsn-i ta’bîrim eder yine cihânı i’câb

Reng-i rû öyle midir şâhid-i mazmûnumda

Ki ola çehre-nümâ olmada muhtâc hıdâb

Söz değil âb-ı revândır yazılan eş’ârım

Hâr u hasdır anın üstünde hurûf u i’râb

Raks eder nağme-i kânûn-ı belâgatle felek

Destine mutrıb-ı endîşem alınca mızrâb

Mest olur nükhet-i sahbâ-yı ma’âniyle melek

Sâkî-i tab’ım edince heves-i bezm-i şarâb

Tâb-ı fikrimle sanem-hâne-i ma’nâ rûşen

Âb-ı nazmımla gülistân-ı tahayyül şâd-âb

Benim ol nâdire gavvâs ki olsa ne kadar

Bahr-ı endîşe amîk u dür-i ma’nâ kem-yâb

Dalarım ka’rına bir demde yine hem ederim

Sâhilin pür-dür-i şeh-dâne vü şehvâr u hoş-âb

Dürr-i meknûn ise de nazmım eger ey Nef’î

Düşürür yine kesâda anı ayb-ı ıtnâb

Demidir kuvvet-i sıdk ile gümân-ı dilden

Eylesen tîr-i felek-dûz-ı du’âyı pür-tâb

Nite kim tâb-ı cihân-sûz-ı temûz ile olur

Âlem-i âteş-gede vü âb ü hevâ âteş-tâb

Rûz-ı nevrûz gibi hurrem olup her rûzu

Görmeye tâb-ı temûz-ı gamı târ u zi-hisâb


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.