14. Yüzyıl Eski Türk Edebiyatı
1.
Anadolu Selçuklu Devleti
1243'te (Kösedağ Savaşı) Moğollara yenildi. Anadolu'da Selçuklu hakimiyeti
kalmayınca beylikler dönemi başladı. Bu da Türkçe'nin ve Türk edebiyatının
önünün açtı. Osmanoğulları, Germiyanoğulları, Karamanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları
gibi çok sayıda beylik, Türkçeye hizmet etmeye başladı. Beyliklerde yaşayan
beyler, Türkçeyi ön plana çıkardı.
2.
Bu dönemde eserlerinde
Türkçe kelime sayısı yüksektir.
3.
Ancak eserlerde aruzu
kusuru boldur. Aruz uzun ünlülerle yazıldığı için Türkçe kelimelerin çokluğu
aruz kusurlarını artırmıştır.
4.
Dönemin eserleri dini,
tasavvufi içerikli eserlerdir. Beyliklerin ve Anadolu'nun içinde bulunduğu güç
koşullar ve kargaşa, din ve tasavvufun eserlerde fazla yer almasına sebep olmuş
olabilir.
5.
Aruzun çok kullanılan
vezinleri, sık kullanılan hece vezinlerine yakın olan vezinler olmuştur. Mesela
11'li hece ölçüsüne yakın olan Fâilâtün, Fâilâtün, Fâilün vezninin tercih
edilmesi gibi.
6.
Bu dönemde, tercüme sayısı
fazladır.
7.
Gazel ve kaside sayısı
azdır. Kaside sunulacak kişi sayısı da sınırlıdır. Gazel henüz
yaygınlaşmamıştır.
8.
Kurucu şairler bu dönemdir.
Mesela Ahmedî, kasidede ilk defa şitaiye, temmuziye, bahariyeye yer verdiği
için türün kurucusu konumuna geçmiştir.
Yunus Emre
Hayatı hakkında bilinenler çok azdır. Bilgiler bu dönemdeki
menakıbnamelerden alınmadır. Yaşadığ yüzyılla ilgili tartışmalar da mevcuttur.
Anadolu'da hem divan hem mesnevi sahibi ilk şairdir. Divan
ve Risaletü'n Nushiye onun iki önemli eseridir.
Şiirlerinden iyi bir eğitim aldığını anlamak mümkündür.Dini
kaynaklardan Farsça eserlere kadar her konudaki bilgisi eserlerine yansımıştır.
Türkçenin zirve şahsiyetlerinden biridir.
Çok sevilen bir şair olduğu için Yunus Emre mahlasıyla
yazılmış birçok şiirin tam olarak kime ait olduğu bilinmemektedir. Asıl Yunus
ve diğer Yunusların şiirleri birbirine karışmış durumdadır.
Şeyyad Hamza
1348'deki Veba salgını hakkında bilgi verdiği için bu
yüzyıla dahil edilmiştir. Ancak yaşadığı yüzyıl Ahmed Fakih gibi tartışmalıdır.
Heceyle de aruzla da şiirler yazmıştır.
Yusuf u Züleyha, Kuran-ı Kerim'deki Yusuf Kıssası
mülhem yazılmış dini-tasavvufi mesnevinin Anadolu'daki ilk örneğidir.
Dâstân-ı Sultan Mahmud diğer eseridir. 79 beyitlik bu
küçük mesnevi, Sultan Mahmud'la bir dervişin karşılaşmasını anlatır. Mesnevide
Sultan Mahmud maddeyi, yoksul derviş manayı temsil eder.
Ahval-i Kıyamet ise kıyametin hallerini anlatır.
Mirac-name adlı eseri Peygamberimiz Hazret-i
Muhammed'in miraca çıkışını anlatır.
Vefat-ı Hazret-i Muhammed adlı diğer eseri ise
Peygamberimiz Hazret-i Muhammed'in ölümün anlatır.
Gülşehri
Aşık Paşa'dan önce Anadolu'nun önemli kültür merkezi
Kırşehir'de yetişmiş bir şairdir.
Gülşehri'nin ilk eseri Felek-name'dir. Dini,
tasavvufi içerlidir ve Farsçadır. Eserinde Mevlana'nın Mesnevi adlı eserinden
faydalanmıştır.
Feridüddin Attar'ın Mantıku't Tayr adlı mesnevisini
Türkçeye çevirmiştir. Ancak eser çeviriyi aşmış, hikayeye kendinden bölümler
eklemiştir. Bu haliyle Gülşehri, Türk edebiyatının ilk fabl yazarı
olmuştur.
Aruz-ı Gülşehri adlı eseri de aruz hakkında bilgi
veren önemli bir eserdir. 16 varak ve Farsçadır.
Kuduri Tercümesi varlığı bilinen ancak elde
bulunmayan bir eserdir.
Keramat-ı Ahi Evran 164 beyitlik Türkçe bir
mesnevidir.Ahi Evran'ın kerametleri anlatılır.
Gülşehri Mevlana'nın Mesnevi-i Manevi adlı eserini tercüme
ve şerh etmiştir.
Türk edebiyatında ilk defa mahlas kullanan şair
Gülşehri'dir.
Gülşehri, neden Türkçeyi tercih ettiğini ve Türkçe sevgisini
şöyle anlatır:
Ben bu Türkî defterin çün dürmeyem
Pârisîçesi-y-ile degşürmeyem
Kimse böyle tonlu söz söylemedi
Kimse bundan yig kitâb eylemedi
Aşık Paşa
1272 Kırşehir doğumlu bir şairdir. Asıl adı Ali, mahlası
Aşık'tır. Baba İlyas'ın torunudur. Döneminin iyi eğitim almış, alim
kimselerindendir.
Garib-name
Tercüme eserlerin ve Farsça eserlerin bol olduğu bir dönemde
telif eser olması yönüyle dikkat çekicidir. Hacimli bir eserdir. 10613 beyitten
oluşur.
Aşık Paşa, Türkçeye verdiği önemle dikkat çeken bir isimdir:
"Eserini Türk milleti için yazar. Türkçenin o devirde hor görüldüğünü, her
dilin araştırılıp incelendiğini, öteki dillerde eserler verildiğini, Türk dili
ile kimsenin ilgilenmediğini,
bu durumu Türk milletinin de bilmediğini ve Garib-nâme adlı
eserini bunun için yazdığını,böylece Türklüğün kendi dilinde eserler okuyup
hikmetlere ulaşmasını ve mahrum
kalmamasını ister." (Garibname-Kemal Yavuz) Bunu şu
beyitlerde dile getirir:
Gerçi kim söylendi bunda Türk dili
İlla ma‘lum oldı ma‘nî menzili
Türk diline kimsene bakmaz-ıdı
Türklere hergiz gönül akmaz-ıdı
Türk dahı bilmez-idi ol dilleri
İnce yolı ol ulu menzilleri
Bu Garîb-nâme anın geldi dile
Kim bu dil ehli dahı ma‘ni bile
.....
Tâ ki mahrûm kalmaya Türkler dakı
Türk dilinde anlayalar ol Hak’ı
Aşık Paşa'nın diğer eserleri şunlardır:
Fakrnâme
Vasf-ı Hâl
Kimya Risâlesi
Hikâye
Elvan Çelebi
Aşık Paşa'nın oğludur. Babailer İsyani hakkında bilgi verir.
Büyük Dedesi Baba İlyas'ın başından geçenleri Menakıbü'l Kudsiye fi
Menasibi'l Ünsiye adlı eseri yazıyor. Türk edebiyatının ilk
menakıbnamesidir. Selçuklu Devleti'ni uğraştıran Babailer İsyanı hakkında
önemli bilgiler bu eserde yer alır.
Hoca Mesud
Süheyl ü Nevbahar'ı Farsçadan tercüme ettiğin
söylemiştir. Farsçada böyle bir eser yoktur. Arapça-Farsça kelimelerin Türkçede
nasıl kullanıldıklarını göstermesi açısından ilginçtir.
Diğer eseri Bostan'dan yaptığı çeviridir. Eserin adı Ferhengname-i
Sadi'dir.
Yusuf Meddah
Dört mesnevi yazmıştır. Hamse sahibi olmaya çok yaklaşmış
bir isimdir.
Varaka ve Gülşah, yaklaşık 1700 beyittir. 1342'de
Sivas'ta yazmıştır. Altı bölümdür.
Hâmûşnâme, Farsça olan mesnevi 699’da (1300) kaleme
alınmıştır. Erzincan'da Yusuf'u Meddah'ın ağzından kaçırdığı bir sözün başına
iş açması üzerine yazmıştır. Dilini tutmanın gerekliliğini anlatan on hikâye
bulunur.
Dâsitân-ı İblîs aleyhi’l-la‘ne, yaklaşık 240 beyit
olup aruzun “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla nazmedilmiştir. Tercümedir.
Maktel-i Hüseyin, Şevval 763’te (Ağustos 1362),
“Kötürüm” lakabıyla anılan Candaroğlu Hükümdarı Celâleddin Bayezid adına Şiî
âlimlerinden Ebû Mihnef’in aynı adlı eserinden tercüme edilen mesnevi 2824
beyittir. On meclisten oluşur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.