Eski Türk şiirinde sagu, Halk şiirinde ağıt, Divan şiirinde mersiye olarak geçen nazım türleri ölümü anlatır.
Şeyh Galip-Mersiye Örneği:
MERSİYE
Mersiye Berây-ı Esrâr Dede
Kan ağlasın bu dîde-i dür-bârım
ağlasın
Ansın benim o yâr-ı vefâdârım
ağlasın
Çeşm ü dehân u ârız u
ruhsârım ağlasın
Başdan başa bu cism-i
siyehkârım ağlasın
Ağyârım ağlasın bana hem
yârım ağlasın
Gûş eyleyen hikâyet-i Esrârım
ağlasın
Nâdîde bir güher telef etdim
dirîğ u âh
Hak içre defn edip gerü
gitdim dirîğ u âh
Zât-ı şerîfi âleme bir
yâdigâr idi
Fakr u fenâ vü aşk-ı hüner
ber-karâr idi
Her şeb misâl-i şem’ benimle
yanar idi
Sâye gibi yanımda enîs-i
nehâr idi
Hakka tamâm âşık idi yâr-ı
gâr idi
Bir kaç zamân mu’ammer olaydı
ne var idi
Allâh verdi aldı yine kurb-ı
hazrete
Bize kaldık intizâile rûz-ı
kıyâmete
Ahir nefesde sohbeti oldu
mahabbet âh
Bir yara urdu bağrıma â
derd-i fürkat âh
Gelmez mi hîç kalb-i fakîre
bu sûret âh
Ey kâş etmeyeydim o âşıkla
sohbet âh
Yakmazdı belki cânımı bu
nâr-ı hasret âh
Telh etdi kâmımı o zehirnâk
şerbet âh
Eyvâh elden o gül-i handânım
aldı mevt
Esrârım aldı dil ü cânım aldı
mevt
Olsun mübârek ol mehe kabr-i
sa’âdeti
Mevlâ müyesser ede makâm-ı
şefâ’atı
Bitmiş ne çâre dâne vü
gelmişdi sâ’atı
Dehrin budur hemîşe muhibbâna
âdeti
Tefrîk içündür etse de izhâr
vuslatı
Zehri yudulmaz ağza alınmaz
harâreti
Ben gördüğüm bu dâr-ı fenânın
fenâsıdır
Bâkî Hudâ rızâsı bekâ Hakk
bekâsıdır
Meydân-ı Mevlevîde nişân
âşikâr edip
Pervâz ederdi şevk ile ankâ
şikâr edip
Eylerdi nây u defle semâ’ âh u zâr edip
Bulmuşdu kân-ı matlabı hakda
karâr edip
Almışdı müjde kûyuna yârın
güzâr edip
Gitdi ne çâre Gâlibi hasretle
bâr edip
Olsun visâl-i hazret-i
pîrânla kâm-yâb
Kıldı karîn-i kabri Fasîh-i
felek-cenâb
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.