Translate

Cuma, Kasım 19, 2021

Bahariye (Nef'i)

 Kasidelerin giriş bölümlerinde (nesib-teşbib) şair bahardan, bahar aylarından bahsederse bahariye denir.


Nefi'den bir bahariye örneği:

BAHÂRİYYE DER MEDH-İ ŞEYHÜLİSLÂM MUHAMMED EFENDİ

 

Mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün

 Bahâr erdi yine bâğa döşendi nat’-ı jengârî

Yine Sultân-ı gül etdi müşerref taht-ı gülzârı

Yine bâd-ı sabâ üftân u hîzân erdi gülzâra

Dem-i Îsâ-veş ihyâ eyledi ezhâr u eşcârı

Letâfetden zemîn ferş-i münakkaş oldu aksiyle

Murassa’ sâye-bân edince çarh ebr-i güher-bârı

Erişdi pertev-i feyz-i bahâr âyîne-i çarha

Acep mi şimdi olsa jeng-i ebr-i tîreden ârî

Değildir lâle yer yer zâhir oldu andan âteşler

Zamâne tutdu çarh-ı âfitâba tîg-ı kuhsârı

Dönüp girdâb-ı bahr-ı hûna her gül lâlezâr içre

Dolaşdırmakda keştî-i karâr bülbül-i zârı

Nesîm ol denli nâzik tarh eder âb üzre emvâcı

Ki levh-i sîme üstâd edemez öyle kalem-kârî

Sanır damgâ-yı zerrîndir gören bir mâ’î hârâda

Niyân-ı âba düşmüş aks-i hûrşîd-i pür-envârı

Yer etdi bûy-ı gül şöyle dil-i pür-hûn-ı bülbülde

Ki oldu cismi reşk-i nâfe-i âhû-yı Tâtârî

Açıldıkça görünür mihr-i âli Husrev-i aşkın

Berât-ı şevk-ı bülbüldür değildir gonca tûmârı

Çerâğın hüsnünü inkâr edenler rûz-ı rûşende

Semen-zâr içre görsünler fürûğ-ı şem’-i gül-nârı

Döner gül-mîh-ı sîme câbecâ zerrîn-sebz üzre

Döküldükçe gül-i zerd üstüne bâdâmın ezhârı

Konup çeng edicek bülbül nihâl-i gülbün-i sebzi

Gümüş telden dizer ebr-i bahârî ana evtârı

Görüp dûd-ı derûnun halka halka bülbül-i zârın

Hevâdan öğrenir murgân-ı gülşen ilm-i edvârı

Habâb u kef değil mestânereftâr etmeden cûyun

Düşüp başından olmuşdur perîşân tâc u destârı

Değil şebnem zebân-ı sûsen etdi âb ile peydâ

Şu denli kıldı vasf-ı dâver-i pâkîze-girdârı

Ser-efrâz-ı zamâne mesned-ârâ-yı hudâvendî

Hünermend-i yegâne çehre-pîrâ-yı nikû-kârî

Sütûde kehf-i ümmet iftihâr-ı şer’-i peygamber

Güzide fahr-ı millet  mahz-ı lutf-ı hazret-i Bârî

Seri erbâb-ı fazl üstâd-ı küll allâme-i âlem

Serîr-i ilm ü irfânın şehenşâh-ı cihân-dârı

Cenâb-ı müftî-i âlem ki ahkâm-ı fazîletde

Benân-ı fikri âsân hall eder her emr-i düşvârı

O dânâ-yı bülend-ahter ki olmuş neyyir-i re’yi

Cihânda şem’-i cem’-ârâ-yı bezm-i derk ü huşyârı

O çâpük-râyiz-i rahş-ı girân-reftâr-ı hikmet kim

Revâdır olsa Eflâtun önünce peyk-i reh-vârı

Mühim-perdâz-ı kânûn-ı hüner idrâk-i çâlâkı

Müretteb-sâz-ı esbâb-ı kerem tab’-ı sebük-bârı

Zihî Dârâ-yı dârü’l-mülk-i hüsn-i hulk u sîret kim

Olur erbâb-ı dil bin cânile meftûn-ı etvârı

Zihî cevher-şinâs-ı çârsû-yı nüktedânî kim

Bilir kîrat ile kadr-i dür-i  mazmûn-ı eş’ârı

Ger olsa ihtisâb-ı adli mâni’ seyr-i gülzâra

Sabâ zencîr-i emvâc ile bende eylerdi enhârı

Ger olsa pâs-ı hıfzı hâris-i ma’mûre-i sıhhat

Görünmez çeşm-i dilberde dahi âsâr-ı bîmârı

Eğer sultân-ı kahrı habse fermân etse hurşîdi

Zamâne ana zengî-pâsbân eyler şeb-i târı

Eğer salsa sipihre mihr-i lutfu zerrece pertev

Kevâkib haşre dek görmez sevâd-ı şebden âsârı

N’ola olsa zamân-ı devletinde âlem âsûde

Bırakdı fitneyi zındân-ı hâba baht-ı bîdârı

Ederdi nokta-i kilk-i celâl ü câhını merkez

Eğer devr etmeğe çarhın kifâyet etse pergârı

Nesîm-i nev-bahâr-ı hulkunu yâdetse bir şâir

Olur endîşesi sermâye-i dükkân-ı attârî

Felek-mesned hudâvendâ hıdîvâ dâverâ Sadrâ

Eyâ erbâb-ı dîn ü devletin serdâr u sâlârı

Sen ol sâhib-serîr-i mülk-i himmetsin ki kurtardın

Keşâkeşden kemâl ehliyle çarh-ı dûn u gaddârı

Anılmaz oldu nâmı devr-i adlinde sitem-kârın

Meğer yâd ede âşık gamze-i merdüm-küş-i yârı

Sitemden ol kadar pâk etdi dehri âb-ı lutfun kim

Cihânda bertarafdır şimdi resm-i merdüm-âzârî

Sanırlar girdbâd hâk-ı dergâh-ı celâlindir

Fezâ-yı lâ-mekân içre görenler çarh-ı devvârı

Acep mi mübtelâ-yı lerze-i mevc olsa endâmı

Giriftâr-ı teb-i reşk etdi tab’ın bahr-ı zehhârı

Tutan muhkem esâs-ı mülkü kilk-i bî-karârındır

Binâ vîrân olur ger sâbit olmayınca mısmârı

Hüner gûyâ denizdir mâliki kilk-i güher-pâşın

Kerem gûyâ sadefdir tab’-ı pâkin dürr-i şehvârı

Tükendi reşha-i hâme tükenmez kıssa-i medhin

Meğer göz merdümün edem mürekkeb yerine cârî

Yazam tâ dilde bir nâzik gazel takrîb-i medhinle

Anınla anlayam sînemde bu cân-ı dil-efkârı

Sabâ çevgân edince turra-i pertâb-ı dildârı

Gelip âşıkların bir yere top oldu dil-i zârı

Döküldü sîneden peykân-ı yâr u penbe-i dâğım

Dıraht-ı huşke döndüm hâke düşmüş berg ile bârı

Geçer bir tîri bin dilden bulaşmaz kana peykânı

Ne sihr eyler kemân-keşlikde gör ol çeşm-i hûn-hârı

Anın cismi bunun cânı yanar bundan kıyâs eyle

Nice benzer esîr-i dûzehe hicrân giriftârı

Edâsı âb içinde yer yer âteş-pâre mazmûnlar

Acep mi etse Nef’î nazm ile da’vâ-yı sehhârı

Alır levh-i kaderden cezbe-i fikr ile mazmûnu

Tabî’at zâtını ta’rîfe hasr etdikçe güftârı

Çekerdim gevher-i râz-ı sipihri rişte-i nazma

Şebistân-ı senânın ana rağbet etse ebkârı

Bir ednâ mevci eyler dâmen-i eflâki pür-gevher

Getirse cûşa bâd-ı şevk-ı vasfın bahr-i efkârı

Suhan kâlâ-yı fâhirdir ne bilsin her denî kadrin

Bu cinsün hâce-i hüsn-i kabûlündür harîdârı

Hüner dünyâ değer bir gevher-i pür-kadr ü kıymetdir

Zamân-ı devletindir bu metâ’ın rûz-ı bâzârı

N’ola şimdengeri şevk ile âheng-i du’â kılsam

Du’âdır söz karârın bulsa âyîn-i senâ-kârı

Nitekim şâh-ı gül gülşende ızhâr eyleye şevket

Çeke sünbül önünce tûğ ola sûsen silahdârı

Bula bâğ-ı murâdın gülbün-i ikbâl ile revnak

        Ola câh ü sürûr ü emn ü râhat çâr dîvârı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.