Translate

Cumartesi, Kasım 20, 2021

Eski Türk Edebiyatı (Klasik Türk Edebiyatı-Divan Edebiyatı) Yüzyıllar, Sanatçılar ve Eserleri: 14. Yüzyıl

 

14. Yüzyıl Eski Türk Edebiyatı

 

1.       Anadolu Selçuklu Devleti 1243'te (Kösedağ Savaşı) Moğollara yenildi. Anadolu'da Selçuklu hakimiyeti kalmayınca beylikler dönemi başladı. Bu da Türkçe'nin ve Türk edebiyatının önünün açtı. Osmanoğulları, Germiyanoğulları, Karamanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları gibi çok sayıda beylik, Türkçeye hizmet etmeye başladı. Beyliklerde yaşayan beyler, Türkçeyi ön plana çıkardı.

2.       Bu dönemde eserlerinde Türkçe kelime sayısı yüksektir.

3.       Ancak eserlerde aruzu kusuru boldur. Aruz uzun ünlülerle yazıldığı için Türkçe kelimelerin çokluğu aruz kusurlarını artırmıştır.

4.       Dönemin eserleri dini, tasavvufi içerikli eserlerdir. Beyliklerin ve Anadolu'nun içinde bulunduğu güç koşullar ve kargaşa, din ve tasavvufun eserlerde fazla yer almasına sebep olmuş olabilir.

5.       Aruzun çok kullanılan vezinleri, sık kullanılan hece vezinlerine yakın olan vezinler olmuştur. Mesela 11'li hece ölçüsüne yakın olan Fâilâtün, Fâilâtün, Fâilün vezninin tercih edilmesi gibi.

6.       Bu dönemde, tercüme sayısı fazladır.

7.       Gazel ve kaside sayısı azdır. Kaside sunulacak kişi sayısı da sınırlıdır. Gazel henüz yaygınlaşmamıştır.

8.       Kurucu şairler bu dönemdir. Mesela Ahmedî, kasidede ilk defa şitaiye, temmuziye, bahariyeye yer verdiği için türün kurucusu konumuna geçmiştir.

 

Yunus Emre

Hayatı hakkında bilinenler çok azdır. Bilgiler bu dönemdeki menakıbnamelerden alınmadır. Yaşadığ yüzyılla ilgili tartışmalar da mevcuttur.

Anadolu'da hem divan hem mesnevi sahibi ilk şairdir. Divan ve Risaletü'n Nushiye onun iki önemli eseridir.

Şiirlerinden iyi bir eğitim aldığını anlamak mümkündür.Dini kaynaklardan Farsça eserlere kadar her konudaki bilgisi eserlerine yansımıştır. Türkçenin zirve şahsiyetlerinden biridir.

Çok sevilen bir şair olduğu için Yunus Emre mahlasıyla yazılmış birçok şiirin tam olarak kime ait olduğu bilinmemektedir. Asıl Yunus ve diğer Yunusların şiirleri birbirine karışmış durumdadır.

 

Şeyyad Hamza

1348'deki Veba salgını hakkında bilgi verdiği için bu yüzyıla dahil edilmiştir. Ancak yaşadığı yüzyıl Ahmed Fakih gibi tartışmalıdır.

Heceyle de aruzla da şiirler yazmıştır.

Yusuf u Züleyha, Kuran-ı Kerim'deki Yusuf Kıssası mülhem yazılmış dini-tasavvufi mesnevinin Anadolu'daki ilk örneğidir.

Dâstân-ı Sultan Mahmud diğer eseridir. 79 beyitlik bu küçük mesnevi, Sultan Mahmud'la bir dervişin karşılaşmasını anlatır. Mesnevide Sultan Mahmud maddeyi, yoksul derviş manayı temsil eder.

Ahval-i Kıyamet ise kıyametin hallerini anlatır.

Mirac-name adlı eseri Peygamberimiz Hazret-i Muhammed'in miraca çıkışını anlatır.

Vefat-ı Hazret-i Muhammed adlı diğer eseri ise Peygamberimiz Hazret-i Muhammed'in ölümün anlatır.

 

Gülşehri

Aşık Paşa'dan önce Anadolu'nun önemli kültür merkezi Kırşehir'de yetişmiş bir şairdir.

Gülşehri'nin ilk eseri Felek-name'dir. Dini, tasavvufi içerlidir ve Farsçadır. Eserinde Mevlana'nın Mesnevi adlı eserinden faydalanmıştır.

Feridüddin Attar'ın Mantıku't Tayr adlı mesnevisini Türkçeye çevirmiştir. Ancak eser çeviriyi aşmış, hikayeye kendinden bölümler eklemiştir. Bu haliyle Gülşehri, Türk edebiyatının ilk fabl yazarı olmuştur.

Aruz-ı Gülşehri adlı eseri de aruz hakkında bilgi veren önemli bir eserdir. 16 varak ve Farsçadır.

Kuduri Tercümesi varlığı bilinen ancak elde bulunmayan bir eserdir.

Keramat-ı Ahi Evran 164 beyitlik Türkçe bir mesnevidir.Ahi Evran'ın kerametleri anlatılır.

Gülşehri Mevlana'nın Mesnevi-i Manevi adlı eserini tercüme ve şerh etmiştir.

Türk edebiyatında ilk defa mahlas kullanan şair Gülşehri'dir.

Gülşehri, neden Türkçeyi tercih ettiğini ve Türkçe sevgisini şöyle anlatır:

Ben bu Türkî defterin çün dürmeyem

Pârisîçesi-y-ile degşürmeyem

Kimse böyle tonlu söz söylemedi

Kimse bundan yig kitâb eylemedi

 

Aşık Paşa

1272 Kırşehir doğumlu bir şairdir. Asıl adı Ali, mahlası Aşık'tır. Baba İlyas'ın torunudur. Döneminin iyi eğitim almış, alim kimselerindendir.

Garib-name

Tercüme eserlerin ve Farsça eserlerin bol olduğu bir dönemde telif eser olması yönüyle dikkat çekicidir. Hacimli bir eserdir. 10613 beyitten oluşur.

Aşık Paşa, Türkçeye verdiği önemle dikkat çeken bir isimdir: "Eserini Türk milleti için yazar. Türkçenin o devirde hor görüldüğünü, her dilin araştırılıp incelendiğini, öteki dillerde eserler verildiğini, Türk dili ile kimsenin ilgilenmediğini,

bu durumu Türk milletinin de bilmediğini ve Garib-nâme adlı eserini bunun için yazdığını,böylece Türklüğün kendi dilinde eserler okuyup hikmetlere ulaşmasını ve mahrum

kalmamasını ister." (Garibname-Kemal Yavuz) Bunu şu beyitlerde dile getirir:

 

Gerçi kim söylendi bunda Türk dili

İlla ma‘lum oldı ma‘nî menzili

 

Türk diline kimsene bakmaz-ıdı

Türklere hergiz gönül akmaz-ıdı

 

Türk dahı bilmez-idi ol dilleri

İnce yolı ol ulu menzilleri

 

Bu Garîb-nâme anın geldi dile

Kim bu dil ehli dahı ma‘ni bile

.....

Tâ ki mahrûm kalmaya Türkler dakı

Türk dilinde anlayalar ol Hak’ı

 

Aşık Paşa'nın diğer eserleri şunlardır:

Fakrnâme

Vasf-ı Hâl

Kimya Risâlesi

Hikâye

 

Elvan Çelebi

Aşık Paşa'nın oğludur. Babailer İsyani hakkında bilgi verir. Büyük Dedesi Baba İlyas'ın başından geçenleri Menakıbü'l Kudsiye fi Menasibi'l Ünsiye adlı eseri yazıyor. Türk edebiyatının ilk menakıbnamesidir. Selçuklu Devleti'ni uğraştıran Babailer İsyanı hakkında önemli bilgiler bu eserde yer alır.

 

Hoca Mesud

Süheyl ü Nevbahar'ı Farsçadan tercüme ettiğin söylemiştir. Farsçada böyle bir eser yoktur. Arapça-Farsça kelimelerin Türkçede nasıl kullanıldıklarını göstermesi açısından ilginçtir.

Diğer eseri Bostan'dan yaptığı çeviridir. Eserin adı Ferhengname-i Sadi'dir.

 

Yusuf Meddah

Dört mesnevi yazmıştır. Hamse sahibi olmaya çok yaklaşmış bir isimdir.

Varaka ve Gülşah, yaklaşık 1700 beyittir. 1342'de Sivas'ta yazmıştır. Altı bölümdür.

Hâmûşnâme, Farsça olan mesnevi 699’da (1300) kaleme alınmıştır. Erzincan'da Yusuf'u Meddah'ın ağzından kaçırdığı bir sözün başına iş açması üzerine yazmıştır. Dilini tutmanın gerekliliğini anlatan on hikâye bulunur.

Dâsitân-ı İblîs aleyhi’l-la‘ne, yaklaşık 240 beyit olup aruzun “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla nazmedilmiştir. Tercümedir.

Maktel-i Hüseyin, Şevval 763’te (Ağustos 1362), “Kötürüm” lakabıyla anılan Candaroğlu Hükümdarı Celâleddin Bayezid adına Şiî âlimlerinden Ebû Mihnef’in aynı adlı eserinden tercüme edilen mesnevi 2824 beyittir. On meclisten oluşur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı bekliyoruz.