14. yüzyılda Türk dili, değişik Türk devletlerinin vatanlarında ve dünyanın üç kıtasında konuşulmuştur. Türkçe, Orta Asya
Türkçesi (Çağatayca), Azeri Türkçesi, Anadolu- Osmanlı Türkçesi diye üç kola
ayrılmıştır.
Cengiz
Han, (1162-1227) 1207’de Moğol İmparatorluğu’nu kurmuş, 1294 yılına kadar devam
eden Moğol İmparatorluğu’nu dört oğlu arasında paylaştırmıştır. Çağatay
kelimesi, Cengiz Han’ın ikinci oğlu ve bugün Kazakistan sınırları içerisinde
yer alan Issık Gölü-Balkaş Gölü-İlı Irmağı üçgeninde devlet kuran Çağatay’dan
gelmiştir.
Çağatay Han 1227-1242’ye kadar Moğol
hükümdarı olmuştur. 1246’ya kadar Kara Hülegü, 1252’ye kadar Möngke, 1261’e
kadar Kara Hülegü’nun dul karısı Organa, 1266’ya kadar Algu tahta geçmiştir. Bu
kısa taht süreleri ve istikrarsızlık Çağatayların bağımsız biçimde yaşamısını
engellemiştir. 1274-1306’da Çağatay soyundan Barak Han’ın oğlu Duva Han tekrar
bağımsızlığı elde etmiştir.
Bu parlak dönem, 1306-26 Kebek'le devam
etti. 1326-33 Tarmaşirin döneminde devlet ikiye ayrıldı. Çağatay birliği tekrar
1347-1363 yılları arasında Tugluk Timur döneminde gerçekleşmiştir. O zaman
kadar Çağataylılar’a bağlı yaşayan
Timur, 1370 yılında Semerkant'a gelip burayı Timurluların merkezi yapmış ve
ülkesini Doğu Türkistan'dan Anadolu'ya kadar genişletmiştir.
Timur'un ölümünden sonra devlet merkezinin
Semerkand'tan Taşkent'e taşınması yüzünden ihtilaf çıkmıştır.
Semerkand'taki beyler Şahruh'un,
Taşkentliler de Timur'un torunu Halil Sultan'ın bey olmasını istediler. Sonuçta
Şahruh ve Halil Sultan anlaştı. Şahruh Herat'a geri döndü, Semerkand'ın idaresi
Şahruh'un oğlu Uluğ Bey'e kaldı. Herat bu dönemde sanat ve edebiyatın merkezi
oldu. 1449'da Abdüllatif, babası Uluğ Bey'i öldürdü ve tahta geçti. 1450'de
Abdüllatif öldürüldü ve Hüseyin Baykara'nın hükümdarlığına kadar Çağatay
Hanlığı eski gücünden uzak yaşadı. Çağatay Hükümdarlığı 1507'de Özbek Muhammed
Şibani tarafından yıkıldı.
Başlangıçta Çağatay Hanlığını ifade eden
Çağatay kelimesi, daha sonraları Çağatay Hanlığı'nın hükümran olduğu yerlerde
yaşayan tüm insanlar için kullanılır oldu. Çağatay dili Timurlular zamanında
yazı dili haline geldi. Ancak bu ifade 15-16. yüzyıla kadar bu haliyle
kullanılmadı. Ali Şir Nevai başlangıçta Türkî, Türk tili, Türk lafzı, Türk
elfazı, Türkçe, Türk tili ifadelerini kullanırken, daha sonra Çağatay sözcüğünü
kullanmıştır.
Çağatayca denilince Nevai ve çağdaşlarının dili
kastedilmektedir. Orta Asya’da Moğol istilasından sonra Cengiz oğulları
tarafından kurulan Çağatay, İlhanlı ve Altınordu devletlerinin belli başlı
şehirlerinde gelişerek Timur ve çocukları zamanında klasik bir mahiyet
alan Orta Asya Türkçesi, ( Çağatayca)
15. yüzyılın ikinci yarısında bilhassa Herat, Maveraünnehir ve Semerkant
çevrelerinde ve Ali Şir Nevai’nin
eserlerinde klasik bir edebiyat dili seviyesine yükselmiştir.
Fuat Köprülü
13-19.yüzyıllar arası olarak kabul ettiği Çağatay Dönemini İlk Çağatay (13-14.
yüzyıl), Klasik Çağatay Devri Başlangıcı (15. yüzyılın ilk yarısından Nevai'ye
kadar), Klasik Çağatay Devri (15. yüzyılın son yarısı-Nevai devri), Klasik
Devrin Devamı (16. yüzyıl-Babür ve Şeybanlılar Devri), Gerileme ve Çökme Devri
(17-19. yüzyıllar) olmak üzere beşe ayırır. Janos Eckmann, Mustafa Canpolat ve
Zühal Ölmez’e göre, Çağatay Edebiyatı farklı şekillerde tasnif edilebilir.
Nevai öncesi Çağatay Sekkaki, Lutfi, Atayi, Haydar Tilbe,
Yusuf Emiri, Ahmedi, Yakıni, Seydi Ahmed Mirza, Gedayi gibi şairler münacaat,
na't, kaside, gazel, muhammes, tuyug ve müfredler yazmıştır.
Çağataycanın Klasik döneminin önde gelen şairleri Hüseyin
Baykara, Ali Şir Nevai, Hamidi, Muhammed Salih, Şeybani, Ubeydi ve Babür'dür.
Bunlardan Hüseyin Baykara’nın Nevai üzerindeki etkisi tartışılmaz.
Hüseyin Baykara 31 yaşında (1469'da) Horasan'da tahta
oturdu. 1506'ya kadar kaldığı saltanatı döneminde Herat'ı kültür merkezi yaptı
ve Türkçe yazan sanatçılara güç verdi. Nevai'yi himayesi altına almış, bu
döneme Nevai-Baykara Dönemi denmiştir. Nevai, Risale ve Divan'ı bulunan
Baykara'dan övgüyle bahsetti.
Çağatay edebiyatının en önemli temsilcisi ise Ali Şir Nevai’dir. O, 1441 yılında Herat’ta
doğmuştur. Babası Gıyaseddin Kiçkine bir Uygur Türk’ü olarak Timur ailesinden
Ebulkasım Babür’ün saray görevlisi idi. Dolayısıyla Ali Şir Nevai, Timurilerin
saray çevresinde yetişmiştir. Beraber büyüdükleri arkadaşı, meşhur şair ve
devlet adamı Hüseyin Baykara ile aynı okulda okudu. Herat sarayında
mühürdarlık, nedimlik görevinde bulunan Nevai, Emir unvanını almıştır. 3 Ocak
1501’de Herat’ta vefat etmiştir. Bir ara valilik de yaptığı rivayet edilen
Nevai, musikiyle, hatla, resimle uğraşmıştır.
Hayırsever bir kişiliğe sahip olan Ali Şir Nevâî çok
zengindi. Servetini ilim ve sanat için harcamıştır. Horasan’da 370 parça hayrât
inşa etmişti. Bunlardan 90’ı kervansaraydı. Bu hayrât içinde mescitler,
camiler, tekkeler medreseler, köprüler vardı. Ömrünü hayra ve sanata ayıran
Nevai hayatı boyunca hiç evlenmedi.
15. Yüzyıldan Tanzimat’a kadar Osmanlı şairleri Fuzuli,
Nedim, Şeyh Galip Nevai’yi üstat bildi ve Nevai’ye nazire yazabilmek için
Çağatay lehçesini öğrendi.
Nevai, çok genç yaşlarda Farsça ve
Türkçe şiirler yazdı. İlk şiirleri Farsça’dır. Çünkü o dönemde Farsça şiirler
yazmak gençler arasında bir hüner olarak görünüyordu. Muhakemetü’l- Lugateyn
adlı eserinde ise bu olayı “Bilinçlenince Türkçe yazmaya başladım.” şeklinde
açıklamıştır.
Muhakemetü’l-Lugateyn adlı eserinde
Türkçe’nin yeni sözcük yaratmada zenginliğini över.
Nevai'nin çocukluğundan ölümüne kadar yazdığı şiirler
divanlarında toplanmıştır. Divanları, Hazaninü'l-Meani, Garaibü's-Sıgar,
Nevadirü'ş-Şebab, Bedayiü'l-Vasat, Fevaidü'l-Kiber ve Farsça Divanı'dır. Hamse
sahibi bir şair olan Nevai’nin hamsesinde Hayretü'l-Ebrar, Ferhad u Şirin,
Leyli vü Mecnun, Seba-i Seyyare, Sedd-i İskenderi adlı mesnevileri vardır.
Nevai, 29 eser kaleme aldı. Nevai mahlasından başka Fani
mahlasıyla Farsça şiirler yazmıştır.
Mecalisü'n-Nefais, Nesayimü'l-Mahabbe adlı tezkilerin
sahibidir.
Risale-i muamma, Mizanü'l-Evzan, Muhakemetü'l-Lugateyn
Münacaat, Çihil Hadis, Nazmu'l-Cevahir, Lisanu't-Tayr, Siracü'l-Müslimin,
Mahbubu'l- adlı dini-ahlaki eserleri yazmıştır.
Tarihi-i Enbiya vü Hükema, Tarih-i Müluk-ı Acem,
Zübdetü't-tevarih adlı tarihi; Halat-ı Seyyid Hasan-ı Erdeşir,
Hamsetü'l-mütehayyirin, Halat-ı Pehlevan Muhammed adlı biyografik eserleriyle
Vakfıyye ve Münşeat adlı belgeleri
günümüze ulaşmıştır.
Rus
ihtilalinden sonra 1921’de Özbek dilinin yazı dili kabul edilmesiyle 15.
Yüzyılda başlayıp 20. Yüzyıla kadar gelen Çağatay edebiyatı yerini Özbek
edebiyatına bırakmıştır. Nevai her ne kadar Özbekçe şiir yazsa da, diğer Türk
boylarına da sahip çıkmıştır.
Nevai’nin 60 yıllık hayatında 120 bin beyit kaleme
almıştır. Klasik şairler 20 bin civarında beyit ezbere bilirken, Nevai bundan
üç misli 60 bin beyit ezbere bilmektedir.
Nevai, lise edebiyat kitaplarında Azeri şair olarak bilinse
de o Türk edebiyatının şairidir.
Ali Şir Nevai, Timur’un aksine kılıç yerine kalem ile
dünyayı fethetmiştir ve Timur’un alamadıklarını da almıştır.
Puşkin 21 bin, Shakespeare 20 bin, Cervantes 18 bin, Ali
Şir Nevai ise tüm eserlerinde 1 milyon 328 bin kelime kullanmıştır. Bunlardan
yaklaşık 26 bini tekrarlanmayan kelimedir.
Nevai, Arapça, Farsça Urduca gibi birçok dilden
faydalanmıştır. 32 yıl devlet adamlığı yapmıştır.
(Resim kaynak: Osmanlı Tasvir Sanatları-Metin And)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.