Translate

Perşembe, Haziran 20, 2019

Bursa'da Zaman-Ahmet Hamdi TANPINAR





Bursa’da Zaman

Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinden gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi

Bir zafer müjdesi
burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hala bu taşlarda gülen rüyanın
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı
meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camileri eski bahçeler,
Şanlı hikayesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengamelerin
Nakleder yadını gelen geçene.

Bu hayalde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billur bir avize Bursa'da zaman,

Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk Bir
musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

İsterdim bu eski yerde seninle
Baş başa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde... ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette
Belki de rüyası büyük cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin…

Ahmet Hamdi TANPINAR


Pazartesi, Haziran 17, 2019

Sinan Paşa: Divan Edebiyatında Süslü Nesrin, Secinin Zirvesi ve Tazarruname


Osmanlıca Metin Üzerinde Sinan Paşa'nın Secili-Süslü Nesir Örneği



Sinan Paşa’nın Hayatı

Divan Edebiyatı, şiir ve düz yazı olarak iki koldan ilerlemiştir. Manzum-şiir ve mensur-nesir olarak tasnif edilen bu ürünlerden şiirler şairler tarafından düz yazılar münşi veya nasirler tarafından oluşturulur. Şiirler, şair tezkirelerinde düz yazılar ise münşeat mecmualarında bulunur.

Divan Edebiyatı nesir ürünleri genel olarak düz, orta ve süslü nesir olarak ayrılır. Süslü nesrin zirvesi ise Divan Edebiyatı'nda Sinan Paşa'dır. 

Asıl adı Yusuf bin Hızır bin Celaleddin olan Sinan Paşa, İstanbul'un ilk kadısı Hızır Bey'in oğludur. Annesi Osmanlı alimi Molla Yegan'ın kızıdır. Doğumuyla ilgili tarihler farklıdır (1438-1440-1441). İstanbul veya Bursa'da doğmuştur.İstanbul feth edildiğinde Sinaneddin Yusuf 13-14 yaşlarındaydı. Molla Hüsrev, Molla Gürani, Molla Kırimi, Hocazade Muslihuddin, Kesteli gibi devir ulemasıyla tanıştı. Tezkireci Latifi'ye göre o "Henüz baliğ olmadan beliğ" olmuştur. Babası 1459'da ölünce Fatih Sultan Mehmet onu Edirne'ye müderris oldu. Sonra hace-i sultanlık unvanıyla Fatih'e hoca Sahn'a müderris oldu. 1470 vezarete getirilince "paşa" oldu. 1477 vezirazam oldu ve aynı yıl azl edilip hapse atıldı. 1481 bu defa 2. Bayezid Sinan Paşa'yı vezir yaptı. 100 akçe yevmiyeyle Edirne Darulhadis müderrisliğine getirilen Sinan Paşa 1486'da öldü.


Sinan Paşa’nın Kişiliği
Felsefeci, zeki, hatip, tartışmacı bir kişi olan Sinan Paşa riyaziye, heyet, fıkıh, kelam alanında Arapça risaleler yazmıştır. Din, tasavvuf, ahlak ve evliya menkıbeleri konularında da Türkçe eserler yazan Sinan Paşa, düz yazı (nesir) alanında özellikle de süslü nesir-secili nesir alanında çok başarılı olmuş bir sanatçıdır.

Latin Harfli Metin Üzerinde Sinan Paşa'nın Secili-Süslü Nesir Örneği


Sinan Paşa’nın Eserleri

Tazarruname (Yalvarma Mektubu): Mensur bir eserdir. İçinde manzumeler de vardır. En ünlü ve ilk eseridir. Tazarruat-ı Sinan Paşa ve Daraatname gibi adlarla da anılır. Eğitimden kalan zamanda bu eseri birkaç ayda yazdığını belirten Sinan Paşa; eserde kuvvetli, ahenkli ve tabii bir üslup kullanmıştır. Düz yazıda kafiye diye bilinen secili bu eserde Sinan Paşa üslubunu herkese kabul ettirmiştir.

Maarifname: Eser, Nasihatname ve Ahlakname olarak da bilinir. Mensurdur. Dünyanın geçiciliği, nefsin hileleri, ahlakın güzelliği, hikmet, felsefe gibi konuları işlemiştir. Sinan Paşa'nın ayrıca çeşitli kitaplara yazdığı haşiyeleri de vardır.


Secili Nesir Örnekleri-Süslü Nesir Örnekleri

Örnek, Sinan Paşa’nın Tazarru-Nâmesindeki Benzetme Unsurları ve Edebî Tasvirler adlı çalışmadan alınmıştır. Metnin alındığı bölümde temsilî hikâyede geçen ve insanın iç ve dış kuvvetleri, fiziksel ve ruhsal özellikleri, bazı uzuvları ve iç organlarıyla ilgili ilginç
benzetmelerin yer aldığı kısmı da burada ele almakta fayda vardır. Bu tasvirde insana
ait sözü edilen unsurlar işlevlerine göre çeşitli meslek guruplarıyla özdeşleştirilmiş,
bazı güzellik unsurları da klâsik edebiyatta sıkça karşılaşılan benzetmelere konu
edilerek işlenmiştir:


Dîdeyi talî‘a-i garrâ ve bedeni merkeb-i bernâ, fikri atabek-i mükerrem ve
‘aklı vezîr-i mu‘azza
m, cevârihi hadem ve kuvâyı haşem, fehmi çâşnigîr ma‘îdeyi
tabbâh-ı bî-naz
îr, cigeri hân-sâlâr-ı latîf dâfi‘ayı ferrâşşerîf, kaşlarını kemân ve
gîsûsını çevg
ân, her müjesini bir tîr-i nişâne ve her beñini bir dil-firîb dâne, çeşmini
cellâd-ı hûn-r
îz ve gamzesini hançer-i tîz, la‘lini müdâm ve zülfini dâm, dişlerini
g
evher ve her hâssesini bir cevher, dimâgı hazîne-i müstahkem ve mizâcı kilîd-i
mu
hkem, tabî‘atı hâzin-i mekîn ve kuvâsını huddâm-ı emîn, hâfızayı bir gulâm-ı
hazîne-d
âr ve hayâli bir câsûs-ı bî-karâr, musavvireyi nakkâş-ı suver-i mahsûsât ve
müfekkireyi mi‘mâr-ı mebânî-yi ma‘kûl
ât idüp bu cümle-i etbâ‘ u eşyâ‘ı bilelerine
ko
şup, dârü'l-mülk-i kudüsten dârü'l-fenâ-yı inse gönderdi

Metindeki secilerin daha iyi anlaşılması için kafiyeli-redifli-secili bölümleri alt alta yazılırsa daha iyi anlaşılabilir:

Dîdeyi talî‘a-i garrâ
ve bedeni merkeb-i bernâ,

fikri atabek-i mükerrem
ve ‘aklı vezîr-i mu‘azzam,

cevârihi hadem
ve kuvâyı haşem,

fehmi çâşnigîr
ma‘îdeyi tabbâh-ı bî-nazîr,

cigeri hân-sâlâr-ı latîf
dâfi‘ayı ferrâşşerîf,

kaşlarını kemân
ve gîsûsını çevgân,

her müjesini bir tîr-i nişâne
ve her beñini bir dil-firîb dâne,

çeşmini cellâd-ı hûn-rîz
ve gamzesini hançer-i tîz,

la‘lini müdâm
ve zülfini dâm,

dişlerini gevher
ve her hâssesini bir cevher,

dimâgı hazîne-i müstahkem
ve mizâcı kilîd-i muhkem,

tabî‘atı hâzin-i mekîn
ve kuvâsını huddâm-ı emîn,

hâfızayı bir gulâm-ı hazîne-dâr
ve hayâli bir câsûs-ı bî-karâr,

musavvireyi nakkâş-ı suver-i mahsûsât
ve müfekkireyi mi‘mâr-ı mebânî-yi ma‘kûlât

idüp
bu cümle-i etbâ‘u
eşyâ‘ı
bilelerine koşup,

dârü'l-mülk-i kudüsten dârü'l-fenâ-yı inse gönderdi.


Yine Sinan Paşa’nın düz yazıda seci yaptığı metinlere örnekler:
 “Esası usûl-i meşâyih-i hakîkat üzerine vuruluptur ve binası kavâid-i ehl-i tarîkat üzerine konuluptur

“Çün söz buraya geldi, bu cildi bunda tamam edelim. İnşaallah cild-i âharda Tezkiretü’l-evliyâ’ya ihtimam edelim”

“... gâh dünyanın fenâsından şikâyetler edem ve gâh nefsin mekrlerinden hikâyetler edem, gâh ahlâkın iyilerinden takrir ve gâh hikmet yolundan makālât edem ve gâh tevbîh yüzünden kelimât edem, gâh akl-ı maâştan beyan edem, geh akl-ı meâddan, geh ahlâk-ı fukarâdan söyleyem, geh adl ü dâddan, geh dervişler dilinden bir tûtî-i gûyâ olup şekerler yiyem, geh âşıklar ağzından bir bülbül-i hoş-âvâz olup destân-serâlıklar eyleyem, geh germ olup ârifler makamından haberler verem, geh tenezzül gösterip yine zâhidler makamına inem ...”

Bir meyden vir ki, katresi âb-ı hayvân ola; bir kadehten sun ki, sâkîsi Hızr-ı zemân ola.”

Sinan Paşa’nın yine Tazarruname’de geçen manzum bölümlerden örnekler:

Sun î sâkî sen âb-ı zindigânî
Ki bulavuz hayât-ı câvidânı

Şerâb-ı rûh-bahşi câm-ı zerden
Sunıvir kim geçevüz cân ü serden

Sunıvir câmı cânı zinde itgil
Dil-i âzâdı saña bende itgil

Sun anı kim bagışlar tâze cân ol
Kühen pîri kılur yiñi cüvân ol


Cihânuñ yok durur çün kim sebâtı
Getür sâkî mey-i âb-ı hayâtı

Ne hoştur hâli şol meczûb-ı ‘ışkuñ
Çöpe saymaz vücûd-ı kâyinâtı

Tagıt bu ruk'a-ı şatrancı iy dil
Ki her bir hânede teşş-i mâtı

Temennâ-yı hayât itme sen iy cân
Hayât añla hakikat sen memâtı

Dilerseñ kim kılasın çarhi menzil
Arıt var sen bu ahlâk u sıfâtı

Sakın iy cân ki nevmîd olma andan
Koma iy dil sen ümmîd-i necâtı

Dilerseñ dü cihân çıka göñülden
Dürüş arduña at sen bu cihânı

 Sinan Paşa ve secili-süslü nesir konusu Divan Edebiyatı için önemli bir bilgi olarak sınavlarda sürekli soru olarak karşınıza çıkabilir. Ösym 2016 Sorusu: