Translate

Salı, Ocak 22, 2019

Kafiye çeşitleri, şeması (Yarım, tam, zengin, tunç, cinaslı kafiye; çapraz, sarmal, düz kafiye şeması)



Özet

Bu yazıda kafiye redif konu anlatımı yapılacaktır. Kafiye, mısra sonlarındaki ses benzerliğidir. Benzerlik bir taneyse yarım, iki taneyse tam, ikiden fazlaysa zengin kafiye olur. Bir kelime diğer kelimenin içine girerse tunç kafiye olur. Yazılış ve okunuşları aynı anlamları farklı kelimelerle cinaslı kafiye kurulur. Redif eklerdeki ses benzerliğidir. Aynı kafiyeye sahip kelimeler, kafiye şemasını oluşturur. Kafiye şemaları çapraz, sarmal ve düz olabilir.

Kafiye, redif ve kafiye şeması nedir?
Şiirde mısra sonlarında ses benzerliğini kafiye ve redif sağlar. Şairler bu yolla şiirlerini kulağa hoş gelen ve ezberlenmesi kolay metinler haline getirir. Ses benzerliğiyle ahenk sağlamak, çağrışımla hatırlama ve ezberi kolaylaştırmak, dizeler arasındaki düzenle nazım şekillerini ve özelliklerini belirlemek kafiyenin temel amacıdır.  
Kafiye; kelimelerin köklerinde, redif ise kelimelerin eklerinde aranır. Kafiye ve redifi bulmadan önce şiirin kafiye şemasını veya diğer adıyla kafiye örgüsünü bulmak gerekir. Şirini kafiye şeması mısra sonlarındaki ses benzerliklerinden hareketle belirlenir.



Kafiye çeşitleri (yarım, tam, zengin kafiye) nelerdir?
Mesela bir şiirin sonu şöyle bitsin:

……………………………………..hal        a
……………………………………...yol       a
ßSağdan sola doğru ses benzerliği aranır.    ß

Bu iki mısranın kafiye örgüsü aa şeklinde olacaktır. Hal ve yol kelimeleri ikisi de kök halindedir. Sağdan sola doğru benzeyen harflere bakıldığında sadece “l” seslerinin benzediği görülür. l” yarım kafiyedir.

Aynı şiirin şöyle devam ettiğini düşünelim:
……………………………………..hal        a
……………………………………...yol       a

……………………………………..t        b
……………………………………...b       b

  
……………………………………..kömür  c
……………………………………...ömür   c

Şiirin yeni kafiye şeması aa, bb, cc şeklinde oldu. aa kafiyesinde sadece “-l” sesleri benzerken, bb kafiye örgüsünde ise sağdan sola doğru önce “-ş” sonra “-a” seslerinin benzediği görülür. Ancak üçüncü ses ilk mısrada “t”, ikincisinde “b”dir. Dolayısıyla benzerlik bozulmuştur. Bu durumda kafiye arama işlemi sona ermiştir ve sadece “-” kısmında benzerlik vardır.  “-” tam kafiyedir.

cc şeklinde kafiye örgüsüne sahip mısralarda ise kömür ve ömür kelimelerinde  “-ömür” kısımları benzerdir ve zengin kafiyedir.

Kafiye ve redif farkı nedir?
Aynı anlam ve görevde olan ek ve kelimeler redif kabul edilir. Aynı anlam ve görevde olmayan sesler ise kafiyeyi oluşturur. Kafiyede harfler aynı olmalıdır. Ama redifte ekin aynı olması yeterlidir. Ses farklılığı göz ardı edilir. Yukarıdaki şiirin kafiyelerine redif eklenirse şöyle olur:
…………-haller                                 yarım kafiye+(-ler/-lar redif)
…………--yollar

…………--ttan geçilmez               tam kafiye+(-tan geçilmez redif)
…………--btan geçilmez

…………--kömürdedir                      zengin kafiye+ (-dedir redif)
…………--ömürdedir       
    

Tunç kafiye nedir?
Burada tunç kafiyeye de değirmek gerekir. Örnekte olduğu gibi “ömür” kelimesi “kömür” kelimesinin içinde yer alıyorsa, buna aynı zamanda tunç kafiye denir.

…………--kömürdedir                      zengin kafiye+ (-dedir redif)
…………--ömürdedir           




Cinaslı kafiye nedir?
Anlamları ayrı olmakla birlikte yazılışları aynı olan kelimelerle yapılan kafiye çeşididir:

Gam-zedeler (gamzede:Gam mağduru)
Gam vurur gam zedeler (gam zedeler: gam zarar verir)
Sinem hakkak delemez
Delerse gamze deler (gamze deler: bakış deler)

Tek kelime ile cinaslı kafiye
Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya (asmaya: üzüm ağacı)
Ben yarimden vazgeçmem
Götürseler asmaya (asmaya: idam etmeye)

İki kelime ile cinaslı kafiye
Her nefeste eyledik yüz bin günah (günah: Allah'ın emrine ters hareket)
Bir günaha etmedik hiç bir gün ah (gün ah: gün: gündüz, 24 saatlik zaman dilimi ah: pişmanlık ifadesi)

Kelime grubuyla yapılan cinaslı kafiye
Bağ bana (bağ: Engel)
Bahçe sana bağ bana (bağ: bostan, bahçe)
Değme zincir kar etmez
Zülfün teli bağ bana (bağ: engel, ayak bağı)



Ses benzerliğinin biri ekte diğeri kökteyse ne olur?
Bilinmesi gereken bir başka önemli nokta, ses benzerliğini oluşturan harfler kelimenin kökünde ve ekinde yer alırsa artık orada redif aranmayacağıdır. Bir örnek:
…………………….deve
…………………….eve
İki mısranın sonunda deve ve eve kelimeleri yer almaktadır. Ancak birinin kökü deve, diğerinin kökü ise ev’dir. Bu durumda redif aranmayacağı için “-eve” kısmında zengin kafiye vardır.


Kafiye örgüsü/şeması çeşitleri nelerdir?
Bir şiirin kafiye şeması belirlendikten sonra aynı kafiyeye sahip mısralar çapraz kafiye, sarmal kafiye ve düz kafiye gibi isimler alır. Çapraz, sarmal ve düz kafiye örnekleri:

Çapraz kafiye örneği:









Sarmal kafiye örneği:










Düz kafiye örneği:










Kafiye-redif konusunda kendinizi test etmek veya uyak örneklerini görmek isterseniz, aşağıdaki Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları'na bakabilirsiniz.  Metinde yarım uyak örnekleri, tam uyak örnekleri ve zengin uyak örnekleri vardır. Şiirde yarım, tam ve zengin kafiye örnekleri metin üzerinde gösterilmiştir. Kafiye örnekleriyle beraber şiir üzerinde redifler de gösterilmiştir. Mavi renk kafiye örneklerini, kahverengi redif örneklerini gösterir.




Yağız atIar kişnedi, meşin kırbaç ş
akladı,     a
Bir dakika araba yerinde dur
akladı.              a
Neden sonra sarsıIdı aItımda demir y
ayIar,  b
GözIerimin önünden geçti kervansar
ayIar…b
Gidiyordum, gurbeti gönIümIe duya d
uya,  c
UIukışIa yoIundan Orta AnadoI
u’ya.           c
İIk sevgiye benzeyen iIk acı, iIk ayr
ıIık!     d
Yüreğimin yaktığı ateşIe hava
ıIık,             d
Gök sarı, toprak sarı, çıpIak ağaçIar s
arı…e
Arkada zincirIenen yüksek Toros DağI
arı,e
Önde uzun bir kışın soIdurduğu et
ekIer,    f
Sonra dönen, dönerken inIeyen tekerI
ekIer…f

Bazen şiirlerde kafiye olmaz sadece redif bulunur. Aşağıdaki mısralarda c ve ç harfleri kafiye oluşturmaz ancak aitlik eki -im ve ayrılma/çıkma hal eki -den'ler rediftir:
Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
Geçidi atIayınca şaşırdım sevinc
imden:

Kafiye konusunda bir başka husus da yakın seslerin kafiye kabul edilmesi durumudur. Göz için kafiye ve kulak için kafiye şeklindeki tartışmaların da kaynağını oluşturan bu duruma göre harflerin çıkış yerleri birbirine yakın olan kafiye kabul edilir. Bu durumda yukarıdaki c ve ç sesini kafiye kabul etmek gerekir. Çıkış yerleri birbirine yakın c-ç, c-j, s-ş, l-r, ğ-y, ka-ke, d-t, z-s sesleriyle kafiye yapılan şiirlere rastlamak mümkündür:  
................................................yeğ
................................................bey 

Cevap anahtarı:
1.B  2.B  3.B  4.C  5.A  6.B  7.E  8.C  9.D  10.B  11.E  12.B  13.C  14.E  15.C  16.E  17.C  18.C  19.B  20.B  21.B

Manzum metinler: kafiye, redif; mensur metinler: seci
Kafiye ne demektir?
Kafiye (ﻗﺎﻓﻴﻪ, Arapça bir kelimedir. Eş anlamlısı uyaktır. Manzum yazılarda/şiirlerde mısra sonlarında kelime kök ve gövdesindeki ses benzerliklerine kafiye denir. Aralarında kafiye olan kelimelere kafiyeli, kafiyedar veya mukaffa denir. Kafiyeli şiir söyleyen şaire de kafiye-perdaz/kafiye-senc denir. Şiirde kafiye yoksa kafiyesiz denir.

Redif ne demektir?
Yine Arapça bir kelime olan redif(ﺭﺩﻳﻒ), sondan gelen, arkadan gelen, arkasından gitmek, takip etmek gibi anlamlara gelir. Zaten redif kafiyeden sonra gelir ve kafiyeyi takip eder. Osmanlı’da askeri alanda ihtiyat askeri anlamında kelime kullanılmıştır. 1834’te 2. Mahmut döneminde 5 yıllık askerlik yapanlar 7 yıl redif olarak orduda görevli olurdu. Bir türküde bu redif askerlerden bahsedilmiştir:
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var

Seci ne demektir?
Ancak kafiye sadece şiirlerde/manzum parçalarda olmaz. Düz yazı/mensur eserlerde de olabilir. Bu durumda seci denir. Sözlükte sec’/seci güvercin, kumru gibi kuşların aynı sesleri tekrar ederek ötmesi; dişi devenin tek düze ve uzun sesler çıkararak inlemesi; iki şeyin doğrulup düzgünleşerek birbirine denk ve benzer hale gelmesi anlamındadır. Seci çok farklı şekillerde yapılabilir. Seci örnekleri:
Gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru (Namaz)
 İydiniz said ömrünüz mezid olsun. (Bayramınız mutlu, ömrünüz uzun olsun.)
Ve eşarı hayli derdmendanedir ve bazı muhakkıkane ve bazı rindanedir.Ashab-ı tabdan bir sade-guy şairdür. Galiba bu da Sultan Murad zamında zahirdür.
 Her biri ol eş‘ardan veya ol güftardan bir gazel veya bir beyt tekrar itmekle kendü haline münasib gönli tesellisin bulup şu‘le-i ateş-i ‘ışkı bir mikdar teskin ve yürekde olan harareti biraz telyin etmek içün idi.

 

Her âşıkun mahbûbı sensin; her tâlibün matlûbı sensin
Her sâcidün mescûdı sensin; her âbidün ma'bûdı sensin.
Her kâsıdun maksûdı sensin; her hâmidün mahmûdı sensin.
Her zâkirün mezkûrı sensin; her şâkirün meşkûrı sensin


 


Perşembe, Ocak 17, 2019

Deyrulzafaran ne demek?



Deyrulzafaran veya deyrulzaferan şeklinde telaffuz edilen ve Mardin'e yakın 520'de yapılan Süryani kilisesinin adı olan kelimenin anlamı, Safran Manastırı'dır. Deyr (ﺩﻳﺮ) kelimesi Arapça bir kelimedir. Dağ tepelerinde veya kasabaların dışında kurulmuş Hristiyan rahip ve rahibelerin yaşadığı binalara, kiliselere "deyr" dendiği bilinmektedir. Mesela nispet i'siyle kurulmuş "deyranî" de kilise adamı, rahip anlamlarında kullanılmıştır.

Tamlamanın ikinci kelimesi ise yine Arapça "za'fer" kelimesinin çoğulu "za'feran"dır. Kelime bugün safran diye kullandığımız ve çeşitli gıda maddelerine sarı rengi vermede kullanılan bitkinin adıdır. İki kelime birleşince Arapça isim tamlaması oluşturmuştur. Safranların Kilisesi, Safran Kilisesi, Safran Manastırı gibi bir anlam vermek mümkündür. 


"Deyr-i zafaran" şeklinde kurulan tamlama ise Farsça kurallar dikkate alınarak yapılan bir tamlamadı ve yine aynı anlama gelir.

Tarihi olarak da Deyrulzaferan'da safran bitkisinin bulunduğu ve bugün de az sayıda da olsa bu bitkinin hala mevcut olduğu hatta safran kullanılarak yörede çeşitli ürünlerin üretildiği bilinmektedir.

Zaferan kelimeyle çeşitli Türkçe metinlerde, özellikle klasik metinlerde karşılaşmak mümkündür. Mesela Ahmet Rasim'den alınan metinde zaferan kelimesini görmek mümkündür: "Setresi, pantolonu siyâhî, iskarpinleri samanî, eldivenleri koyu zâferânî, yeleği kurşunî (…) olan bu zat (…) bir dilbere alâka etmek üzere hazırlanıyormuş.

Başka metinlerde yine zaferan sarılığı, bitki olması ve acılığı yönüyle kullanılmıştır. Örnekler:


Zaferan keyfiyeti var gülde handandur sana
Agzın açdı güldi kaldı gonca hayrandur sana
(Sehi Bey Divanı)

Bu bagun ehl-i ayşı zaferanı hande eyler hep
Dehanında anunçün goncanun dendanı serkeşdür
(Beliğ Mehmed Emin Divanı)

Degme köşkün dört yanı bustan idi
Topragı müşk otları zaferan idi
(Miracname)

Sirişkinden yüzine saçdı abı
Nitekim zaferan üzre gül-abı
(Tahayyürname)

Saru benzüm görüp acır zaferan
Gözüm yaşına rahm itmez mi canan
(Cuşi Divanı)

İrişüp nagehan bad-ı hazanı
Ruhını kıldı bagun zaferanı
(Tahayyürname)

Ajun kırtışı boldı altun öngi
Yaşık zaferan kıldı yakut öngi
(Kutadgu Bilig)

Kanlu yaşım zerd-i ruyumda olalı aşikar
Zaferan-zar iken ol oldı zemin lalezar
(Cuşi Divanı)

Kim meger bir yazıda bag ergavan
Bitmiş idi yöresinde zaferan
(Mantıku't-Tayr)

Eğerçi pistedür şirin dehanun
Acıdur zaferan gibi zebanun
(Hamdullah Hamdi-Leyla vü Mecnun)

Dökelüm yasemine erguvanı
Ekelüm anber üzre zaferanı

(Abdülvasi Çelebi-Halilname)




Perşembe, Ocak 10, 2019

Şeyhi: Şair, Hekim, Heccav (Harname ve Hüsrev ü Şirin Şairi)



Şair Şeyhi / Hekim Sinan ((Doğum tarihi: 1371/6- Ölüm tarihi: 1431)























Şeyhi'nin Yaşadığı Dönem
14. yüzyılın sonu 15. yüzyılın ilk yarısında yaşamıştır. 1. Murad, Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve 2. Murad devirlerinden yaşamıştır. Doğum tarihi 1371-76 yılları arasında olduğu tahmin edilmektedir.



Eski Türk Edebiyatı / Divan Edebiyatı
Eski Türk Edebiyatının kurucularından kabul edilir. Dili, Eski Anadolu Türkçesi dil özelliklerini yansıtır.


Şeyhi'nin Soyu ve Ailesi
Şeyhi, muhtemelen Germiyanoğlu Beyliği'nin önde gelen ailelerinden birine mensup bir Türkmen'di. Kütahya'da doğdu. Babasının Ahmed Mecdüddin olduğu ileri sürülmüştür. Molla İzari Kasım ve Cemali yeğeni, Mustafa Selami Efendi'nin oğlu Ahmed Efendi onun akrabasıdır.


Şeyhi’nin Eğitimi
Şeyhi önce Ahmedî'den (1334-1413) ilk eğitimini almış, sonra İran'da edebiyat, tasavvuf ve tıp eğitimi almıştır. Sehi Bey tezkiresinde onun fıtratın tıbba meyilli, tıp ilminde çok maharetli, göz hekimliği konusunda kabiliyetli Hekim Sinan diye şöhret bulan bir kimse olduğunu söyler. Aşık Çelebi başka bilim dallarında da Şeyhi'nin yeteneğinden söz ederken, Latifi ise devrinin Bukrat'ı (Hipokrat) ve Sokrat'ı (Sokrates) olduğunu ifade eder. Fıkıh, kelam ve Arap dil bilgisi alimi İranlı Seyyid Şerif Cürcani ile (1340-1413) rahle arkadaşı olan Şeyhi, şairliği kadar hekimliğiyle de meşhurdur. Tezkireci Latifî onun İsa nefesli (Îsî-dem) bir tabib olduğunu, hastalıkla gelenin şifa bulup gittiğini ifade eder. Şeyhi, hastaları canından bezdiren ve onların ölümüne sebep olan doktorlardan değil Hipokrat gibi tabiplerdendir.


Reis-i Etibba: Çelebi Mehmed'i Tedavi Etmesi
1415'te Karaman seferine çıkan Çelebi Mehmed, Ankara'da rahatsızlanır ancak doktorlar tedavi edemezler. Germiyanoğlu 2. Yakub Bey'in doktoru Hekim Sinan/ Şair Şeyhi Kütahya'dan tedavi için götürülür. Asabiyetten kaynaklanan hastalığın sevinçli bir haberle geçeceğini ifade eden Şeyhi, Çelebi Mehmed'i iyileştirir. Böylece Osmanlı'nın ilk "reis-i etibba-başhekim, doktorların başı" olur. Şeyhi bu dönemde, 40-45 yaşlarında bir hekim, bir şairdir.



Mürşid: Hacı Bayram Veli; Mürid: Şeyhi
Şeyhî, kelime olarak bir şeyhe bağlı, şeyhe ait anlamlarına gelir. 1415 civarında Hacı Bayram Veli'ye bağlandığı anlaşılan Şeyhi'nin İran'da iyi bir tasavvuf eğitimi aldığı bilinmektedir. Bursalı Mehmed Tahir, mahlasın Şeyhi'ye Hacı Bayram tarafından verildiğini ifade etmiştir. Bazı kaynaklar onun şeyhlik yaptığını (Şeyhi-i Germiyani) bazıları ise mürşid olmadığını belirtir. Fatih'in Hocası Akşemseddin onun mutasavvıflardan olduğunu vurgulamıştır.


Şeyhi'nin Adı, Mahlasları
Sinan, Yusuf Sinan şair Şeyhi'nin diğer adlarıdır. Adı Yusuf olan şair, Hekim Sinan olarak da bilinir. 1415/6'da civarında Hacı Bayram Veli'ye (1352-1430) intisap ettiği için Şeyhi mahlasını almıştır. Mahlası, bazı beyitlerinde vardır:

Şaha muradı Yusuf-ı Şeyhinün ol durur
Kim bu saadet işigine bendevar ola


2. Yakub ve Şeyhi
Şair Şeyhi 2. Yakub'a iki kaside, bir terci-i bend sunmuştur ve onun özel doktoru olmuştur. Ancak kaynaklar 2. Yakub'un Şeyhi'nin şiirlerini pek beğenmediğini kaydeder. Şeyhi de şöyle demiştir:

İnayet eylemedi şah sana Şeyhi bugün
Günahumuz budurur Germiyan’da bulunduk
(Şeyhi, bugün padişah sana yardım etmedi; (senin) günahın, Germiyan’da (Kütahya’da) bulunmaktır.)




Harname’yi ortaya çıkaran hikaye
Şeyhi’nin Çelebi Mehmed’i tedavi etmesi, onun birçok ihsana kavuşmasıyla sonuçlanır. Kendisine tımar olarak Tokuzlu köyü kendisine verilen Şeyhi, yolda köyün eski sahiplerinin saldırısına uğramıştır. Yolda dövülen ve soyulan Şeyhi, bunu Har-name adlı mesnevisini yazarak yermiştir. Şeyhi’nin zararı padişah tarafından tazmin edilse de Türk edebiyatı büyük bir esere kavuşmuştur. Hicivde usta Şeyhi'nin Şair Nesimî (1370-1417) ile görüştüğü Gibb ve Bursalı Mehmed Tahir tarafından görüştüğü kaydedilmiştir.


Şeyhi’nin gözleri
Çelebi Mehmed’in gözlerini tedavi eden Şeyhi için ironik olan, gözlerinin hastalıklı olmasıdır. Hatta gözü için kuhl, sürme alan bir müşteri, Şeyhi’nin istediği bir akçe yerine iki akçe vermiş ve akçelik de kendine sürme yapmasını istemiştir. Şeyhi de bu olayı hatırladıkça hep gülermiş.
Faik Reşad, Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye’de onun 1423’te öldüğünü yazar. Sicill-i Osmani’de Mehmed Süreyya ise 1426 olduğunu söyler. Farklı tarihler olsa da onun 1428/31 civarında öldüğü anlaşılmaktadır.


Şeyhi’nin eserleri
Şeyhi’nin Divan, Harname ve Hüsrev ü Şirin adlı eserleri vardır. Tıp ve akaid konusunda eserleri olduğu, Attar’ın Habnamesini şiir olarak tercüme ettiği ve Neyname adlı eseri olduğu bilinmektedir.
Divan’ında 15 kaside, 4 terci-i bend, 2 terkib-i bend, 1 mesnevi, 2 müstezat, 202 gazel vardır.
Hüsrev ü Şirin ise 6944 beyitlik bir mesnevidir. Mefâ’îlün Mefâ’îlün fa’ûlün kalıbıyla yazılmıştır. Eserin 2. Murad’ın emriyle yazıldığı, Şeyhi’nin ölümü üzerine yeğeni Cemali tarafından tamamlandığı bilinmektedir.
Harname, en güzel hiciv mesnevilerinden biridir. Bu eserin de 2. Murad’a sunulduğu ileri sürülmekle birlikte Çelebi Mehmed’e sunulduğu görüşünde olanlar da vardır. 126 beyit olan mesnevi aruzun fe’ilatün mefâ’ilün fe’ilün kalıbıyla yazılmıştır. Harname tevhid, na’t, padişah övgüsü, konunun işlenişi, dua gibi bölümleri olmayan bir mesnevidir. Şeyhi, Arap ve İbrani geleneğinde bulunan eşek hikayelerini de dikkate alarak ve yeniden yazmıştır. Harname için Fuat Köprülü “…tertip ve eda bakımından edebiyatımızda hiciv nevinin şaheseri”, Amil Çelebioğlu “…dilinin tabiiliği, tasvirlerin canlılığı ve kuvveti, hicvetmedeki mübtezel olmayan (bayağı) havası ile aynı zamanda nevinde (hiciv tarzında) bir sehl-i mümteni” olduğunu söyler.

Bugün
Şeyhi, İran dönüşü bir attar dükkanı açmıştır. Bugünkü adıyla aktar, o günün şartlarında tedavide kullanılan birçok bitkinin satıldığı bir dükkandı. Bugün de Hekim Sinan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler adıyla çeşitli kokulu bitkilerin yetiştirildiği ve Kütahya Belediyesi'nin işlettiği bir mekânda, Şeyhi şifa eczahanesi yaşatılmaktadır.
Şeyhi’nin kabri, Kütahya’dadır. Birçok kaynak onun mezarının Tumnupınar/Tonlupınar/Dumlupınar’da olduğunu yazar. H. Kadri Erdem daha detaylı tarif eder. Şeyhi’nin mezarı, Yoncalı yolu üzerinde, şehre 7 kilometre mesafedeki Dumlupınar denen ve yakınındaki köye kendi adını veren Çifte Pınar’dadır. Şeyhi’nin mezarı bu köyün kıyısındadır. Mesire yeri olan bu alan Erenlerbaşı diye bilinir. Bugün artık Şeyhi’nin kabri, Kütahya Merkez ilçe sınırları içinde kalmıştır. Bu mezar 1961’de Vali Ertuğrul Süer’in girişimiyle Oktay Aslanapa tarafından 15. Yüzyıl mimarisini esas alınarak yapılmıştır.

Kaynak : Halit BİLTEKİN