Helvacı Güzeli
Masal bir
oğlu ve bir
de kızı olan
babanın kızının başından
geçen olayları anlatmaktadır.
Baba, kızını kendi gözünden bile sakınır, hiçbir yere göndermez, sokağa bile çıkartmaz. Bir gün kızın babası oğlu ile
birlikte Hicaz’a gitmeye karar verir. Kızına
tembihlerde bulunarak kimseye kapıyı açmamasını, dışarı işlerini ise
komşuları olan mahalle camisi
müezzininin yapacağını söyler. Bir gün cami müezzini minarede ezan okurken, bahçede kendisine emanet edilen kızı
görür. O anda aklı başından giden müezzin
ne dediğini, ne okuduğunu şaşırır. Kızı elde etmek için bir plan yapar
ve komşusu olan bohçacı kadından
yardım ister. Bohçacı
kadına kese kese
altın vererek kızı
evden çıkartmasını ve önceden
kiraladığı hamama getirtmesini söyler. Bohçacı kadın kızın evine gider, kız her ne kadar evden çıkmak
istemese de kızın aklına bir şekilde girerek
yeni açılan hamama bütün mahalledeki genç kızların geleceğini söyler ve
kızı hamama götürmeye ikna eder. Kızı alıp hamama götüren bohçacı kadın bir
bahane bulup gizlice oradan ayrılır. Kız
hamamın içinde mahallenin müezzinini görür. Ağzı yayılmış bir şekilde sırıtarak sinsi bir bakışla kıza
bakmaktadır. Kız olan biteni, içine düştüğü oyunu hemen anlar. Olan bitenin farkında
değilmişçesine müezzin efendiye sen şu kurnanın
başına otur önce ben seni yıkayayım sonra sen beni yıkarsın der.
Müezzinin başına bolca sabun sürüp köpürtür
ve o köpükleri yüzüne iyice yayar. Kız hemen yerinden ayrılarak hamamdaki
bütün kurnalardaki suyu
boşaltıp muslukların ağızlarını
bezle tıkar. Hamamdaki nalınları bir peştamalın içine
koyarak müezzinin yanına gidip adamın başına,
sırtına, neresine denk geldiyse vurmaya başlar. Müezzin dayak yemekten
yere düşerek bayılır. Kız oradan
uzaklaşarak evine gider. Bir süre sonra uyanan müezzin el yardımıyla hamamda su arayarak yanan gözündeki köpükleri
silmek ister ama hiçbir yerde bir damla
su bulamaz. Onu bu halde bulan hamamcı olan bitene anlam veremese de
müezzinin başına su dökerek onun
gözlerini temizleyip evine gönderir. Müezzin bir hafta boyunca yediği dayak yüzünden evde yorgan döşek
yatar. Hem kızdan öcünü almak hem de
suçunu örtmek için kızın babasına bir mektup yazarak kızının kötü yola
düştüğü söyler. Mektubu alan kızın
babası oğluna mektupta yazılanları okur ve eve geri dönerek kız kardeşinin başını kesmesini, kanlı gömleğini
kendisine getirmesini söyler. Kız kardeşini
çok seven oğlan, bu habere inanmak istemez ama babasına da karşı
çıkamadığı için at binerek geri döner.
Mahallede ne kadar komşusu varsa kapı kapı dolaşarak olayı sorup soruşturur. Bütün komşular, kız kardeşinin
kapıdan dışarı adım bile atmadığını söyleyince kız kardeşinin namusuna iftira
atıldığını anlar. Eve varıp kız kardeşiyle hasret giderdikten sonra kardeşine, babasının da yolda olduğunu
söyleyerek onu karşılamaya gidelim der.
Issız bir yere
gelince oğlan kız
kardeşine olan biteni
anlatır. Kız babasının
böyle düşünmesine çok üzülür.
Oğlan bir köpek yavrusu öldürerek kanını kızın gömleğine bulaştırıp babasına götüreceğini söyler. Kız
kardeşine de buralardan uzaklaşmasını ve bir
daha buralara gelmemesini söyler. Kız dağlarda döne dolaşa bir pınarın
başına gelir ve oradan su içer. Akşam
olduğu için yırtıcı hayvanlardan korunmak amacıyla pınarın başındaki ağacın tepesine çıkıp orada
dinlenir. O memleketin padişahının oğlu o gün
avlanmak için oralarda dolaşır. Pınarın başına gelince ağaçtaki kızın
görüntüsünü suyun içinde görür. Başını
kaldırıp yukarı bakınca ağaçtaki kızı görür ve oracıkta kıza vurulur. Kızı alıp saraya götürerek babasından
evlenmek için izin alır ve kırk gün kırk gece düğün yapıp evlenirler. Aradan yıllar geçmiş ve üç
çocukları olur. Ancak kızın aklından babası
ve erkek kardeşi hiç çıkmaz. Şehzadeden izin alarak babası ve erkek
kardeşini görmeye gider. Şehzade,
yanlarına lalasını ve bir miktar asker de vererek onları uğurlar. Saraydan epey uzaklaştıktan sonra lala arabanın içine
başını uzatarak Hanım Sultan’a ya kendisinin
olacağını, eğer kabul etmezse çocuklarından birinin öldüreceğini söyler.
Hanım Sultan namusunu korumak amacıyla
kabul etmez ve lala çocuklardan birinin başını alıp oracıkta vurur. Üç çocuğunu öldürünceye kadar bu
böylece devam eder. Lala üç çocuğu da
öldürdükten sonra kızı da öldüreceğini söyler. Kız yarım saat süre
ister. Abdest alıp namaz kılayım sonra
ne olacaksa olsun der. Lala hiç düşünmeden kabul eder. Lala kızın ayağına bir ip bağlar kaçmasın diye. Kız da biraz ileriye gidip köşeyi döner ve
ipi bir çalılığa bağlayıp oracıktan
kaçar. Lala bir süre sonra ipin olduğu yere gidince kızın kaçtığını anlar ve oracıkta dövünerek saraya
geri dönüp şehzadenin huzuruna varır.
Şehzadeye Hanım Sultan’ın mola yerinde çocuklarını da alarak kimseye
belli etmeden kaçtığını söyler. Şehzade
olanlara inanamaz ve üzüntü içinde ağlar durur. Zavallı kız dağdan
dağa, ağlaya ağlaya
giderken babasının memleketine
varır. Yüzüğünü ve
küpelerini satarak kendisine erkek kıyafetleri alıp giyinir. Saçlarını
da külahının içinde saklar. Eski bir
dükkânda ihtiyar bir helvacının yanına giderek kendisini yanına çırak almasını ister. Karın tokluğuna çalışıp
dükkânda uyumaya başlar. Bir iki gün içinde işleri düzelterek
ocağın başına geçip
helva yapmaya başlar.
Ustası helvayı çok
beğenir. Müşteriler gelip bir
miktar helva alırken bu güzel delikanlıya da hayran kalırlar. Bir yiyen bir daha yemek ister helvadan. Bir süre sonra
bu çırağın adı “Helvacı Güzeli” olur.
Helvasının tadı
ve namı her yere yayılır. Şehzade ise yanına lalasını da alıp diyar diyar gezerek Hanım Sultan’ı arar. Yolları Helvacı
Güzeli’nin dükkânına kadar gelir. Erkek
kılığındaki Hanım Sultan’ı ne şehzade ne de lala tanımaz. İştahla Helvacı
Güzeli’nin helvasından yemeye
başlarlar. Helvacı Güzeli,
uzun yoldan geldiklerini
söyleyerek şehzade ve lalasını o gece
misafiri olmasına ikna eder ve mahallede bir helva sohbetine davet eder. Bu sohbete herkes davet
edilmiştir. Helvacı güzeli bu sohbette herkese helva ikram ettikten sonra kazanını kapının önüne
koyarak hikâyesini anlatmaya başlar. Önce
hamamda olanları anlatır. Müezzin sancılanmış gibi yaparak ecel terleri
döküp oracıktan uzaklaşmaya çalışırken
Helvacı Güzeli kimsenin oradan gitmesine izin vermez. Lalanın yolda
kesip öldürdüğü zavallı
çocukların halini anlatmaya
başlayınca bu sefer
lala sancılanarak ecel terleri
döker ve oradan gitmek ister ama Helvacı Güzeli onun da gitmesine izin vermez. En sonunda herkesin içinde başına bunca iş
gelen kızın kendisi olduğunu söyler.
Mahalleli kaçmaya çalışan müezzin ve lalayı yakalayıp döve döve bağlarlar. Müezzin ve lalayı bir ağaçta
sallandırıp asarlar ve bohçacı kadını da sürgün
edip o şehirden uzaklaştırırlar. Şehzade ve kız bir süre baba evinde
kaldıktan sonra saraya geri dönüp
tekrardan kırk gün kırk gece düğün dernek kurup eğlenmişler.
Kaynak:
Tahir Alangu’nun “Billur Köşk Masalları” Adlı Kitabının Çocuk
Edebiyatının Temel İlkeleri Bakımından İncelenmesi – Hüseyin KUDAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.