Ağlayan Nar ile Gülen Ayva
Masalda dokuz
kız çocuğu olan ve erkek çocuk özlemi çeken bir padişahın, onuncu çocuğunun
da kız olmasıyla
birlikte bu kız
çocuğunun başından geçen
olaylar anlatılmaktadır. Padişah,
Valide Sultan’a yine
kız doğurursa her
ikisini de cellada
vereceğini söyler. Valide Sultan korkusundan sarayda gizli bir yerde
doğum yapar ve bu çocuğun da kız
olduğunu görünce, hemen onu sarıp sarmalayıp padişaha erkek çocuk doğurduğunu söyleyerek, hem kendini hem de
kızını celladın elinden kurtarır. Padişah bu
mutlu haberi yedi düvele ulaştırır. Fakirleri kırk gün kırk gece
doyurur. Valide Sultan bir erkek çocuğu
gibi yetiştirir kızını. Padişah, on iki yaşına gelen oğlunu sünnet
ettirmek ister. Durumun ortaya
çıkacağını anlayan Valide Sultan, üzüntüden ağlayıp dururken kızı yanına
gelir ve niye
ağladığını sorunca, Valide
Sultan da her
şeyi anlatır. Çocuk,
babasının yanına giderek kendisinin hala küçük olduğunu ve
sünnetten korktuğunu söyleyince, padişah
oğlunun üzülmesine kıyamaz ve sünneti erteler. İki yıl böyle geçer gider ve çocuğun yine sünnet olma zamanı
gelir. Bu defa bir plan yapan çocuk sünnet
başlamadan kaçıp gitmeye karar verir. Bu sayede hem annesini hem de
kendisini celladın elinden kurtarmış
olacaktır. Hanım Sultan babasına sünnet olmadan önce meydanda atıyla gezmek istediğini söyler. Babası kabul
edince hemen ahıra gider ve bir at seçer.
Seçtiği bu at; kapkara, üzerinde tek beyaz bir kıl bile olmayan yağız
bir attır. Atın başını okşayarak içini
döküp ağlayan Hanım Sultan’ın haline acıyan at, dile gelir ve konuşur. At,
Hanım Sultan’a teselli
vererek göz açıp kapayıncaya kadar
başka bir diyara
gideceklerini söyler. Meydanda halkın arasında ata binen Hanım Sultan
bir anda göz açıp kapayıncaya kadar
herkesin gözü önünde
kaybolup gider. Padişaha,
şehzadeyi atın kaçırdığı haberi gider ve padişah her yerde
oğlu sandığı Hanım Sultan’ı aratır ama hiçbir
yerde izine rastlayamaz. Yağız at bir günde Hanım Sultan’ı altı aylık
yola götürür. Hanım Sultan’ı üstünden
indiren at yelesinden üç kıl verir ve ne zaman başına bir iş gelse kılları birbirine sürt ben hemen oraya gelirim der ve
bir duman içinde ortadan kaybolur. Hanım
Sultan bir süre gittikten sonra bir kasabaya varır ve büyük bir saray
görür. Sarayın mutfağında hummalı bir
çalışma vardır. Hemen kıyafetlerini değiştirerek fakir bir yolcu kılığına girip aşçıbaşından bir iş ister ama
aşçıbaşı kabul etmez. Hanım Sultan aşçıbaşını
dinlemeyerek işlerin ucundan tutmaya başlar ve her işe koşturur. Saray
mutfağı bir anda düzene girer ve işler
yoluna koyulur. Bunu gören aşçıbaşı hemen onu işe alır. Hanım Sultan bu kadar fazla yemeğin neden
yapıldığını sorunca aşçıbaşı ona bu memlekete altı yılda bir gelen dev vardır.
Padişahımızın ciğerini yer ve gider. Bu hazırlıklar cenaze yemeği içindir. Sarayda tebdili kıyafet gezmeye
çıkan Hanım Sultan, bir odada padişahın
al elbiseler içindeki
kızını görür. Diğer
odaya gidince padişahın
korkudan yatakta uzandığını ve devin gelmesini beklediğini
görür. Hanım Sultan hemen atın
kendisine verdiği kılları birbirine
sürter ve yağız at bir duman içinde ortaya çıkar. Kız durumu yağız ata anlatır ve ondan devi ortadan ikiye
ayıracağı bir kılıç ister. Yağız at ona istediği kılıcı verir ve ona bir vurduğu yere bir daha
vurmaması gerektiğini söyler. Yağız at yine
dumanlar içinde kaybolur gider. Hanım Sultan gizlice padişahın odasına
girip bir köşede saklanır. Gece zifiri
karanlıkta odanın ortasında bir dev belirir.
Hanım Sultan kılıcı devin boynuna
indirir ve onu ortadan ikiye ayırır. Hanım Sultan devin kulağını keserek
cebine koyup oradan ayrılır. Sabah olunca
korkudan bayılan padişah uyanır ve odanın ortasında başı gövdesinden ayrılmış devi görür. Kapının
önünde geceden beri korkuyla bekleyen
saray görevlileri devin ölüsünü görünce onu kendilerinin öldürdüğünü
söylerler. Padişah inanmasa da hepsini
ödüllendirir. Bütün saray halkına
hediyeler ve altınlar dağıtır.
Aşhanedekiler Hanım Sultan’ı da padişahın huzuruna gitmeye ikna ederler
ve o da padişahın huzuruna çıkıp devi
kendisinin öldürdüğünü söylese de padişah inanmaz. Devin kulağını cebinden çıkarıp gösterince padişah doğru söylediğini anlar ve
ona isteğinin ne olduğunu sorar. Hanım
Sultan gece odaların birinde gördüğü Al Giyimli
Sultan’ı padişahtan kendisine vermesini ister. Padişah bu kızın çok
çetin ve çetrefilli biri olduğunu
söylese de Hanım Sultan vazgeçmez. Hemen Al Giyimli Sultan padişahın huzuruna çağrılır ve durumu ona anlatır. Al
Giyimli Sultan padişah babasından bir günlük
düşünme süresi ister. Gece Hanım Sultan, Al Giyimli Sultan’ın kapısının
deliğinden içeriyi gözetler. Odanın
ortasında bir altın leğen vardır ve bu leğenin içine bir kuş girip çırpındıktan sonra genç bir delikanlıya
bürünür. Al Giyimli Sultan peri padişahının oğlu olan bu genç delikanlıya olup biteni
anlatır. Birlikte bir plan yaparlar.
Ertesi gün Al Giyimli Sultan, padişah
babasının huzurunda, filanca yerdeki devlerin yanında bir ayna vardır eğer bu aşçı yamağı o aynayı getirip
yiğitliğini kanıtlarsa onunla evlenirim yoksa
ona varmam der. Asıl amacı aşçı yamağının gidip de dönmemesidir. Gece
olup biten her şeyi gördüğü için Hanım
Sultan bunu kabul eder ve yola koyulur. Hemen yağız atın kendisine verdiği kılları birbirine sürter ve
at bir dumanın içinde ortaya çıkar. Hanım
Sultan yağız ata
durumu anlatır. Yağız
atın sırtına binen
Hanım Sultan göz açıp kapayıncaya kadar devlerin olduğu dağın
yanına gelir. Yağız at Hanım Sultan’a dağa tırmanıp devlerin olduğu mağaraya
sessizce girip duvarda asılı aynayı almasını söyler. Yağız at eğer devlerin gözü açıksa
uyuduklarını, gözleri kapalıysa uyanık olduklarını söyler ve aynayı aldıktan sonra ne olursa
olsun arkasına bakmadan yanına gelmesini
tembihler. Hanım Sultan,
yağız atın dediklerini
bir bir yaparak
mağaraya ulaşıp gözlerinin açık olduğunu gördüğü devlerin
uyuduğunu anlayınca aynayı sessizce alıp
arkasına bakmadan kaçıp yağız atın yanına gelir. Yağız at ile birlikte
oradan uzaklaşıp saraya gelen Hanım
Sultan padişahın huzuruna çıkıp aynayı gösterir. Padişah buna çok sevinir
ve hemen kızını
çağırtır. Aynayı görünce
çok şaşıran Al
Giyimli Sultan babasından bir günlük daha süre ister. Gece
olunca yine kapı deliğinden içeriyi gözetleyen
Hanım Sultan peri
padişahının oğlunun yine
geldiğini görür. Tekrardan
bir plan yaptıklarını anlar ve planlarını öğrenip
gizlice oradan ayrılır. Sabah olunca padişah
babasının huzuruna çıkan Al Giyimli Sultan, filanca yerde kimsenin
gidemediği, gidip de yerini bulamadığı,
bulup da geri dönemediği bir mağara vardır ve o mağaradaki devlerin yanında bir şimşek taşı vardır. Aşçı yamağı eğer
bu taşı bana getirip yiğitliğini kanıtlarsa
onunla evlenirim yoksa ona varmam der. Yine her şeyi kabul eden Hanım
Sultan oradan uzaklaşır. Yağız atı
tekrardan çağırıp olan biteni anlatır ve yağız atın sırtında bir anda devlerin olduğu dağın yanına gelirler. Yağız
at Hanım Sultan’a dağa tırmanıp devlerin
olduğu mağarayı bulmasını ve sessizce duvarda asılı şimşek taşını
almasını söyler. Yağız at Hanım
Sultan’a, bu devler uyanıp da seni görürlerse sana edecekleri bütün
bedduaların gerçekleşeceğini anlatır.
Hanım Sultan, yağız atın dediklerini bir bir yaparak mağaraya ulaşıp gözlerinin açık olduğunu gördüğü
devlerin uyuduğunu anlayınca, şimşek taşını
sessizce alıp arkasına bakmadan kaçmaya başlar. O sırada bir insan
kokusu alan devler uyanır ve şimşek
taşının duvarda olmadığını görünce Hanım Sultan’ın peşine düşerler. Hanım Sultan’ın arkasından “Eğer er kişi isen
kız, kız isen er yiğit olasın” diye beddua
ederler. Kız atın yanına varınca olanı biteni anlatır ve devlerin
arkasından ettiği bedduayı söyleyince
birden kendisini yoklar ve kız iken erkek oluverdiğini anlar. Yağız at da Hanım Sultan da buna çok sevinirler ve hemen
saraya dönüp padişahın huzuruna çıkıp
şimşek taşını Al Giyimli Sultan’a verir. Al Giyimli Sultan son bir gece
daha babasından izin ister. Al Giyimli
Sultan gece peri padişahının oğluna her şeyi anlatır. Peri padişahının oğlu bizim sarayın bahçesinde bir ağaç var
‘Ağlayan Nar ile Gülen Ayva’ ağacı. Bir
yanında narlar ağlar diğer yanında ayvalar güler. Babamın ne kadar
askeri varsa bu ağacın başına nöbetçi
olarak koyacağını, o
aşçı yamağı yiğit
gelince onu yakalayıp parçalayacağını der. Kapı
deliğinden her şeyi dinleyip öğrenen şehzade oradan ayrılır. Sabah olunca Al Giyimli Sultan padişah
babasına filanca yerde peri padişahının has
bahçesinde bir ağaç vardır. Aşçı yamağı eğer bu ağacı bana getirip
yiğitliğini kanıtlarsa onunla evlenirim
yoksa ona varmam der. Yine her şeyi kabul eden şehzade oradan uzaklaşır ve yağız atı tekrardan çağırıp olan
biteni anlatır. Bu defa yağız at bir kamçı, bir
külah bir de deri postu verir şehzadeye. Yağız atın sırtında periler
ülkesine varan şehzade külahı başına
geçirip görünmez olur ve deri postuna binip kamçı ile vurunca uçmaya başlar. Şehzade sarayın has bahçesindeki
ağacın üzerine gelir ve yerinden söker. Orada
bekleyen askerler ne
olduğunu anlamadıkları için
karanlıkta birbirlerine saldırırlar.
Sarayın penceresinde olan biteni gören peri padişahının oğlu yenildiğini
kabul eder ve güvercin kılığında uçup gider
oradan. Şehzade doğruca saraya giderek ağacı padişahın huzurunda yere koyar. Yavaş yavaş peri
padişahının oğlunun büyüsünün etkisinden
kurtulan Al Giyimli Sultan’ın gönlü de şehzadeye kayar. Kırk gün kırk
gece düğün yaparlar. Şehzade Al Giyimli
Sultan’ı alarak kendi memleketine giderek anasına ve babasına olan biteni anlatır. Kırk gün kırk
gece düğün de orada yapılır.
Kaynak:
Tahir Alangu’nun “Billur Köşk Masalları” Adlı Kitabının Çocuk
Edebiyatının Temel İlkeleri Bakımından İncelenmesi – Hüseyin KUDAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.