Karayılan Masalının
Özeti
Ülkenin birinde padişahın hiç çocuğu olmamaktadır. Ne
yaparsa yapsın bir türlü çare bulamaz. Bir gün veziri ile birlikte tebdili
kıyafet gezerken karşısına bir derviş çıkar.
Padişah, dervişe bir oğlum olsun gerekirse yılandan olsun deyince derviş
de kırmızı bir elma vererek bunu ikiye
bölmesini ve Valide Sultan ile birlikte yemesini söyler. Elmayı dervişin dediği gibi yapıp yedikten dokuz ay
sonra, Valide Sultan’ın doğum sancıları
başlar ama bir türlü çocuk doğmaz. Çocuk kara bir yılan olduğu için
bütün ebelerini sokup öldürür. Ülkede
bu çocuğu doğurtacak
ebe kalmayınca padişah
bu işi yapabilecek
birilerini aratmaya askerlerini gönderir. Üvey annesi ve kızlarıyla
yaşayan zavallı bir genç kız vardır. Bu
zavallı kızı üvey anası zorla saraya göndertir. Yolda giderken anasının mezarına uğrayıp dua eden kıza annesi
mezardan seslenerek: Çocuğun doğması için yere
bir tas süt koymasını ve yılanın sütü içmek için çıkacağını söyler. Genç
kız annesinin öğüdünü dinleyip dediklerini
yapınca karayılan doğar. Kızı bir sürü hediye ve altınla evine yollarlar. Karayılanın okuma vakti
gelmiş ama hiçbir hoca onu okutamaz. Hepsini
sokup öldürür. Yine bu zavallı kızı çağırtırlar. Kız yolda annesinin
mezarına uğrayıp dua edince annesi ona
yine nasihat verir. Kırk bir gül çubuğu almasını karayılan kendisini sokmak
istediğinde çubuklarla vurmasını
söyler. Anasının nasihatini
dinleyen kız çubuklarla vura vura karayılana okuma
öğretir. Kızı yine hediye ve altınlarla evine
yollarlar. Karayılanın evlenme yaşı gelir ama hiç kimse onunla
evlenemez. Karayılan kim evlendiyse
sabahı sokarak öldürür. Yine bu zavallı kızı çağırtıp şehzade ile
evlendirmek isterler. Kız yolda anasının
mezarına uğrayıp dua edince anası ona yine nasihat verir. Kırk bir kirpi derisinden vücudunu kaplamasını ve
yılan ona soyun derse önce kendisinin
soyunması gerektiğini ve yılan kıyafetini ateşte yakınca şehzadeye
kavuşacağını söyler. Anasının nasihatini
dinleyen kız dediklerini yapmış ve yılanın giysisini ateşe atınca şehzade acılar içinde kıvranır ama giysi
yanınca ortaya dünyalar güzeli bir delikanlı çıkar. Sabah olunca herkes bu işe çok şaşırır.
Şehzade bir gün taşraya gitmek için padişah
babasından izin alır ve yollara düşer. Taşradan eşine bir mektup yazar.
Cariyeler mektubu açıp şehzadenin
yazdıklarını okuyunca kıskançlıktan yeni bir mektup yazarak kızın bacaklarının kırılarak dağ başına bırakılması
gerektiğini mektupta söylerler. Bunları
duyan zavallı kız gizlice saraydan kaçıp yollara düşüp bir mağaraya
varır. Bu mağarada bir delikanlıyla
karşılaşır. Kötü bir kuş bu delikanlıyı esir tutmaktadır. Delikanlı, kızı gizlice mağarada saklar. Kız delikanlıdan
gebe kalır ve doğum yaklaşınca delikanlı ona anasının evine gitmesini söyler.
Kız delikanlının dediklerini yapıp mağaradan ayrılıp anasının evinde doğum yapar. Delikanlı da her
gece kuş kılığına girip kızı ve oğlunu
ziyaret eder. Bir gün delikanlının kız kardeşi konuşmaları duyup
annesine olan biteni anlatınca kuşun
kaçırılan oğulları olduğunu anlarlar. Ertesi gece bütün aile halkı kuşun gelmesini bekler ve hasret giderirler.
Oğullarının geri dönmesine izin vermedikleri için büyük kötü kuş oraya gelir. Kötü kuş konağın
bahçesinde bir oraya bir buraya konup her
yere vurup ve en sonunda çatlayarak ölür. Hep birlikte yaşamaya
başlarlar. Şehzade ise saraya dönünce
gerçekleri öğrenir ve kızın peşine düşer. En sonunda yaşadığı yeri bulur ve başından geçen olayları hem öğrenir hem de
gerçekleri kıza anlatır. Kızın ikinci kocası
kızdan bir seçim yapmasını ister. Eğer ilk kocanı seçersen sana
çocuğumuzu vermem, beni seçersen burada
mutlu yaşamaya devam ederiz der. Kız da
şehzadeyi görünce içindeki sevgi yeniden
ateşlenir ve ilk kocasını seçip saraya dönerler.
Kaynak:
Tahir Alangu’nun “Billur Köşk Masalları” Adlı Kitabının Çocuk
Edebiyatının Temel İlkeleri Bakımından İncelenmesi – Hüseyin KUDAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.