Sefa ile Cefa Masalının
Özeti
Masal hiç çocukları olmayan bir padişah ile lalasının
başından geçen olayları anlatmaktadır. İstanbul padişahının ve lalasının hiç
çocukları yoktur. Bir gün karşılarına
bir derviş çıkar ve onlara kırmızı bir elma verip ikiye bölmelerini
söyler. Elmaları sarayda bekleyen
eşlerine yedirmelerini ve Allah’ın izniyle çocuklarının olacağını söyler.
Derviş, çocuklar doğduğunda isimlerini kendisinin koyacağını, kendisi
gelmeden isim koymamalarını tembihlemiş.
Padişah ve lala hemen saraya dönüp elmayı soyup ikiye bölerler ve kendi paylarına düşen yarım
elmayı eşleriyle paylaşıp yerler. Her iki eş de
dünyaya birer erkek çocuk getirir. İsimlerini koymak için derviş
beklenir. Çocuklar büyüyünce
arkadaşları onlarla, adsız şehzade ve adsız lala diye dalga geçerler. En
sonunda derviş gelip isimlerini Sefa ile Cefa koyup gider. Bir gün Sefa
ile Cefa bahçede oynarken Cefa abdest
almaya gidince bir derviş gelip Sefa’ya resim verip gider. Resimde dünyalar güzeli bir kız vardır. Sefa görür
görmez vurulur kıza. Heyecandan bahçenin
ortasına düşüp bayılır.
Cefa hemen saraydakileri
yardıma çağırıp, Sefa’yı
odasına götürürler ama bir türlü
kendine gelemez. Padişah Cefa’dan sebebini bulmasını yoksa onu cellada vereceğini söyler. Sefa biraz kendine
gelince resmi Cefaya gösterip olanı biteni
anlatır. Cefa resmi alıp padişahın huzuruna çıkıp Sefanın anlattıklarını
söyleyince padişah emir verdirip bu kızı
tanıyan birini bulmaya çalışır. En sonunda bir kervancı bu kızı tanıdığını, onun Yemen padişahının kızı
olduğunu söyler. Sefa ile Cefa birlikte Yemen’e
doğru yola koyulur. Yemen’e vardıklarında Yemen padişahının kızının
hocası ile tanışıp onun evinde misafir
olurlar. Hoca Hanım, Sultan’ının Hint padişahının oğluna gelin gideceğini söyleyince Sefa ile Cefa’nın
morali bozulur. Hanım Sultan hocasını saraya
çağırınca Sefa ile Cefa kadın kıyafetleri giyip, onlar da saraya gider.
Sarayda hep birlikte çok güzel eğlenip
vakit geçirirler. Ertesi gün sadece Cefa saraya gider ve Hanım Sultan’a olan biten her şeyi anlatır. Hanım Sultan da
Hint padişahının oğluyla evlenmekten
vazgeçip İstanbul padişahının oğluyla evlenmeye karar verir. Bir plan
yaparlar ve Cefa gelin kılığına girip
Hint padişahının ülkesine gidecektir. Kızda kaçıp Sefa ile bir yerde saklanıp Cefanın oradan kurtulup yanlarına
gelmesini bekleyecektir. Hint diyarına
giden Cefa düğün sırasında Hint
padişahının kızı ile tanışır bir mağaraya giderler. Bu mağara bir tapınaktır. Buradaki sudan içenler erkek
ise kız, kız ise erkek olurmuş. Cefa da kaçmak
için bu şansı değerlendirip içerdeki sudan içip erkek olduğunu açıklar.
Her ikisi de birbirlerine âşık olurlar
ve kaçmaya karar verirler. Yolda karşılarına bir derviş çıkar ve Hint padişahının
büyücüsünün onları yakalamak
için peşlerine büyülü
hayvanlar taktığını, kurtulmak
için yerden bir avuç toprak alıp onlara üflemeleri gerektiğini söyler. Peşlerine kara bir aygır düşer, Cefa yerden
bir avuç toprak alıp üfler ve aygır oracıkta
sütçü beygirine dönüşür. Kız ile Cefa at sırtında Hanım Sultan ile
Sefa’nın yanına varırlar ve hep birlikte
İstanbul’a doğru yola çıkarlar. Bu defa peşlerine bir geyik düşer. Sefa bu geyiği babasına götürmek ister ama Cefa bir
avuç toprak alıp üfleyince geyik ölür. Sefa
bu duruma çok kinlenir ama bir şey de belli etmez. Son olarak
peşlerindeki ejderhayı da yok edip İstanbul’a
varıp padişahın huzuruna çıkarlar. Sefa içindeki kin ile babasına Cefa’yı idam etmesini söyler. Cellat Cefa’yı
dağ başında idam edecekken hâline acır ve
onu bırakır. Bir köpek yavrusu kesip kanını Cefa’nın gömleğine sürüp
saraya götürür. Sefa içindeki kin
geçince yaptığına pişman olur. Hint padişahının kızı yoldaki dervişin onlara anlattıklarını ve geyiğin büyülü
olduğunu söyleyince, Sefanın pişmanlığı daha da
artar. Hiç olmazsa mezarını yaptırayım diye yollara düşüp Cefa’nın
cansız bedenini aramaya başlar.
Üzüntüsünden ölmek üzere olan Cefa’ya rastlar ve onu alıp hemen saraya getirip hekimlere emanet eder ve iyileştirir.
Kırk gün kırk gece süren bir düğün yaparlar
ve Sefa da Cefa da evlenerek mutlu olurlar.
Kaynak:
Tahir Alangu’nun “Billur Köşk Masalları” Adlı Kitabının Çocuk
Edebiyatının Temel İlkeleri Bakımından İncelenmesi – Hüseyin KUDAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.