Tasa Kuşu
Masal bir
padişahın kızının başından geçen olayları anlatmaktadır. Padişah kızına çok
düşkündür. Bir dediğini iki etmediği için Sultan Hanım da dert tasa nedir bu
hayatta hiç bilmez. Bir gün bahçede
birlikte oturduğu hocası, Hanım Sultan’a tasalarından bahseder. Hanım Sultan da onunla alay edip
eğlenince hocası ona kinlenir ve gidip ona
kuşçular çarşısından bir tasa kuşu alıp hediye eder. Günlerden bir gün
Hanım Sultan bahçede otururken kafesteki
tasa kuşunu da yanına getirip ağaca asar. Tasa kuşu dile gelerek Hanım Sultan’dan kendisini
bırakmasını bahçedeki diğer kuşlarla biraz uçup yine kafese geleceğini söyleyince Hanım Sultan da
onu bırakır ama kuş Hanım Sultan’ı olduğu
gibi kapıp uzunca bir süre uçtuktan sonra büyük bir dağın tepesine bırakıp:
“Sultan’ım, beni bildin mi?
Şu tasalarını gördün mü?
Bir geldim, bir daha geleceğim,
Bak sana neler edeceğim?”
dedikten sonra
oradan uçup gider. Hanım Sultan yolda bir çoban ile karşılaşır ve onun kıyafetlerini kendi kıyafetleri ile
değiştirip erkek kılığına girer. Bir kasabaya varan Hanım Sultan kahvecinin yanına giderek ondan iş
ister ve kahveci onu yanına çırak alır. Geceleri kahvehanede
kalan Hanım Sultan
bir gün işlerini
bitirdikten sonra, gece
derin uykudayken tasa kuşu
dükkâna gelir ve ne kadar bardak varsa hepsini kırıp, dükkânın altını üstüne getirir ve kızı uykusundan
uyandırıp uçup gider. Sabah olunca kahveci
olanları görür ve Hanım Sultan’ı evire çevire döverek dükkândan atar.
Hanım Sultan bu defa bir terzinin yanına
gidip ondan iş ister ve terzi onu yanına çırak alır. Geceleri terzi dükkânında kalan Hanım Sultan bir gün
işlerini bitirdikten sonra, gece derin uykudayken tasa kuşu dükkâna gelir ve ne kadar kumaş
varsa hepsini yırtıp parçalayıp dükkânın altını
üstüne getirir ve kızı uykusundan uyandırıp uçup gider. Sabah olunca
terzi ustası olanları görür ve Hanım
Sultan’ı evire çevire döverek dükkândan atar. Hanım Sultan bu defa bir avizecinin yanına gidip ondan iş ister ve
avizeci onu yanına çırak alır. Geceleri avizeci
dükkânında kalan Hanım Sultan bir gün işlerini bitirdikten sonra, gece
derin uykudayken tasa kuşu dükkâna gelir
ve ne kadar avize, kandil, lamba varsa hepsini kırıp dükkânın altını üstüne getirir ve kızı uykusundan
uyandırıp uçup gider. Sabah olunca avizeci
olanları görür ve Hanım Sultan’ı evire çevire döverek dükkândan atar.
Hanım Sultan ağlaya ağlaya şehrin dışına bir ormana gelir. Avlanmak için
ormanda gezen şehzade, Hanım Sultan’ı
görür ve onu saraya getirir. Üzerindeki çoban kıyafetlerini çıkarıp güzel elbiseler giyen Hanım Sultan’ın bir kız
olduğunu anlayan şehzade, oracıkta ona âşık olur. Hemen padişah babasından da izin alan şehzade
kız ile evlenip kırk gün kırk gece düğün
yapar. Dokuz ay sonra bir kız çocuğu dünyaya getiren Hanım Sultan, bir
gece derin uykudayken tasa kuşu gelip
kızı kundağından kapar ve Hanım Sultan’ın ağzına bir parça kan sürüp oradan uçarak uzaklaşır. Herkes
Hanım Sultan’ın yabani olduğunu ve bebeği
yediğini söyler. Padişah,
Hanım Sultan’ı idam
etmek istese de
şehzade, babasına yalvararak bundan vazgeçirtir. Hanım Sultan’ın
dokuz ay arayla iki çocuğu daha dünyaya
gelir. Biri kız
biri oğlan olur.
Tasa kuşu diğer
iki çocuğu da
ilkinde olduğu gibi
kundağından kapıp Hanım Sultan’ın ağzına bir parça kan sürerek oradan
yine uzaklaşır. Bu defa şehzadeyi de
dinlemeyen padişah kızı cellada verir. Cellat kızın hâline acıyıp onu bırakır. Kızın yerine bir köpek yavrusu kesip
kanını gömleğe bulaştırıp saraya götürür.
Kuş bu defa gelip Hanım Sultan’ı kapıp büyük bir sarayın bahçesine
bırakır. Kendisi de bahçedeki havuzun
içine girip bir delikanlıya dönüşür. Delikanlı anasının kendisine ettiği beddua yüzünden kuşa dönüştüğünü ve Hanım
Sultan’a yaptıklarına rağmen kendisini hiç
ele vermediği için
büyünün bozulduğunu söyler.
Hanım Sultan’ın çocukları
da saraydadır. Çocuklar ve
anneleri sımsıkı sarılıp hasret giderirler. Şehzadenin afyoncusu, kullukçusu ve hazinedarının yolu bu saraya
düşer. Delikanlı bunların başına türlü türlü
oyunlar getirir ve hepsinin aklını başından alır. Olan biteni öğrenen
şehzade merakına yenilip bu saraya
gider. Sarayda üç küçük çocuk onu karşılar ve ona bir armut ile kaşık verirler. Şehzade armudun kaşıkla
yenmeyeceğini söyleyince, çocuklarda ona insan olan hiç kimse de insan eti yemez diye karşılık
verir. Delikanlı ve Hanım Sultan da şehzadenin
yanına gelirler. Hanım
Sultan ile şehzade
oracıkta birbirlerine sarılır,
çocuklar da babalarına sarılırlar. Şehzade olan biteni
öğrendikten sonra Hanım Sultan ile birlikte
delikanlıyı azat ederler ve yeniden kırk gün kırk gece düğün yapıp mutlu
bir yaşam sürerler.
Kaynak:
Tahir Alangu’nun “Billur Köşk Masalları” Adlı Kitabının Çocuk
Edebiyatının Temel İlkeleri Bakımından İncelenmesi – Hüseyin KUDAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bekliyoruz.